Batı Kendini Ahlak Tekeli Sanıyor

Batı Kendini Ahlak Tekeli Sanıyor, başlıklı makale

Batı kendisini ahlak tekeli sanıyor
Beş Batılı askeri liderin, Batı değerlerine yönelik tehdit karşısında NATO'nun nükleer silahı ilk kullanma hakkına sahip olmasını önermesi kaçıkça. Batı ve özellikle ABD'ye göre, onların değerlerine riayet etmeyen 'vahşi dünya'yı dize getirmek için her yol meşru, zira oradakiler 'kötü'

 

Paul Craig Roberts

'Nükleer silahların ilk kullanımı, kitle imha silahlarının kullanımının önlenmesinin en son aracı mahiyetinde, tırmanan gerilimin yedeğinde tutulmalıdır.' İmza: Beş Batılı askeri lider. Yazım hatasının nerede olduğunu çözmek için yukarıdaki açıklamayı beş kez okudum. Derken kafama dank etti: Batı kitle imha silahlarının kullanımını önlemek için diğer ülkelere nükleer saldırıda bulunmak zorundaydı! Yani Batılı jargona göre, Batı'nın diğer ülkelere nükleer saldırı düzenlemesi kitle imha silahlarının kullanımı sayılmıyor.
Bu hayretlere şayan açıklama, nisanda, Amerikalı, Alman, Hollandalı, Fransız ve Britanyalı beş üst düzey askeri yetkilinin katılacağı bir NATO zirvesi için hazırlanan belgede yer alıyor.
Akıl hastanesi kaçkınları değil, önde gelen liderler sayılan adamların hazırladığı belge şunu savunuyor: "Batı'nın değerleri ve hayat tarzı tehdit altında, fakat Batı bunları müdafaa edecek iradeyi oluşturmak için gayret gösteriyor." Liderler BM'nin ve NATO'ya sekte vuran AB'nin Batı'nın iradesinin önünde engel oluşturduğu ve 'İttifakın Afganistan'daki itibarının tehlikede olduğu' hükmüne varıyor.

Her tehdit Batı'nın dışında
Ve bu ciddi bir mesele. NATO Afganistan'daki itibarını kaybederse, Batı medeniyeti aynı Sovyetler Birliği gibi çökecek. Batı ne kadar zayıf olduğunu hiç anlamıyor. Kendisini güçlendirmek için de daha çok ve büyük bombalar atmalı. Alman askeri lider Merkel hükümetini, Alman militarizminin dirilmesinin önüne çıkarak Batı değerlerini koruma yeteneksizliğine katkı yapmakla suçluyor. Alman hükümeti Afganistan'daki güçlerinin kullanımını sınırlandıran 'özel kurallar'da ısrar ederken, Almanya Amerika için nasıl 'güvenilir bir ortak' olabilir, diye soruyor.
Alman Marshall Fonu'nun başkanı ve eski bir ABD Dışişleri yetkilisi olan Ron Asmus, söz konusu belgeyi 'uyanış çağrısı' diye selamlıyor. Kastettiği, aklını kaçırmış Batılı liderlerden değil, vahşi dünyadan gelen tehditlere karşı bir uyan çağrısı.
Batı'nın değerlerini ve hayat tarzını kim ve ne tehdit ediyor? Beş kaçık
cevap veriyor: Siyasi fanatizm, dinci köktencilik ve nükleer silahların yayılmasının eli kulağında olması.
Siyasi fanatizm derken, sakın insanlığın geleceğinin ABD'nin dünyada hegemonya kurmasına bağlı olduğuna inanan yeni muhafazakârlardan söz ediyor olmasınlar? 'Dinci köktencilik'le, kıyamet kışkırtıcılığı yapan 'vecd halindeki evanlejikleri' veya İran'a nükleer saldırı talep eden Hıristiyan ve İsrailli Siyonistleri mi kastediyorlar? Nükleer silahların yayılmasından muratları, İsrail'in açıklanmayan
ve yasadışı yüzlerce nükleer silaha sahip olduğunu söylemek mi?
Hayır. Paranoyak askeri liderlere bakılırsa, bütün dinci ve benzeri fanatizmler, insanlığa yönelik bütün tehditler, Batı medeniyetinin (ki İsrail de onun parçası) dışında. 'Giderek vahşileşen dünya işte orada' diye uyarıyorlar.
Sadece Müslümanlar fanatik. Biz beyaz heriflerin tamamıysa mantıklı ve âkil.
ABD/NATO'nun Sırbistan, Irak ve Afganistan bombardımanlarından veya İsrail'in Lübnan bombardımanından veya İsrail'in Batı Şeria'daki etnik temizliğinden ya da İsrail'in Gazze'deki Filistinlileri maruz bırakmayı umduğu soykırımdan daha vahşi hiçbir şey yok.
Bütün bunlar, yanı sıra ABD'nin Somali bombardımanı, işkence zindanları, 'tutukluların' göstermelik davaları ve seçilmiş hükümetlerin devrilip yerlerine kukla iktidarların getirilmesi, vahşi dünyayı dışarıda tutmak için Batı'nın vermeye mecbur olduğu karşılıklar.
'Vahşi dünya'da vahşi şeyler oluyor ve hepsi vahşi dünyadakilerin suçu. Vahşi dünyanın sakinleri sadece kendilerine söylenenleri yapsaydı hiçbiri olmayacaktı. Ahlak tekelini elinde tutan medeni dünya, vahşi dünyadaki insanların bağımsız davranmasına nasıl izin verebilir?
Gerçekten yahu! Tanrı saklasın, masum bir ülkeye falan saldırabilirler.
'Vahşi dünya', Batı'nın dışladığı ve üzerlerine yağdırılan bombalara, maruz bırakıldıkları ölüm ve yıkıma bellerine bombalı kemerler sararak tepki veren şu ahlaksız fanatiklerden oluşuyor.
Konvansiyonel silahlarla işgal ettikleri ülkelere iradelerini dayatmayı başaramayan Batılı askeri liderler, şimdi ahlaklı dünyanın idaresine, nükleer saldırı tehdidiyle boyun eğdirmeye hazır. Görüyorsunuz ya, ahlak, gerçek ve adalet tekeli Batı'da olduğu için, dış dünyadakiler kötü, aşağılık ve vahşi. Bush'un da dediği gibi, kötüyle iyi arasında basit bir seçim mevzubahis ve nükleere boğulmak konusunda kötüden daha iyi bir namzet de yok. Vahşi dünyadan ne kadar çabuk kurtulursak, kalan her yerde 'özgürlük ve demokrasiye' de o kadar çabuk sahip olacağız.
Bu arada dünyanın büyük ahlak ışığı ABD, BM'nin diğer büyük ahlak ışığı İsrail'i, Gazze'nin gıda, ilaç ve elektrik kaynaklarını kestiği için kınamasını önledi. Anlıyorsunuz ya, Gazze dış dünyaya ait ve kötü çocukların mekânı. Dahası aşağılık Filistinliler, kendilerine özgür seçim düzenleme izni verdiğinde ABD'yi kandırıverdi. Aşağılık seçmenler, ABD'nin adayı yerine, kendilerini temsil edecek bir hükümet seçti. ABD ve İsrail Batı Şeria'daki seçimi tersine çevirdi, fakat Gazze'dekiler seçtikleri hükümete sımsıkı sarıldı. Şimdi ABD ve İsrail'in istediği hükümeti seçene kadar acı çekecekler ve ölecekler. Gerçekten yahu, vahşi dünyadaki insanların kendileri için en iyinin ne olduğunu bilmesini nasıl bekleyebiliriz?

BM de Batı'ya karşı!
BM'nin İsrail'in Gazzelilere yönelik adil cezalandırmasını durdurmaya kalkması, beş askeri liderin raporunun nasıl da doğru olduğunu gösteriyor: BM hakikaten de Batılı değerler ve hayat tarzını tehdit ediyor. Hakikaten de bize karşı. Demek ki BM de dış dünyaya ait ve tam bir terör örgütü olmasa bile, nükleer saldırı hedefi olmaya namzet. Ne de olsa başkanımız, 'Ya bizdensiniz ya da bize karşı' buyurdu.
ABD ve İsrail'in Filistin'de kukla bir hükümete ihtiyacı var, böylelikle Filistin'in gettolaştırılmış kalıntısı 'iki devletli çözüme' mecbur edilebilecek.
Bu iki devlet de çaldığı Batı Şeria'yı kendisine katan İsrail ve ekonomisi, suyu veya sınırları olmayan bir Filistin gettosundan ibaret olacak. İsrail'i vahşi dış dünyadan korumak için bu gerekli.
Vahşi dünyanın sakinlerinin, Batılı liderlerin savunduğu 'kendi kaderini tayin hakkı' konusunda kafası karışık. Bu hak, Batı medeniyetinin ve İsrail'in gelip onlar adına karar vermesi lüzumunu değiştirmiyor. 'Kendi' Amerikan demek. Bize çok aşina olan bu kavram, 'ABD'nin kaderleri tayin hakkı' demek. ABD tayin eder, diğerleri itaat eder. Bütün maraz, vahşi dünyanın itaat etmemesinden çıkıyor. (Reagan döneminde Hazine Bakanlığı Yardımcılığı yaptı, 23 Ocak 2008)

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak