CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı tanınmasına yönelik çalışmada, Anayasa Mahkemesi'nin büyütülerek yapısının siyasallaştırılması amacı taşıdığını savundu. Baykal, "Bunu kabul ettirebilmek için jelatinler sarılmış. Bunun altına ne yatıyor? Yargı ile hesaplaşma yatıyor? Anayasa Mahkemesi ile hesaplaşma yatıyor" dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, TBMM'den grup toplantısında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakana Angela Merkel'in Türkiye'nin AB'ye girmesine izin vermeyecekleri yönündeki açıklamalara değinen Baykal, söz konusu açıklamalara hükümetten bir açıklama gelmemesini kırıcı bulduğunu söyledi.
AB ve Türkiye arasında anlaşmaların imzalandığını ve Türkiye'nin verilen sözleri yerine getirmeye çalıştığının altını çizen Baykal, "Bu, müzakereler yönelik net tavır katlanılması, göz yumulması, doğal karşılanması, hükümetin herhangi bir tedirginlik içine girmemesi, bu üsluba davetiye çıkarma anlamına gelir. Resmi müzakere süreci içinde bu kadar kaba, hasmane, umursamaz değerlendirmeye göz yumulmasını içime sindiremiyorum" dedi.
-"BAŞBAKAN, ÇOCUKSU TUTUM İÇİNDE"-
Hükümetin özellikle dış ilişkiler konusunda teslimiyetçi tavır sergilediğini söyleyen Baykal, "Bu tavır Türkiye ile ilgili tüm konularda kendisini hissettiriyor. Başbakan ve iktidar, ülkenin önündeki ciddi sorunlar karşısında sıradan, suçlayıcı, sorumluluklarını karşısındakine aktarmaya yönelik; Türkiye'nin sorunları karşısında tavır takınmaya kalkıyor. Ekonomik krizle ilgili böyle bir tavra tanık olduk. TOBB Genel Kurulu'nda Başbakan birkaç yıl aradan sonra işsizlikle mücadele için TOBB'u göreve çağırdı. Her üyenin bir kişiyi alsa işsizlik kalmayacağını söyledi. Bu, çocuksu, gerçekçilikten uzak yaklaşım tarzı" dedi. Baykal, başbakanın ekonomiye yönelik yaklaşımının da karşısındakini suçlayıcı bir tavır olduğunu söyledi.
-"BANKALAR DEVLETİN FİNANSMANI"-
Baykal, Türkiye'nin ciddi bir ekonomik çöküş yaşadığını ve çeşitli sektörlerin daralma içinde olduğunu belirterek bazı alanlarda yüzde 22-23 gerileme olduğuna dikkat çekti. Bankalarda ise bu dönemde yüzde 9 büyüme yaşandığını kaydeden Baykal, şunları söyledi:
"Bu enteresan. Daralan bir ekonomiden bankacılık sektörü büyüyor. Bu, üzerinde durulması gereken bir konu. Bankalar kredi vermiyor ama kar ediyor. Bu karın altında ne var? Türkiye'de iktidarın son dönemde çok büyük bütçe açıkları vererek, kamu açıkları vererek bu açıkları, bu borçları; borçlanarak karşılama zorunda kalması olayıdır. Bankalar, ihtiyacı olan reel sektöre, iş adamlarına, kobi, sanayiye finansman sağlamıyor ama hükümete finansman sağlıyor. Hem de çok kolay kredi, risksiz bir kredi. Hazine piyasaya çok ciddi bir borç talebi ile çıkıyor ve bankalar da bu borcu veriyor ve kar ediyor. İş adamlarına kredi mi bırakıyorsun? Kredi imkanların tamamına yakınını devlet alıyor. 2008 Ocak-Mart aylarında 4,3 milyar TL bütçe açığı vardı. 2009 Ocak-Mart döneminde 19 milyar TL'ye çıktı.
Bu bütçe açığını nasıl finans edeceksin. Şimdi ne oldu, bütçe açıkları ortaya çıkmaya başladı. Neredeyse 4 kata yakın siz daha çok bütçe açığı verdiniz. Bunlar da bankalardan karşılanıyor. Tüketen sensin, bankaların kaynaklarını kurutan senin yanlış politikan, ondan sonra da TOBB Başkanına niye 'bankalara bağırıp çağırmıyorsun sana kredi versinler' diyorsun. Sen fırsat mı bırakıyorsun kaynakların tümünü sen kullanıyorsun. Banka ekonomiyi kurallarına göre oynuyor, o kuralları sen yönlendiriyorsun. Bankaların çok önemli kısmını yabancıya satan sen değil misin. Yabancı sermayeyi TOBB Başkanı sıkıştıracak. TOBB Başkanı sıkıştırıyor diye yabancı kaynaklı banka kredi verecek. Hadi canım sen de."
-"BÜTÜN KADROLAR AKP'NİN ELEĞİNDEN GEÇTİ"-
Kamu kurumlarında, müsteşarlık, idari birimler gibi tüm kadroların AKP tarafından doldurulduğunu söyleyen Baykal, "Bütün kadrolar AKP'nin eleğinden geçti" dedi.
-İŞSİZ KALANLARIN PRİM BORÇLARININ ÖDENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEME TBMM'YE SUNULDU-
Vergi indirimlerinin imalat ve otomotiv sektörü gibi bazı sektörlerde istenilen sonucu vermeye başladığını ifade eden Baykal, ekonomide iyileşme için daha ciddi yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu söyledi. İşsiz kalan, işinden çıkarılan insanların ya da kepenk kapatan esnafın prim borçlarının işsiz kaldıkları dönemde ödenmesine ilişkin yeni bir yasa tasarısını Meclis'e sunduklarını bildiren Baykal, söz konusu tasarı ile ilgili şu açıklamalarda bulundu:
"İşsiz kalan, işine ara verilen çalışanlara çalışmadıkları dönem için hizmet borçlanması yoluyla emeklilik şansı verilmesine yönelik bir düzenleme Meclis'e sunuldu. İşten atılan insan, emeklilik dönemini kaybedecek. Geleceğe yönelik güvencesi de işlemez hale gelecek. Sosyal devletin sigorta anlayışının gereği olmalı ve yasal düzenleme getirilmiştir. Kepenk kapatan esnafımıza da aynı şekilde tanınmalıdır diye bir düzenleme yapıyoruz. Böyle bir düzenleme yapılırsa prim de ödenecektir. Aktüeryal denge bozulmayacaktır. İşsizliğin sosyal sonuçları kontrol altına alınmış olacaktır. Sağlık güvencesi bakımından da korunmaya yönelik düzenleme getirmektedir. Primler, 2010 yılı sonuna kadar işsizlik sigortası fonu tarafında karşılanması öngörüyor. Biriken 40 milyar TL üzerinde fondan karşılanmasını öngörüyoruz. Hükümet CHP'den gelen bu önerilere gecikmeden değer vermelidir. Bir süre sonra şartlar zorlayınca aklı başına geliyor. Bir an önce harekete geçmelidir."
-"DENİZ FENERİ BİRKAÇ KENDİNİ BİLMEZİN İŞİ DEĞİL"-
Deniz Feneri soruşturmasına ilişkin bir Bakan'ın "Almanya'daki Deniz Feneri olayına karşınlar birkaç şerefsizdir" sözlerini anımsatan Baykal, "Bu davayı gözden kaçırmak için çeşitli yaklaşımların denendiğini biliyoruz. Bazı Bakanlar 'bana ne' dedi, görmezden geldi ama şimdi geldiğimiz noktada olayı birkaç kendini bilmezin yaptığı bir konu haline dönüştürme çabası içindeler" dedi.
Deniz Feneri'nin birkaç kişinin tesadüfi uygulaması olmadığını, organize ve bilinçli bir olay olduğunu söyleyen Baykal, "Arkasında kimse olmadan bunu götürmeleri nasıl mümkün olabilir. Büyük bir şebeke. Bunun Ankara, Almanya ayağı var. Bütün bunları birkaç edepsizin işi değil. Yok sayın Bakan yok. Olayın ciddiyetini önce sizin anlamanız lazım" dedi. Deniz Feneri'ne ilişkin Türkiye'den 16 kişi hakkında ek bilgi, 12 şirketin tüm hesaplarının bildirilmesinin istendiğini anımsatan Baykal, "Himaye altında olmaya devam ediyor. Türkiye kıpırdamıyor, adalet felç, siyaset felç. Birkaç edepsizin işi diye bizi uyutmaya çalışıyor" diye konuştu.
-"DENİZ FENERİ'Nİ DİKKATLE İZLİYORUZ"-
Baykal, Deniz Feneri soruşturmasının Almanya'da yeniden ele alındığını ve yeni bir soruşturma başlatıldığını kaydederek, CHP MYK Üyesi Ali Kılıç'ın da Almanya'ya giderek yeni soruşturmaya ilişkin belgeleri aldığını açıkladı. Baykal, şunları söyledi:
"Konuyu dikkatle 10 yılda toplanan para 900 milyon Euro. Belgesi burada. İkinci önemli nokta, Yimpaş, Kombassan, Kanal 7 ve Deniz Feneri içi içe gözüküyor. Birkaç edepsizin, yaramazın, huysuzun, iyi aile terbiyesi almamış birkaç kişinin olayı olmanın ötesinde. Bağış makbuzları aynı imzaları taşıyor. Almanya'daki Deniz Feneri ile Türkiye'deki Deniz Feneri'nin birlikte çalıştığının belgeleri var. Bu ayrılığın söz konusu olmadığı, birlikte çalıştığı bütün ayrıntıları ile ortaya çıktı.
Almanya'daki Yimpaş dosyası, Deniz Feneri dosyası ile birleştirildi. Bu belgeler açıkça gösteriyor ki; Kanal 7 Almanya'daki Deniz Feneri paraları ile finanse ediliyor. Paralar, kişiler kullanılarak Türkiye'ye getirildi. Hangi kişilerin kullanıldığı da biliniyor. Kanal 7'nin kurucusu meşhur kişiye elden paralar verilmiştir. Gemi olayı var. Gemi ile ilgili vize başvurusunu Kanal 7 yapmış, belgedeki imza ise Deniz Feneri'ne ait. Türkiye ve Almanya'daki Deniz Feneri ve Almanya'daki çeşitli kuruluşların nasıl bağlantılı olduğu ve bunu nasıl iyi organize edilmiş ve bilinçli soygun düzeni olduğu da açıkça görülmüştür.
Kanal 7 yöneticisinin Alman Baş Komiseri'ni Türkiye'ye misafir olarak çağırdığı da tespit edildi. Almanlar reddetti. Bu konu, bu hükümet için de sınav konusudur. Çok kötü başlangıç yaptı. Ört bas etmeleri mümkün değildir. Bu konu Türkiye'de tüm bağlantılarıyla çıkacaktır ve gereği yapılacaktır."
-"BAŞBAKAN, ERGENEKON SAVCILIĞI'NDAN DA İSTİFA ETTİ ALTINDAN DA ÇEKİLDİ"-
Ergenekon soruşturmasının hem Türkiye hem de dünyada kaygı ve kuşkuyla izlendiğini söyleyen Baykal, Ergenekon'un amacının AKP'nin kendi derin devletin getirme işlemi olduğunun görüldüğünü savundu. Baykal, "Başbakanın bu tablo karşısında geçen hafta yaptığım grup konuşması ile ilgili yaptığı açıklama memnuniyet verici. Başbakan geçen hafta 'ben davanın altında değilim' dedi. Hiç olmazsa Başbakanın altında gözükmekten kaçınma ihtiyacını hissetmesi olarak görüyorum. 'Ben bu davanın savcısı değilim' dedi. Ama daha önce 'savcısıyım' demişti. Savcılıktan istifa etti, altından da çekildi. Bunları memnuniyetle karşılıyorum" dedi.
-"TARİHİ FIRSATLAR NEDİR, BUNLAR AÇIKLANSIN"-
Baykal, terör sorununa işaret ederek bu konuda tarihi fırsat yakalandığı yönünde açıklamalara dikkat çekti. Baykal, "Birden bire, birbiri ardından tarihi fırsatlar yakaladığına yönelik resmi açıklamalar geliyor. Hani hükümet değişince petrol bulunur ya, şimdi durduk yerden bize tamam gün bugün siz bakmayın on yıllardır yaşadığımız sıkıntılara derhal çözülüyor. Kıbrıs'ta, Kafkasya'da, terörü ortadan kaldırmak için tarihi bir fırsat. Bu müjdeleri aldık. Hepimiz tabi ki bu sorunların çözülmesi isteriz.
Yapabileceğimiz ne varsa katkı vermekten de mutluluk duyarız. Durum nedir acaba? Sayın Cumhurbaşkanı Kürt sorunuyla ilgili tarihi bir fırsattan söz ediyor. Bu tarihi fırsat nedir?, Yani PKK, terörü bir mücadele yöntemi olarak görme kararından vaz mı geçti? Mücadelenin hedefli konusunda, terörle sürdürülen mücadelenin amacı hedefi konusunda, bizim için kabul edilebilir, herkesi mutlu edecek bir noktada yeni bir tavır içine mi girmiştir. Böyle bir şey varsa bunlar önemli. Duruma bakıyoruz, yöntemin değiştiğine yönelik bir şey yok. Daha iki gün önce 5 vatandaş, geçen hafta 11 vatandaş, bugün bir subay şehit ve 3 vatandaş yaralandı" dedi.
Türkiye'yi etnik temelde ayrıştırmayı yarayacak ara çözümlerin her zaman sunulduğunu ve gelecekte de sunulacağını söyleyen Baykal, "Bu ara çözümler Türkiye'yi ayrıştırmaya yönelik ara çözümlerdir. Öte yandan ihtiyaç Türkiye'yi etnik sebep bir yana bırakarak herkesin özgürce yaşayacağı, ana dilini özgürce konuşacağı, kimliğiyle iftihar edeceği, ama tüm ülke ile bütünleşmekten, paylaşmaktan, asimilasyon değil, bütünleşmeden mutluluk duyacağı şekilde çözülür" diye konuştu.
-"TERÖRLE MÜCADELE YÖNTEMİ AF OLAMAZ"-
Terörle mücadele yöntemi olarak af yönteminin kullanılmasını "şaşkınlık" olarak nitelendiren Baykal, "Geçmişte bunu yaptı. Af terörü bitirme yöntemi değil. Af ancak terörün gündemden düştüğünü, gördüğümüz zaman barışı, öngördüğümüz somut kanıtlarını gördüğümüz zaman gündemdedir. 'Silahı şimdilik susturalım, sen af çıkar, sonra bakarız' yaklaşımına girmek yanlıştır" dedi. Tarihi fırsatın ne olduğunun açıklanması gerektiğini kaydeden Baykal, "Terör net bir şekilde bitiyor mu? Söylem bazında bile kimse bunu söylemedi.
Silah bırakma yok. Hedef değiştiğine yönelik bir işaret var mı? yok. Tarihi fırsat nerden kaynaklı. Büyük devletler karar verdi. Bu iş bitsin, siz de ne yapacaksınız? Bizden ne isteniyor. Burada yapılan konuşma hala kulaklarımız da. Ne isteniyor ve istenen karşısında sevinç içinde misiniz. Hiçbir şey söylenmiyor. Bu konular çok önemli. Hepimiz bu sıkıntılardan kurtulmak istiyoruz. Kendimizi aldatmamızı kimse bizdin istemezin. Yeterince aldatılmış bir millet" dedi.
-"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ AKP'NİN ŞAHSİ İHTİYACI"-
Anayasa değişikliği konusunda, hükümetin son günlerde talebi olduğunu kaydeden Baykal, resmi bir açıklama olmadığının altını çizdi. Anayasa konusunda neyin, nasıl değiştirileceğine yönelik açıklama olmadığına değinen Baykal, "Neyi nasıl değiştireceğiniz önemli değil; ama anayasa değişikliği yapalım. Tümünü değiştiremezsek birilerin değiştirelim. Neyi değiştirmek istiyorsunuz, ama açıklama yok. Sızdırılan değişikliği önerileri var. Resmi açıklama yapılsın ona göre konuşuruz diyoruz. Yargı organlarımızın başkanları konuştu. Bu değişikliğin sızdırılan projelerde, parlamento ve cumhurbaşkanı süresi ile bir ayağında bu var" dedi. Kamuoyunun Meclis ve cumhurbaşkanı süresinde değişiklik isteğinin olmadığını kaydeden Baykal, "Oy kaybetmekte olduğunuz ve önümüzdeki seçimde iktidarı kaybedeceğinizi gördük. Cumhurbaşkanı da güvence olarak değiştirelim. Buna göre Anayasa değişir mi arkadaşlar. 71,5 milyon vatandaşın kaçı 4 yıl değil 5 yıl olsun diyor. Böyle bir talep mi var. Böyle bir çözüm mü var. Ne alakası var. AKP'nin şahsi ihtiyacı. Bir AKP projesi derken bunları söylüyodruz, bundan bahsediyoruz" dedi.
-"AKP HESAPLAŞMA PEŞİNDE"-
Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuru hakkının tanınmasına yönelik isteklerin olduğunu kaydeden Baykal, şöyle konuştu:
"Bu istek düzenlenmiş, başvurular yapılmış, bunun gereği yapılıyor mu? 3 yıl bekleniyor. Hızlı, etkili çalışma ortamı yaratılamamış. Anayasa Mahkemesi'nin iş yükü artsın kaldıramasın. Sonra mahkemeyi genişletelim yeni birim kuralım. Yeni savcı atayalım. Nasıl atayalım, Meclis'te. RTÜK'de yapıyoruz ya onun gibi. Anayasa Mahkemesi partilerin atadığı, parlamento kulislerinde seçilmiş kişilerden oluşsun. Üstün heyeti böyle oluşturalım. Öyle düşünce geçerli kabul edilebilir mi? Yani şimdi asıl mesele bu oldu şimdi. Bunu kabul ettirebilmek için jelatinler sarılmış. Bunun altına ne yatıyor. Yargı ile hesaplaşma yatıyor. Anayasa Mahkemesi ile hesaplaşma yatıyor. 'Sen misin beni yargılayan, seni bir daha böyle bir işe kalkamayacak hale getirmek benim amacım. Parlamento'da bunu yapacak sayı var' diyor.
Parlamento, AKP iktidarı ile iktidarın yargı ile hesaplaşma projesine alet olamaz. İktidar partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından laiklik karşıtı radikal eylemlerin odağı olarak mahkum edildi. Şaka gibi. Bu çoğunluk, Türkiye'ye anayasa hazırlayacak. Başbakan bizden şikayetçi. İstediğini yap diyecek halimiz yok. Bize 'sen nerede varsın ki' diye soruyor. Milletin önünde dokunulmazlık kaldırılacak diye söz vermedik mi? Orada olmaya devam ediyoruz. Sen de gel, oraya birlikte yapalım."
Ajanslar