Ramazan’da seçim yaptık, anlaşılıyor ki, Bayram’da da seçimi, daha doğrusu seçim sonuçlarını konuşmaya devam edeceğiz.
Ramazan’da seçim, bu ayın mübarek iklimini nasıl etkiledi, insanlar “kime oy vermek gerektiği” noktasında ne tür konuşmalar yaptılar, bunlar geride kaldı. “Siyaset”in biraz, aile ortamlarını bile etkilediği, gerdiği, hatta annelerin “Sofrada siyaset yok” uyarıları yaptığı biliniyor. Ama gene de konuşuluyor.
Bayram’a, Ak Parti iktidarını muhafazakârlığın en hayati unsuru olarak gören kesimlerimizin üzgün girdiği muhakkak. Oralarda “Neden böyle oldu?” sorusunun cevabı üzerine konuşulacak? Belli ki “her şeye rağmen”verilen desteklere rağmen, “şunlar şunlar olmamalıydı” denilecek birçok başlık çıkacak ortaya… Ne denecek mesela? “mer şeye rağmen”în içine neler girmiş, ya da“muhafazakâr değerler”den hangileri seçim öncesinde “Yeter ki bunlar iktidarda kalsın”yaklaşımıyla göz ardı edilmiştir?
Kibir? Hukuksuzluklar? Yolsuzluk iddiaları, bilgileri? Kötü, kötü, çok kötü ekonomi yönetimi? Gelir dağılımındaki adaletsizlik, aynı siyaset zemininde birileri ultra zenginleşirken, birilerinin payına hep fukaralık düşmesi? Adrese teslim ihaleler… Çarpık ihale düzeninden istifade edenlerin işi “muhafazakârlık”makyajına bulaması? Şatafat? Desteğin günaha ortaklık haline gelmesi? Dinin siyaset için kullanılması? Yapılan yanlışlara, üstelik hocalar tarafından “Dini kılıf” üretile üretile en çok“Din”in yaralanması?
Acaba, “Biz de yanlışlar karşısında uyarı görevimizi yerine getirmedik, hatta uyaranların davaya ihanet ettiklerini söyledik” diyen olur mu?
Acaba biraz daha geçmişin - geleceğin muhasebesini yapanlar “22 yıldır kazana kazana geliniyor. Kazanmanın ilelebet devam edeceği mi düşünüldü yoksa? İşte bir kayıp yaşandı. 2019’da bunun sinyali verilmişti. Geçen 22 yılda öncelikle yapılması gerekenler yapıldı mı, yoksa mesela, ‘22 yıl geçti eğitimi başaramadık’ mı deniyor? “Bu siyaset tarzı muhafazakârlık adına en doğru siyaset tarzıdır” denmişti, acaba öyle miydi? Bir kişi üzerinden aşırı sembolizme yönelmek, doğruları – yanlışları onun kriterleri ile belirler hale gelmek, değerler bakımından doğru muydu?
Muhafazakâr muhitlerde seçim sonuçları sebebiyle hüzünlenenler mi ağırlıkta yoksa “Bir ders almalıydı bunlar” diyenler mi? Muhafazakâr muhitlerin siyaseten – hatta dinen farklılaştığı bir sürece de gelindi yıllar içinde, bu da bayram konuşmalarının hayıflandırıcı bahisleri arasına girecek mi?
CHP MUHİTLERİ
CHP bu seçimde umduğundan fazlasını kazandı. Oralarda morallerin tavan yapmış olması tabii. Birinci parti olmayı 47 yıldır, Ak Parti’yi geçmeyi 22 yıldır görmemişlerdi, hatta“Seçmenin 65-70’inin muhafazakâr – milliyetçi olduğu Türkiye’de CHP asla birinci olmaz” gibi bir siyaset kuralını aşmışlardı. Sevineceklerdi.
Ama sevinci bile sınırlı tutmayı tercih etti CHP dünyası. Şımarmamayı seçti. Sanki bir endişe hissettim dünyalarında…
Şöyle bir not okudum seçim çalışmaları ile ilgili: Başörtülü kadınlar seçim çalışması yapmıştı CHP adına, özellikle muhafazakâr muhitlerde… İmamoğlu’nun mitinglerinde pek çok başörtülü kadın görünüyordu. “Başörtülü kadın”muhafazakarlığın sembolüydü ya… Siyasete mesafeli, ya da sadece “Tayyib’in mitingleri”nde görmeye alıştığımız başörtülü kadın, İmamoğlu özelinde daha çok olmak üzere CHP flaması altında da görülebiliyordu.
“Endişe” dedim. Ne olabilir endişe?
Daha önce bir yazımda “Pot kırmak”tan bahsetmiştim. Bunca yakınlarına sokuldukları muhafazakâr insanları rahatsız edecek bir söz, tavır sergilenir mi CHP dünyasından?
Muhafazakâr camiayı, CHP’ye karşı sürekli teyakkuzda tutan mesele bu değil mi? “Bunlar değişmez, değişiyor gözükmeleri siyaset icabı. Fırsat bulduklarında nefes aldırmazlar… vs” Yılların içinde pekişmiş bu hisler nasıl değişir?
CHP’nin “yeni siyaset kadrosu”nun muhafazakâr camiadaki bu halet-i ruhiyenin farkında olduğu tahmin edilebilir. Mesela CHP Parti Meclisi’nde, başörtülü bir üye var. (Sevgi Kılıç) Partinin birçok kademesinde de başörtülüler yer alıyor. Böyle paylaşılan ortamlarda kırılacak potlar herhalde ancak atmosferin zehirlenmesine yol açacaktır.
CHP camiası herhalde sıkı bir “dil – üslup eğitimi” geçirecektir. Hani zaman zaman her parti için “Türkiyeleşme zarureti”nden bahsediliyor ya… CHP için de bu, bir ölçüde önem kazanıyor.
Belki bunu epeyce bir süre “kamplaşma siyaseti” ile kendi alanını daraltan Ak Parti bile konuşacaktır. Bir ara Selahattin Demirtaşseslendirdi bunu… MHP için bir“Türkiyeleşme” zarureti yok mu? Yarınlarda YRP konuşacaktır.
Türkiye’yi bütün renkleriyle kavrayacak bir dil…
Belki de “Bayram”da bunun yolları üzerinde düşünmeli herkes… Müslümanlığın herkese bayram yaptırdığı bir Türkiye… Herkesin yüreğinde birbirine karşı “Barış”ın, el sıkışmanın, belki kucaklaşmanın yaşandığı bir Türkiye…
Dilek İmamoğlu, “Emine Hanım’la birlikte projeler yapalım isterim, bizim birlikteliğimiz Türkiye’ye iyi gelir” demiş. (t24, Cansu Çamlıbel röportajı) Dilek Hanımı tanıyorsunuz, Emine Hanımı da… Bence çok iyi olur. Bayram’da ziyaretleşseler mesela… Çok iyi olmaz mı? Bayram yahu bu bayram...