Batı ve Din

Bilim ve teknolojideki gelişmelerin, dini hayattan sileceği iddiaları nasıl boş çıkmışsa, 20. asırda dini tamamen ret üzerine kurulan komünist sistemin ömrü de bir asır bile olmamış...

Din'le mücadele edilemez. Bilim ve teknolojideki gelişmelerin, dini hayattan sileceği iddiaları nasıl boş çıkmışsa, 20. asırda dini tamamen ret üzerine kurulan komünist sistemin ömrü de bir asır bile olmamış, Türkiye'de toplum hayatına yansıyan yanlarına karşı mücadele adı altında İslâm'a karşı verilen, hattâ beynelmilel destek gören mücadele de başarılı olamamıştır.
Çünkü dinle mücadele insan fıtratıyla mücadele demektir ve o fıtratı yaratan, Allah'tır. Onu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. İnsanı herhangi bir yönde harekete sevk eden en güçlü ve en önemli faktör de yine dindir. Dolayısıyla, yurtseverlik iddiasında bulunanlar, beynelmilel arenada Türkiye'nin söz sahibi bir mevkide bulunmasını isteyenler ve onun bekasını düşünenler, bırakın İslâm'la mücadele etmeyi, onu toplum temelinde güçlendirmeye çalışmalıdırlar.

Avrupa'da halkın çoğunluğu dine kayıtsız gibi görünse de, modern Avrupa'nın oluşumunda Hıristiyanlığın önemli bir yeri olduğu gibi, Avrupalının hem dışa karşı kendini tanımlamasında hem de özellikle Avrupa dış politikalarında Hıristiyanlık en önemli faktörlerden biri olmaya devam etmektedir. Almanya ve İngiltere gibi, Avrupa denince ilk akla gelen ülkelerde Hıristiyan veya muhafazakâr partilerin her zaman iktidarın iki alternatifinden biri olmaları da, Avrupa'nın politikalarında dinin belirleyici ve vazgeçilmez rolüne işaret etmektedir. Amerika ise hem halkıyla hem de yönetimiyle baştan beri dinle büyük ölçüde iç içedir. Batılılar, önceki asırlarda dünyayı sömürgeleştirmeye çıkarken, bunu Tanrı'nın yönlendirdiğine ve bu çerçevede, ABD'ye ilk ayak basan Püritenler, Yeni İsrail'i kurduklarına inanıyorlardı. İngiliz sömürgeleştirme düşüncesini şekillendiren, Arz-ı Mev'ûd (Va'dedilmiş Ülke) hayaliydi. "Hacca gelir gibi" Amerika'ya gelenler, kendilerini eski İbranîlerle özdeşleştiriyor ve Yeni Dünya'yı Yeni Kenan olarak görüyorlardı. Tanrı'nın Va'dedilmiş Ülke yolundaki seçilmiş halkıydı onlar. "Tanrı'nın Yeni İsrail'i kurmaya çağrılan Seçilmiş Halkı olma imajı, Amerika'nın kendine bakışında hep bütünleyici tema olmuştur."

Günümüzde çılgın neo-conların düşüncesini en fazla şekillendiren yine din olduğu gibi, fundamentalizm (köktendincilik) tabirinin ve akımının çıkış yeri de Amerika'dır ve Hıristiyan fundamentalizmi, 20. asırla başlayan Amerikan tarihinin hâlâ en önemli dinî akımıdır. Onun doğurduğu ve benzer bazı akımları da bünyesinde barındıran Dispensationalism (Periyodik Dinî Hakimiyetçilik)'in bugün Amerika'da 70 milyon üyesi vardır. Bunlar, özellikle İncil'in son kitabı olan Vahiy'de, ayrıca Kitab-ı Mukaddes'e dahil Hezekiel ve Zekeriya gibi kitaplarla Pavlos'un Selâniklilere mektubunda geçen âhir zamanla alâkalı bazı sembolik anlatımları kendilerine esas almakta ve bunları her dönem, o dönemin karakterine göre yoruma tâbi tutmaktadırlar. Bu yorumlar çerçevesinde bir zaman Sovyet Rusya'yı iblis olarak görürlerken, bugün bu yorumları İslâm'a ve Müslümanlara uygulamakta, bir yandan da özellikle "köktendinci" Müslümanları, Kitab-ı Mukaddes'te Gog-Magog olarak geçen Ye'cuc-Me'cuc'la özdeşleştirmektedirler. Bunlara göre, fazla uzak olmayan bir zamanda Hz. İsa yeryüzüne inecek, ölü Hıristiyanları diriltecek ve bunun ardından her gerçek Hıristiyan ölümü tatmadan göğe çekilip Cennet'e alınacaktır. Bu "büyük sevinç", bütün Yahudilerin İsrail'de toplanmasından önce olacaktır. Dolayısıyla, onun gerçekleşmesi için bütün Yahudilerin İsrail'de toplanmasını sağlamak gereklidir. Siyonizm'in Büyük İsrail idealiyle örtüşen bu inancın asıl kaynağı ve aktörleri ne ve kim olursa olsun, bugün bu inanç, neo-conların politikalarında ciddî etki sahibidir. Bu konuda yazılan bazı kitaplar milyonlarca dağıtılmakta, bazı dergiler mevcut ABD başkanı Bush'u Mesih'in inişine zemin hazırlayan kişi olarak takdim etmektedir. Avrupa'nın, Amerika'nın, İsrail'in politikalarını büyük ölçüde din belirlerken, Türkiye'de hem de güya anti-Amerikacılık adına İslâm'la ve onun tezahürleriyle savaşanlar, katiyen Türkiye'ye hizmet etmiyor, tam tersini yapıyorlar.

Ali Ünal / Zaman

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!