İnsan hayatı bir anda değişebiliyor. Aklına gelmeyecek başına gelebiliyor.
Planlar, kendi kafamızca, cüz-i irademizle yaptığımız planlar bir anda suya düşüveriyor, hayat çehre değiştiriyor. Gündem siyasetin bayağı ve hatta sıradan bayram mesajlarıyla dolmaya hazırlanırken, kafalar ziyaretler, içilecek kahveler, yenecek tatlılar ve beraberinde gelecek muhabbetlere endekslenmişken bomba düşüyor yerlerden bir yere.
Bu sefer Gaziantep'e. Oradan yayılıyor hare hare bütün ülkeye. Omuzlar çökmüş, gözler çoktan buğulanmış, çaresizlik ile karışık yaş yeni yüzü oluyor Türkiye'nin. Ateş düştüğü yeri yakar elbet. Anneden çok yanan var mıdır acaba....ya evlattan...eş ve babadan....
Masum insanlar üzerinden yürütülen terör ahlaki olmayan bir terördür. Terörün ahlaklısı da olur mu diyeceksiniz....terör terördür diyeceksiniz. Öyledir tabii, terörün adı terörize eder insanı. Ancak terörle karşılaşmayı göze almışlıkla, onunla mücadele için yola çıkmışlıkla, asker üniformasını giyip vatanı görev için sınıra gitmişlikle, terörden habersiz 'normal' sayılması gereken bir güne uyanmışlıkla onu terör kurbanı olarak sonlandırış ve belki de çok küçük yaşta hayata veda ettiriliş arasındaki ince çizgide gizlidir terörün, eğer varsa ahlaki... İşte bu ahlaktan yoksunluktur üç yaşındaki Süleymanın tabutunu hazırlayan. Oysa o anne babasının elinden tutmuş sadece bayramı yaşamaya çıkmıştı sokağa.
Almina ise daha bebekti, genç yaştaki anne babasıyla Hakk'a yürüdü. On bir yaşındaki Sevgi'nin tabutu memleketine okul üniformasıyla götürüldü. Okuldu belki de en çok özleyeceği. On üçünde Sena'ysa daha çok yakında Kadir gecesinde şehitlik için dua etmişti. Şimdi tabutu üzerindeki beyaz duvakla sanki o şehitliği kutluyordu. Ama yürekler bir bir dağlanıyordu. Kızgın ateş hare hare yayılıyordu. Sözün bittiği yere çoktan varıldı...
Varıldı ama yeter artık deme zamanı da çoktan geçti. Terörle doğanlar neredeyse yaşlılığa adım attı ve hâlâ bir şey değişmedi. Bu ülke çözüm bekliyor. Çözümse siyasetten geçiyor. Ordumuzun pek şanlı mensupları yıllardır ne ile iştigal ediyorlardı. Belki suç unsurları ortadan kaldırılsaydı bu yara çoktan sarılır, ne bebekler ne çocuklar kara toprağa kurban olmazdı. Dindarlar fişlene dursun terör örgütü at koşturulacak meydanı da bol buldu. Şimdi biraz da onun bedelini ödüyoruz hep beraber değil mi...
yeniakit