İSRAİL'İN GAZZE'YE YÖNELİK SALDIRISI VE İŞGALİ
İsrail ordusu, 27 Aralık 2008 tarihinde, Filistin Özerk Yönetimi'nde bulunan Gazze şeridinde bulunan yerleşim yerlerini önce havadan, sonra denizden ve karadan yoğun bombardımana tabi tutmuştur. Tank ve ağır silahlarla işgal yapılmış; sivil halka, BM binaları ve görevlilerine, medya kuruluşları ve medya mensuplarına, insani yardım kuruluşlarına, hastanelere, okullara vs. vahşice saldırılmıştır. Filistin halkını, yaptığı sistemli saldırılarla yok etmek isteyen ve soykırım yapan çoğunluğu İsrail ordusunda bulunan şüpheliler, soykırım ve insanlığa karşı suçları işlemişlerdir. İsrail'in Gazze Şeridi'nde konvansiyonel olmayan ve deneysel silahlar kullandığına dair sayısız haber ve görüntü yayınlanmıştır. Özellikle FOSFOR BOMBALARI: En bilinen nokta deriyle temas ettiğinde çok ciddi yanıklara neden olan beyaz fosfor içeren bombaların kullanımı ile ilgilidir. Uluslar arası yasalara göre fosfor sadece askerleri korumak amacıyla duman görüntüsü yaratmak istendiğinde kullanılabilmekte ancak sivillere karşı kullanıldığında kimyasal bir silah olarak değerlendirilmektedir. izah ettiğimiz tüm nedenlerden dolayı şüpheliler hakkında soruşturma açılarak cezalandırılmaları için kamu davası açılmasını, şüphelilerin Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına girmeleri halinde tutuklanmaları için yakalama emri çıkartılmasını gerektiğine inanıyoruz. MAZLUMDER Türkiye de ki bütün şubeleriyle beraber bugün Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusun da bulunmuştur. Yaşanan zulümlerin son bulması için herkes elinden geleni yapmalı, biz yapmaya çalışıyoruz.
MAZLUMDER Basın Bürosu
SUÇ DUYURUSUNUN TAM METNİ:
SAYI: 06-38-003/09-01
KONU: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusu
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA
ANKARA
ŞİKAYETÇİLER
(İHBAR EDENLER) : 1- İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği
Genel Yönetim kurulu adına Genel Başkan Yardımcısı
Av. Emrullah BEYTAR
Adres antettedir.
MAKTULLER : (İsimleri tesbit edilebilen ve 18 yaşından küçük olan maktuller):
1.Cevahir Enver Halil Ba'louşa (4 yaşında)
2. Dena Enver Halil Ba'louşa (7 yaşında)
3. Samar Enver Halil Ba'louşa (12)
4. Ekram Enver Halil Ba'louşa (13)
5. Tahreer Enver Halil Ba'louşa (17)
6. Sudqi Ziad Mahmud al-Absi (4)
7. Ahmed Ziad Mahmoud al-Absi (12)
8. Muhammed Ziad Mahmoud al-Absi (13)
9. Ebtihal Abdallah Tawfiq Keşko (7)
10. Yasmin Wa'l Daban (16)
11. Hanin Wa'l Daban (15)
12. Mostafa Khader Abu Ganima (16)
13. Mohammad Basel Mahmoud Madi (17)
14. Lama Talal Shehda Hamdan (4)
15. Haia Talal Shehda Hamdan (12)
16. Esmail Talal Shehda Hamdan (9)
17. Mohammad Eyad Abed Rabu al-Astal (11)
18. Abed Rabu Eyad al-Astal (8)
19. Abed es-Sattar Walid al-Astal (11)
20. Yusuf Abid Hasan Barbakh (14)
21. Mousa Yusuf Hasan Barbakh (16)
22. Marwan Hasan Abed al- Ma'thoun Qdeh (4)
23. Mohammad Hasan E'lian (17)
24. Azza Salah al-Samuni (2)
25. Mohammad Helmi Talal al-Samuni (5 aylık)
26. Al-Mo'tasem Bellah Mohammad Ibrahim al-Samuni (1)
27. Mohammad Akram Abu-Daqa (14)
28. Ibrahim Akram Abu-Daqa (15)
29. Mohammad Khaled Al-Kahlout (14)
30. Habib Khaled Al-Kahlut (13)
31. Tawfiq Khaled Al-Kahlut (11)
32. Bara' Eyad Şalha (6)
33. Sha'ban Adel Haif (16)
34. Ismail Abdallah abu-Snaneh (14)
35. Ahmad Rasmi Mohammad Abu Jazar (16)
36. Hani Mohammad Mousa al-Selawi (6)
37. Hasan Nasim Amer Hejou (15)
38. Mohammad Mousa Ismail al-Selawi (11)
39. Lina Abed al-Meni'm Nafez Hasan (9)
40. Mohammad Basem Ahmad Shaqoura (8)
41. Belal Hamzeh Ali E'beid (17)
42. Asil Mo'in Shafiq Deeb (9)
43. Mostafa Mo'in Shfiq Deeb (13)
44. Nour Mo'in Shafiq Deeb (3)
45. Esam Samir Shafiq Deeb (13)
46. Mohammad Mo'in Shfiq Deeb (16)
47. Abed allah Mohamad Shafiq Abedallah (10)
48. Mahmoud Khaled E'lian al-Mashharawi (12)
49. Ismail Adnan Hasan Hwelah (15)
50. Bayan Khaled Ibrahim Khleif (12)
51. Ahmad Khader Deiab Sbaih (17)
52. Ibrahim Suliman Mohammad Baraka (11)
53. Bashar Samir Mousa Naji (13)
54. Ahmad al-Samouni (4)
55. Maryam Nizar Abed al-Qader Rayyan (9)
56. Aya Nizar Abed al-Qader Rayyan (11)
57. Zainab Nizar Abed al-Qader Rayyan (8)
58. Reem Nizar Abed al-Qader Rayyan (4)
59. Aysha Nizar Abed al-Qader Rayyan (2)
60. Ghassan Nizar Abed al-QaderRayyan (16)
61. Abed al-Qader Nizar Abed al-Qader Rayyan (11)
62. Abed al-Rahman Nizar Abed al-Qader Rayyan (5)
63. Osama iben Zaid Nizar Abed al-Qader Rayyan (2)
64. Asad Nizar Abed al-Qader Rayyan (1)
65. Halima Nizar Abed al-Qader Rayyan (4)
66. Ahmad Asad Deeb Tbail (15)
67. Moaz Yaser Abu Tair (6)
68. Rajeh Nahed Rajeh Zeiada (17)
69. Tareq Yaser Mohammad Afana (16)
70. Rafiq Abed al-Baset al-Khudary (16)
71. Amjad Majdi al-Bayed (15)
72. Abed al-Rahman Ibrahim Jaballah (13)
73. Mahmoud Ibrahim Jaballah (13)
74. Nabil Khalil Abu-Ta'amah (16)
75. Basem Tal'at abed al-Nabi (11)
76. Qasem Tal'at Abed al-Nabi (6)
77. Osama Khaled abu-Rjelah (16)
78. Mahmoud Mohammad Khamis abu Qamar (14)
79. Mohammad Jamil abdallah Qdeih (14)
80. Mohammad Atta Hassan Azzam (11)
81. Hassan Atta Hassan Azzam (1)
82. Ezz al-Dein Adel Khaled al-Fara (13)
83. Mohammad Maher Seiaj Abu Sweileh (16)
84. Tamer Hassan Ali al- Akhras (5)
85. Abed al-Karim Zeiad al-Nemer (13)
86. Suhir Zeiad al-Nemer (17)
87. Shahd Mohammad Heje (3)
88. Fatema Ra'd Zaki Jadallah (10)
89. Mohammad Samir Heje (14)
90. Abed allah Nasser Abed allah Sdoudi (6)
91. Ahmad Osama Mohammad Qurtom (6)
92. Ismail Ibrahim Helmi al-Samuni (15)
93. Ishaq Ibrahim Helmi al-Samuni (13)
94. Zakaria Hamed Khamis al-Samuni (7)
95. Huda Na'el Fares al-Samuni (16)
96. Walid Rashad Helmi al-Samuni (16)
97. Rezqa Wa'el Fares al-Samuni (14)
98. Fares Wa'el Fares al-Samuni (12)
99. Abdallah Jehad Hosain Jodeh (14)
100. Mostafa Rashad Fadel al- Khaldy (17)
101. Mahmoud Zaki Issa Hmaid (17)
102. Ali Mousa Samir al-Qatany (16)
103. Ibrahim Ahmad Hassan Ma'rouf (14)
104. Abed al-Rahman Mohammad Ghaben (14)
105. Haitham Yaser Ma'rouf (10)
106. Mohammad Farid al-Ma'soubani (15)
107. Nour Ezz al-din Mohammad Mousa (15)
108. Oyoun Jehad al-Nasleh (15)
109. Al-Moe'z ledinellah al-Nasleh (2)
110. Eyad Nabil Saleh (16)
111. Hamzeh Zuhair Tantish (11)
112. Mahmoud Zuhair Tantish (17)
113. Thae'r Shaker Qarmout (16)
114. Ahed Eyad Quddas (13)
115. Hosam Rae'd Suboh (11)
116. Deia' al-Din Faiez Salha (13)
117. Baha' al-Din Faiez Salha (4)
118. Rula Faiez Salha (1)
119. Rana Faiez Salha (11)
120. Fatema Mohammad Ma'rouf (14)
121. Khawlah Ahmad Ghaben 14
122. Sabrin Atta er-Melat (15)
123. Bara' Atta er-Melat (1)
124. Arij Atta er-Melat (10 aylık)
125. Ahmad Salamah Abu Etah (15)
126. Anwar Sulaiman Abu Etah (6)
127. Maha Yaser Ma'rouf (15)
128. Sahar Ahmad Ghaben (16)
129. Malak Sulaiman Abu Etah (2)
130. Ayat Kamal al-Bana (11)
131. Islam Jaber Abed al-Daiem (16)
132. Arafat Mohammad Abed al- Daiem (12)
133. Suad Abid Rabbo (7)
134. Emel Abid Rabbo (2)
MAĞDURLAR : Şüphelilerin işledikleri suçlar sonucunda, 5500'den fazla kişi çeşitli şekillerde yaralanmış, 100.000'den fazla kişi evsiz kalmıştır.
ŞÜPHELİLER : 1 - Şimon Peres, İsrail Cumhurbaşkanı
2 - Ehud OLMERT, İsrail Başbakanı
3 - Tzipi LIVNI, İsrail Dışişleri Bakanı
4 - Ehud BARAK, İsrail Savunma Bakanı
5 - Gabi ASHKENAZI, İsrail Genelkurmay Başkanı
6 - Yoav GALANT, İsrail Savunma Güçleri Güney Komutanı
7 - Amir Peretz, İsrail Ordusu Görevlisi
8 - Binyamin Ben Eliezer, İsrail Ordusu Görevlisi
9 - Avi Dichter, İsrail Ordusu Görevlisi
10 - Carmi Gilon, İsrail Ordusu Görevlisi
11 - Dan Halutz, İsrail Ordusu Görevlisi
12 - Doron Almog, İsrail Ordusu Görevlisi
13 - Eliezer Shkedy, , İsrail Ordusu Görevlisi
14 - Giora Eiland, İsrail Ordusu Görevlisi
15 - Matan Vilnai, İsrail Ordusu Görevlisi
16 - Moshe Bogie Yaalon, İsrail Ordusu Görevlisi
17 - Shaul Mofaz, İsrail Ordusu Görevlisi
18 İsmi tesbit edilemeyen diğer şüpheliler.
SUÇ : Soykırım (TCK m. 76), İnsanlığa Karşı Suç (TCK m. 77) vs.
SUÇ TARİHİ : 2005-2009 yılları; 27.12.2008 21.01.2009 tarihleri
KONUSU : Şüphelilerin 27.12.2008 21.01.2009 Tarihleri arasında Soykırım suçu ve insanlığa karşı suçları işlemesi nedeniyle şikayet dilekçemizin sunulması ile şüpheliler hakkında CMK m.98 gereği yakalama emri verilmesi talebi hakkındadır.
AÇIKLAMALAR :
I OLAYLAR
A - İSRAİL'İN GAZZE'YE YÖNELİK SALDIRISI VE İŞGALİ
1. Şüphelilerin suç oluşturan fiilleri uluslar arası hukuka göre farklı suç kategorilerini ihlal etmekle birlikte, -Türk Ceza Kanunu, 13. Maddesindeki yetki kuralı çerçevesinde- 76 ve 77 maddelerindeki "soykırım" ve "insanlığa karşı suçlar" esas alınarak şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını talep ediyoruz.
2. İsrail ordusu, 27 Aralık 2008 tarihinde, Filistin Özerk Yönetimi'nde bulunan Gazze şeridinde bulunan yerleşim yerlerini önce havadan, daha sonra denizden ve karadan yoğun bombardımana tabi tutmuştur. Ardından tank ve ağır silahlarla işgal yapılmış; sivil halka, BM binaları ve görevlilerine, medya kuruluşları ve medya mensuplarına, insani yardım kuruluşlarına, hastanelere, okullara vs. vahşice saldırılmıştır. Filistin halkına yapılan sistemli saldırılarla yok etmek isteyen ve soykırım yapan çoğunluğu İsrail ordusunda şüpheliler, soykırım ve insanlığa karşı suçları işlemişlerdir.
3. BM Güvenlik Konseyi 8 Ocak 2009 tarihinde ateşkes kararı almasına rağmen, İsrail uluslar arası hukuku pervasızca ihlal etmeye devam ederek Gazze'deki katliamı sürdürmüştür. Özellikle Gazze şehrindeki Tel el Hava, Tuffah ve Zeytun semtleri en çok sivilin öldürüldüğü bölgeler olmuştur.
4. İsrail ordusu, sivil yerleşim bölgelerini "kasıtlı olarak bombaladıklarına" dair en önemli delillerden biri Zeytun bölgesinde yaşanan katliamdır. 4 Ocak 2009 günü İsrail güçleri Zeytun bölgesinde bulunan bir binaya yarısı çocuk 110 Filistinliyi kapatmış ve daha sonra bina top ateşiyle vurularak çoğu çocuk olmak üzere- en az 33 sivil öldürülmüştür. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi PILLAY, bu olayın derhal soruşturulmasını istemiş ve saldırıyla birlikte İsrail'in savaş suçu işlediğine dair güçlü kanıtlar bulunduğunu dile getirmiştir.
5. "Cebaliye'de ise BM'ye ait bir okula düzenlenen saldırıda 40'dan fazla sivil hayatını kaybetmiştir. Bu olay ile İsrail makamları okuldan kendilerine ateş açıldığını iddia etseler de İsrail'de yayınlanan Hareetz gazetesi Savunma Bakanlığının okuldan ateş açılmadığını kabul ettiğini yazmıştır. Şucaiye'de bir evin bombalanması sonucu 15 kişi ölürken, Gazze'nin ortasındaki El-Bureyc mülteci kampının bombalanmasıyla da Filistinli bir anne beş çocuğuyla birlikte yaşamını yitirmiştir. Dünya Sağlık Örgütü 15 Ocak 2009 günü yaptığı açıklamada, işgal güçlerinin Gazze'deki sağlık kuruluşlarından El-Vefa ve El-Feta hastaneleri ile El-Kudüs hastanesini vurduğunu belirterek acil yardım çağrısı yapmıştır. En az 16 hastanenin saldırıya uğradığı Gazze'de en fazla zarar gören hastanelerden biri aynı zamanda Filistin Kızılay'ına ait olan El-Kudüs hastanesidir. Bu saldırıda hastane görevlilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi yaralanmış, hastanede büyük bir yangın çıkmıştır." ("Savaş Suçları Derhal Soruşturulmalı" http://www.ihad.org.tr/rapor-gazze2.php)
6. İsrail ordusu, 27 Aralık 2008 ile 21 Ocak 2009 tarihleri arasında bombalama ve işgal sonucunda 1350'den fazla Filistinliyi öldürmüştür. (Bunlardan yarısı kadın ve çocuktur) Ayrıca, 5 bin 450'den fazla kişi de yaralanmıştır. Ağır bombardıman Gazze'nin altyapısını yok etmiştir. Binlerce ev, okullar, hastaneler hatta camiler enkaza dönmüştür. Yabancı ve Arap doktorlar, Gazze'deki sivil halktaki olağan dışı yaralar nedeniyle İsrail'i yasak silahlar kullanmakla suçlamıştır. İsrail Hükümet yetkilileri, bu suçlamalar sonrasında beyaz fosfor kullandığını itiraf etmiştir.
7. İsrail'in Gazze Şeridi'nde konvansiyonel olmayan ve deneysel silahlar kullandığına dair sayısız haber ve görüntü yayınlanmıştır. Özellikle FOSFOR BOMBALARI: En bilinen nokta deriyle temas ettiğinde çok ciddi yanıklara neden olan beyaz fosfor içeren bombaların kullanımı ile ilgilidir. Uluslar arası yasalara göre fosfor sadece askerleri korumak amacıyla duman görüntüsü yaratmak istendiğinde kullanılabilmekte ancak sivillere karşı kullanıldığında kimyasal bir silah olarak değerlendirilmektedir. (Jonathan COOK, Israel Acts To Block War Crimes Charges http://www.jkcook.net/Articles2/0368.htm#Top)
8. "Gazze Şeridi medyaya kapalı. O nedenle yaşanan vahşeti dünyaya duyurmak bir avuç gözlemciye kalıyor. BM, Kızılhaç, İnsan Haklarını İzleme Örgütü temsilcilerine, birkaç Norveçli doktora, sivil toplum gönüllülerine. " Gazze'de İsrail ayrıca "Beyaz fosforlu obüs"ten çok daha korkunç bir silah deniyor. Kısaltılmış adı: DIME. Açılmışı: "Dense Inert Metal Explosive". Türk askeri literatüründe özel bir karşılığı var mı bilmiyoruz ama dilimize "Yoğun asal metal patlayıcı" diye çevirebiliriz. ABD'nin geliştirdiği bir bomba bu. İki türü var: Tungsten, nikel ve kobalt alaşımlı ya da tungsten, nikel, demir alaşımlı. Amerikalılar bunu "Çevreye saygılı bir silah" diye tanımlıyorlar. Çünkü yakın hedeflere karşı kullanılıyor ve enerjisi birkaç metre sonra dağılıp yok oluyor. Ama o birkaç metrelik alandaki etkisi tüyler ürpertici: Hedef 2-3 metre yakındaysa vücudunu ikiye biçiyor, 8-9 metre ötedeyse bacaklarını koparıp atıyor. Ve İsrail birlikleri şimdi Gazze'de bu bombayı kullanıyorlar. Zira onlara "Her şeye düşman gibi yaklaşmaları, hiçbir şeyi şansa bırakmamaları, 'Soru sormadan ateş açmaları' emredildi." (Bir İsrail askerinin İngiliz "The Times" gazetesine anlattıkları)." ( Erdal ŞAFAK, "Laboratuvar kobayları" http://www.sabah.com.tr/2009/01/15/haber,B467C9E348FC4063A50E52A104B7B12F.html)
9. "İsrail saldırılarının ilk haftalarında Gazze Şifa Hastanesi'nde çalışan Norveçli Doktor Mads Gilbert, İsrail'i insanların vücutlarını parçalara ayıran DIME (Dense Inert Metal Explosive) kullanmakla suçlamıştı. Uluslararası baskılar altında İsrail Cumartesi günü Gazze'de beyaz fosfor kullandığını itiraf etmişti. Bu kimyasal tenle temas ettiğinde kemiğe kadar yakıyor. El-Ezher Üniversitesi'nden uzman Raşit Emam, "Işıkları kapattığımızda yara ışımaya başlıyor. İsrail'in Gazze halkına attığı bomba ve füzelerde yasaklanan malzemeler olmasa böyle bir şey olamazdı" diye konuştu." ("İsrail savaş suçları belgeleniyor" http://www.timeturk.com/israil-savas-suclari-belgeleniyor-48718-haberi.html )
B ULUSLAR ARASI KURUMLARIN AÇIKLAMA VE TESBİTLERİ
10. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (BM) GENEL SEKRETERİ, Ban Ki-Moon İsrail'i aşırı kuvvet kullanmakla suçlamış ve Gazze Şeridi'nde BM binalarını bombalayanların hesap vermesini talep etmiştir.
11. BM YARDIM VE ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ (UNRWA): İsrail ordusu hava saldırıları sırasında 3 BM görevlisi yaralandı. UNRWA yetkilileri, insani yardım depolarına yönelik bombalamaları ve çıkan yangınları raporlamıştır. (Bkz: http://www.un.org/unrwa/ ; Uluslararasi Af Örgütü, Gazze'de BM merkezinin bombalanması ile ilgili acil olarak soruşturma gerekli. http://www.amnesty.org.tr/yeni/index.php?view=article&catid=70&id=825&option=com_content
12. BM İNSAN HAKLARI ÖZEL RAPORTÖRÜ ve Batı Şeria ve Gazze özel raportörü Richard FALK, İsrail'in Gazze şeridine yaptığı saldırı ve işgal sırasında savaş suçu işlediğine dair deliller bulunduğunu belirtmiştir. ( "BM'de İsrail'in savaş suçunu kabul etti." http://www.timeturk.com/bm-de-israilin-savas-sucunu-kabul-etti-48102-haberi.html ).
13. DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (WHO), Gazze saldırılarında en az 16 sağlık kuruluşunun hedef alındığını duyurmuştur. Bu saldırılardan biri, 14 Ocak 2009 günü, Tel El-Havva'da bulunan ve yaklaşık 500 yaralının tedavi gördüğü "El-Kuds Hastanesi"ne yönelik gerçekleşmiş; İsrail topçusunun açtığı ateş sonrası hastanede büyük bir yangın çıkmış ve hastane personeli de dahil olmak üzere çok sayıda yaralı binada mahsur kalmıştır.
14. UNICEF, Gazze'deki insani krizin en fazla kadınlarla çocuklara zarar verdiğini; Gazze'deki 1.5 milyon nüfusun yarısından çoğunu çocuklar oluşturduğunu ve çatışmadan en çok zararı çocukların gördüğünü belirtmektedir. UNICEF açıklamasına göre, "Nüfusun en savunmasız kesimini oluşturan çocuklar olayların yol açtığı psikolojik basınçtan en fazla etkilenmekte, tıbbi desteğe en fazla onlar ihtiyaç duymakta ve sivil kayıplara en açık kesimi de gene onlar oluşturmaktadır. " Gazze'de 18 aydır uygulanmakta olan abluka nedeniyle insanların yaşamları altüst olmuş, bu arada altyapı ve temel hizmetler büyük zarar görmüştür." (Gazze'deki Krizle İlgili UNICEF Açıklaması, http://www.unicef.org/turkey/hm/_hm1.html )
15. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI YÜKSEK KOMİSERİ Navi Pillay, İsrail ordusunun, 4 ocak 2009 günü, Zeytun bölgesinde bulunan bir binaya yarısı çocuk 110 Filistinliyi kilitlemesi ve daha sonra binanın top ateşiyle vurularak en az 33 kişinin öldürülmesi olayının derhal soruşturulmasını istemiş ve saldırıyla birlikte İsrail'in savaş suçu işlediğine dair güçlü kanıtlar bulunduğunu dile getirmiştir.
16. ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ, İsrail'in sivillerin yaşadığı bölgelerde beyaz fosfor bombası kullandığına dair "inkar edilemez" delillere sahip olduğunu duyurmuştu. Örgüt, sivil yerleşim yerlerinde bu silahların kullanılmasının uluslararası hukuka aykırı olduğuna işaret ederek İsrail'i savaş suçu işlemekle itham etmişti.
17. İSRAİL'DEN 8 İNSAN HAKLARI KURULUŞU da saldırılarda ölen kadın ve çocukların sayısının "korkunç" boyutta olduğunu ifade etmiş ve hükümetin bununla ilgili olarak soruşturma başlatmasını istemiştir.
18. FİLİSTİN İSTATİSTİK MERKEZİ BÜROSU, 4 bin 100 evin tamamen yıkıldığını ve 17 bin evinde İsrail'in hava, kara ve deniz bombardımanlarında ağır hasar gördüğünü, 1500 fabrika ve atölye, 25 cami, 48 hükümet binası ve 10 su ve atık su borusunun da yıkıldığını tesbit etmiştir. Büro, 200 milyon doları altyapıya olmak üzere toplam fiziksel zararın 1,9 milyar dolar olduğunu açıklamıştır. Bir üniversite, 3 BM Okulu ve çok sayıda okul olmak üzere çok sayıda eğitim kurumu zarar görmüştür. Yaklaşık 100 bin Filistinli evsiz kalmıştır. ("İsrail savaş suçları belgeleniyor" http://www.timeturk.com/israil-savas-suclari-belgeleniyor-48718-haberi.html ); "Savaş Suçları Derhal Soruşturulmalı" http://www.ihad.org.tr/rapor-gazze2.php )
II HUKUKİ DEĞERLENDİRME
A YARGILAMA YETKİSİ
19. EVRENSEL YARGI YETKİSİ: Evrensel Yetki (Universal Jurisdiction) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile hukuk sistemimize girmiş olup, aralarında İsrail 'in de bulunduğu 15 farklı ülkede uygulama alanı bulmaktadır. Evrensel Yetki ile, insan hakları ihlallerinin, ağır suçların failleri veya azmettiricisi konumunda olan devlet ve hükümet başkanları da dahil olmak üzere pek çok ülkenin askeri ve sivil üst düzey yöneticilerinin yargılanması yolunu açabilmektedir.
20. Özellikle İkinci Dünya savaşını takip eden yıllarda devlet otoriteleri giderek artan bir biçimde, uluslararası hukuk tarafından aşındırılmış ve sınırlandırılmıştır. Bunun sonucu olarak Uluslararası Ceza Hukukuna "Ülke Dışı Yargılama Yetkisi" (Extraterritoriality) kavramını kazandırılmıştır. Böylelikle, Ülke Dışı Yargılama Yetkisi, 21.Yüzyılın Modern Devlet'ini artık sadece kendi vatandaşlarından değil, bütün insan ırkından sorumlu bir aygıt haline getirmiştir. (Av. S. Sinan Kocaoğlu, "EVRENSEL YETKİ" Universal Jurisdiction, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, ISSN 1304-2408, Sayı 60, Eylül/Ekim 2005)
21. İSRAİL ÖRNEĞİ: Evrensel Yetkiye dayanan en eski ve en bilinen dava örneği, 1961 yılında, İsrail'de'ki, Eichmann Davasıdır. II. Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında Yahudilerin yok edilmesindeki önemli rolü olan Nazi Subayı Adolf Eichmann, savaştan sonra Arjantin'e kaçmış ve orada kendisine verilen yeni bir kimlik ile uzun yıllar hayat sürmüştür. İsrail Gizli Servisi (Mossad) yerini ancak tespit ettiği bu eski Nazi subayını bir şekilde kaçırmış ve 1961 senesinde Kudüs Bölge Mahkemesinde "Savaş Suçları, İnsanlığa Karşı Suçlar, Almanya ve Alman işgal bölgelerinde Soykırımla sonuçlanan Eylemler" suçlamaları ile yargılayarak idama mahkum etmiştir. Mahkeme gerekçesinde aşağıdaki hususu belirtmiştir. "İsrail Devleti'nin suçluyu yargılama hakkı, görüşümüze göre iki ana kaynaktan çıkmaktadır: Bu tipten bütün suçları cezai kovuşturma, yargılama ve cezalandırma hakkını milletler ailesi içinde her devlete veren bütün insanlığa ait olan evrensel bir kaynak ve varlığına saldırılan mağdur millete veren özel veya milli bir kaynak." Gerekçeli hükmünde İsrail Bölge Mahkemesi, Uluslararası Hukuk'un babası kabul edilen Hugo Grotius'a atıf yaparak şuna hükmetmiştir: "Bu yüzden her egemen devletin Tabii Hukuku ve Milletler Hukuku'nu ihlal edenleri cezalandırmak ahlaki görevi ve doğal hakkıdır (Krallar ve krallara denk güçlerle"). Bu beyanıyla uluslararası hukukun babası "İnsanlığa Karşı Suçların" gelecek tanımını " Milletler Hukukunun Yargılaması Altındaki Suçlar" olarak yapmakta ve bu tip suçların üzerindeki Evrensel Yetki'nin temellerini ortaya koymaktadır." (Attorney General of Israel v Eichmann, District Court of Jerusalem, para 14, 12 December 1961, 36 Int'l L Reports 5. Bu tutanaklar için bkz: http://www.nizkor.org/hweb/people/e/eichmann-adolf/transcripts/Judgment/Judgment-002.html .)
22. İsrail Yüksek Mahkemesi temyiz safhasında yerel mahkemenin kararındaki gibi uzun sayfalar boyunca evrensel yetkiyi değişik doktrinsel yaklaşımlarla, Grotius'a ve ius gentium'a yaptığı atıflarla aşağıdaki paragraftaki gibi yorumlayarak alt derece mahkemesince verilen idam kararını onamıştır. "12.(b).["] kavram geniş manasında kullanıldığında insanlığa karşı suçların uluslararası karakteri, bu davada bütün şüphelerden uzak biçimde ortaya çıkmıştır; emsalsiz zararlı ve öldürücü etkisi ile günümüzde tartışmaya dahi gerek yoktur ve evrensel yetkinin burada uygulanması için mahkememizde tam bir kanaat oluşmuştur." (Supreme Court Of Israel, Criminal Appeal 336/61; 29 May 1962, Appeal Session 7, paragraph 12(b). Ayrıca tüm tutanaklar için http://www.nizkor.org/hweb/people/e/eichmann-adolf/transcripts/Appeal/Appeal-Session-07-04.html . ) "12.f. Bu konu hakkındaki düşüncelerimizi aşağıdaki gibi toparlıyoruz: Temyiz edene atfedilen bütün suçlar uluslararası karaktere sahip oldukları kadar şeytani ve cinai etkileri nedeniyle uluslararası toplumun istikrarını en derin temellerine kadar sarsacak içeriktedirler. İsrail Devleti, bu yüzden evrensel yetki ilkesine uygun olarak; uluslararası hukukun koruyucusu ve uygulanmasının vasıtası olarak temyiz edeni yargılama hakkına sahiptir. Davanın bu niteliğinin olması nedeniyle, İsrail Devleti'nin suçların işlenme zamanda varolmaması önemsizdir."[9] (Supreme Court Of Israel, Criminal Appeal 336/61; Appeal Session 7, paragraph 12(f). Ayrıca tüm tutanaklar için http://www.nizkor.org/hweb/people/e/eichmann-adolf/transcripts/Appeal/Appeal-Session-07-05.html)
23. BELÇİKA ÖRNEĞİ: Evrensel yetki en geniş uygulama sahasını Belçika Hukuk Sistemi'nde bulmaktadır. Belçika Mahkemeleri savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi Belçika vatandaşı olmayan kişilerin Belçika dışında yine Belçika vatandaşı olmayan şahıslara karşı, sanığın Belçika topraklarında varlığını bile gerektirmeden 1993 Uluslararası İnsancıl Hukukun Ağır İhlallerinin Cezalandırılması Yasası gereğince ince uzunca bir süre evrensel yetki yargılamaları yapmıştır. Bu yasaya ek olarak İnsan Kaçakçılığının ve Çocuk Pornografisinin Bastırılması Yasası ile Ceza Usul Kanununun Başlangıç Bölümü Belçika yargısına çocuk fahişeliği, çocuk pornosu, insan kaçakçılığı gibi sayılı çeşitli fiillere karşı suçun işlendiği yer, failin ve mağdurun milliyetleri gibi öğeler hiç dikkate alınmadan yargılama yapma yetkisi vermektedir.
B - YURT DIŞINDA İŞLENEN ULUSLARARASI SUÇLARIN Türkiye'DE KOVUŞTURULMASI:
24. 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU 13. MADDESİ AÇISINDAN: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 13. Maddesi şöyledir:
MADDE 13. - (1) Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi hâlinde, Türk kanunları uygulanır:
a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar.
b) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Bölümlerde yer alan suçlar.
c) İşkence (madde 94, 95). (")
(2) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yazılı suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye'de yargılama yapılır
Maddede ifade edilen "İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar", soykırım, insanlığa karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarıdır.
25. CEZA MUHAKEMELERİ KANUNU 14. MADDESİ: 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Yabancı Ülkelerde İşlenen Suçlarda Yetki" başlıklı 14. Maddesi'ne göre "Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiye'de soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü Maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir. "
26. TCK'nın 13. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yurt dışında işlenmiş olan soykırım, insanlığa karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarının Türkiye'de kovuşturulması bakımından evrensel yetki kuralı kabul edilmiştir. Evrensellik ilkesinin 13. maddede düzenleniş şekline göre, bu maddede sayılan suçların yurtdışında işlenmesi durumunda, failin ve mağdurun vatandaşlığına bakılmadan, failin Türkiye'de bulunması da gerekli olmadan hakkında Türk kanunları uygulanacaktır. Bu sebeple, belirtilen dört suç hakkında, suçun bir yabancı tarafında yurt dışında yabancıya karşı işlenmiş olması halinde ve failin yurt dışında bulunması halinde bile hakkında Türkiye'de kovuşturma yapılacaktır.
C TÜRK CEZA KANUNU ÇERÇEVESİNDE ŞÜPHELİLERİN İŞLEDİKLERİ SUÇLAR :
27. "SOYKIRIM SUÇU": Türk Ceza Kanunu'nun 76 maddesinde soykırım suçu düzenlenmiştir. Buna göre:
MADDE 76. - (1) Bir plânın icrası suretiyle, millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yokedilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur:
a) Kasten öldürme.
b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme.
c) Grubun, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması.
d) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması.
e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi.
(2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Ancak, soykırım kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
28. "İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR": 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 77 maddesinde "İnsanlığa Karşı Suçlar" düzenlenmiştir. Buna göre:
İnsanlığa karşı suçlar
MADDE 77. - (1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:
a) Kasten öldürme.
b) Kasten yaralama.
c) İşkence, eziyet veya köleleştirme.
d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
e) Bilimsel deneylere tâbi kılma.
f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.
g) Zorla hamile bırakma.
h) Zorla fuhşa sevketme.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
D TÜRKİYE'NİN TARAF OLDUĞU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE GÖRE İŞLENEN SUÇLAR
29. SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASI SÖZLEŞMESİ (1948): Soykırım suçunun konusunu, suçun maddi ve manevi unsurlarını, soykırım suça karşı alınacak tedbirleri bir uluslararası hukuki bir metne bağlayan Sözleşmenin 2. Maddesine göre;
"Madde 2: Bu sözleşmeye göre soykırım; milli, etnik, ırki veya dini bir grubu kısmen veya tümüyle yok etmek kastıyla, aşağıdaki fiillerin işlenmesidir:
a. Grubun mensuplarını öldürmek,
b. Grup mensuplarına ciddi bedensel veya psikolojik zarar vermek,
c. Grubun hayat şartlarını kasıtlı olarak etkileyerek maddi varlığının kısmen veya tamamen yok olmasına yol açmak,
d. Grup içinde doğumları önlemek amacıyla önlemler dayatmak,
e. Grubun çocuklarını bir başka gruba zorla nakletmek".
30. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Soykırım kavramı İnsanlığa Karşı Suçlardan ayrı bir suç olarak sınıflandırılmış ve 11 Aralık 1946 yılında BM Genel Kurulu'nun oy birliği ile kabul ettiği 96(I) sayılı kararında;
"Cinayet nasıl birey olarak insanların yaşam hakkının (right to life) inkârıysa, Soykırım da bütün bir insan grubunun varoluş hakkının (right of existence) inkârıdır. Böylesine bir inkar insanlığın tamir edilemeyecek şekilde vicdanını sarstığı gibi bu insan gruplarının insanlığa yaptığı kültürel ve diğer katkıları en büyük bir biçimde zarara uğratır, ayrıca ahlak kanunları ile Birleşmiş Milletlerin ruhuna ve amaçlarına tamamıyla aykırıdır. Irksal, dinsel, siyasal ve diğer gruplara karşı, bir bütün veya parça olarak işlenmiş pek çok soykırım örnekleri meydana gelmiştir. Soykırım suçunun cezalandırılması uluslararası bir önemdedir"
şeklindeki sonuç bildirgesi ile soykırım kavramı BM nezdinde kabul görmüştür.
31. CENEVRE SÖZLEŞMELERİ: Uluslararası İnsancıl Hukukun (savaş ve silahlı çatışmalar durumunda uygulanacak hukukun) temelini oluşturan "Cenevre Sözleşmeleri" (Dört adet Sözleşme ile bunlara ek iki protokol), "ağır ihlaller" kavramı ortak madde olarak tanımlanmış buna göre, sırasıyla; kasten öldürme; işkence veya insanlıkdışı muamele; kasten büyük acıya sebebiyet vermek veya büyük tahribat; askeri ihtiyaçlardan kaynaklanmayan kanunsuz olarak ve zorbalıkla veya vücut bütünlüğüne ve sağlığa zarar vererek mülkiyete el koymak ve savaş hukukunun diğer ciddi ihlalleri Sözleşmenin "ağır ihlaller" tanımlamasına dahildir.
32. Cenevre Sözleşmeleri evrensel yetki konusunda maddelere yer vermektedir: Birinci Cenevre Sözleşmesi, 49. madde; İkinci Cenevre Sözleşmesi 50. Madde; Üçüncü Cenevre Sözleşmesi 129. madde ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi 146. madde (ortak metin) olarak aşağıdaki gibidir:
"Madde 50: Sözleşmeci Yüksek Taraflar takip eden maddede tanımlanmış olan bu sözleşmenin ağır ihlallerini içeren fiilleri işleyen, işlenmesi için emir veren kişilere etkin cezai yaptırımların uygulanmasını sağlamak için her türlü yasama faaliyetinin çıkarılmasını üstlenirler.
Sözleşmeci Yüksek Tarafların her birisi bu ciddi ihlalleri işleyen ve işlenmesi için emir veren kişileri aramak yükümlülüğü altındadır ve bu kişileri milliyetleri ne olursa olsun kendi mahkemelerinin önüne getirebilir. Sözleşmeci Yüksek Taraf ayrıca eğer tercih ederse ilk nazarda haklı görülen bir davaya (prima facie case) sahip olan başka bir Sözleşmeci Yüksek Tarafa bu kişileri yargılaması maksadıyla teslim edebilir."
33. Bunların yanında, "BM Irk Ayrımının Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi"; "BM Savaş Suçları ve İnsanlığa karşı Suçların Sınırlandırılması Sözleşmesi" ve "Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü" gibi başlıca uluslar arası Sözleşmeler, insanlığa karşı suçları düzenlemektedir.
B ŞÜPHELİLERİN SUÇ OLUŞTURAN FİİLLERİ:
34. Şüpheliler hem uluslar arası hukuk (Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü, Lahey yönetmelikleri ve İnsancıl Hukuka İlişkin Cenevre Sözleşmeleri´nin protokollerinde vs. uluslararası örf ve adet hukukunda tanımlanmış olan) hem de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda belirtilen soykırım ve insanlığa karşı suç normlarını ihlal etmişlerdir. Bu ihlaller genel olarak şu şekilde özetlenebilir:
ü Doğrudan sivil halka yönelik toplu cezalandırma ve yok etme amaçlı silahlı saldırılar, - Sivil halkın mülkiyet hakkına yönelik saldırılar,
ü İnsani yardım kuruluşlarına yönelik saldırılar,
ü Barış koruyucu misyonlara (BM Teşkilatı kurumlarına ve görevlilerine) yönelik saldırılar (3 Adet BM Okulu bombalanması),
ü Kızılhaç ve Kızılay amblemlerini taşıyan binalara, malzemelere, tıp birimlerine, ulaşım araçlarına ve kişilere karşı saldırılar. (El-Vefa, El-Feta ve Filistin Kızılayı'na ait El-Kudüs hastaneleri bombalanmış en az 16 hastane saldırıya uğramıştır.)
ü Askeri hedef olmayan din, eğitim, sanat, bilim ya da hayır amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi anıtlara ve hastanelere saldırılar,
ü Teslim olmuş kişileri öldürmek ya da yaralamak; uzuv keserek fiziksel olarak sakat bırakmak.
ü Kişinin onuruna yönelik saldırı, özellikle de onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele, işkence.
ü Zehir ya da zehirli silahlar, belirli gazları, vücutta parçalanan kurşunları ve yapılacak bir değişiklikle tüzüğe eklenecek diğer silahlar gibi yasaklanmış silahları kullanmak (Sivil halka karşı fosfor bombası, misket bombası vs. kullanmak).
ü Sivilleri kasten aç bırakmak, ilaçsız bırakmak (Ambargo).
ü İşgalciler tarafından işgal ettikleri topraklara kendi sivil nüfuslarının dolaylı olarak ya da doğrudan transferi ya da işgal edilen toprakların nüfusunun tamamının veya bir parçasının sınır dışı edilmesi ya da transferi (Mülteciler ve yerlerine yerleştirilen İsrailliler).
ü Etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerinin kasten öldürülmesi, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması, kısır bırakan silah (fosfor bombası) kullanılması (Soykırım suçu).
C - ŞÜPHELİLER HAKKINDA
35. Bazı şüpheliler hakkında kısa bilgiler aşağıda verilmiştir. Gerekli duyulması halinde, daha fazla bilgi, belge ve fotoğraf sunulacaktır:
EHUD BARAK: Daha önce, 2007 yılı Haziran ayında, 1.5 milyon Gazzeli`ye karşı ambargo başlattı. Halen devam eden bu ambargo, Uluslararası hukuka göre "toplu cezalandırma" olarak kaydedilir. Bu ambargo Gazze`de ciddi gıda ve enerji sıkıntılarının yaşanmasına, elektrik ve su aktarımında kesintiler yaşanmasına, tıbbi malzeme ve ilaç eksikliğine yol açarak 1.5 milyon Filistinli`nin hayatını zorlaştırdı. Bu durum Cenevre anlaşmasının ihlalidir.
Şüpheli, 27 Aralık 2008 günü Gazze`nin havadan bombalanması emrini verdi. Bu saldırıda uçaklar yüzlerce sorti yaptı, binlerce ton bomba Gazze sokaklarına bırakıldı, aralarında kadın ve çocuklarında bulunduğu 1200`den fazla insan katledildi. Bombalar binlerce evi yerle bir etti, yüzbinlerce Gazzeli mülteci durumuna düşürüldü.
EHUD OLMERT: 12 Temmuz 2006`da Lübnan`daki şehirlerin ve köylerin bombalanması emrini verdi. Yerleşim alanlarına karşı yapılan 34 günlük bombalama uluslararası yasaların ihlalidir. Şüpheli tarafından emri verilen hava ve kara operasyonlarında 1200 civarında insan öldü, 5000`e yakın Lübnanlı yaralandı. Saldırı sırasında, şüpheli uluslararası kararlarla yasaklanan binlerce misket bombasının yerleşim yerlerine fırlatılmasını emretti. Toplam bir milyona yakın misket bombası fırlatıldı, bu bombalar savaştan sonra 30 kişinin ölümüne ve 90`ı çocuk 215 kişinin yaralanmasına neden oldu. Haziran 2007`de, Uluslararası kanunlara göre "toplu cezalandırma" olarak nitelelen ambargoyu ilan ederek, 1.5 milyon Gazzeli`yi gıda, elektrik ve su kısıntısıyla karşı karşıya bıraktı. 27 Aralık 2008 günü Gazze`nin havadan, karadan ve denizden bombalanması emrini verdi, yüzlerce çocuğun da aralarında bulunduğu 1200`den fazla Gazzeli`nin ölümüne neden oldu. (Ehud Olmert, Mart 2009`da diplomatik dokunulmazlığını kaybedecektir).
TZİPİ LİVNİ: Şüpheli ve onun işbirlikçileri 12 Temmuz 2006`da Lübnan`daki şehirlerin ve köylerin bombalanması emrini verdi. Yerleşim alanlarına karşı yapılan 34 günlük bombalamada emri altındaki askerler Lübnan`a 12 bin hava sortisi yaptı, 100 bin tank mermisi fırlattı, 350 okulu ve 150 bin evi tamamen imha etti. Saldırılar, Lübnan`daki su kaynaklarını, enerji kaynaklarını, hastaneleri ve yaşam için gerekli altyapı sistemlerini yok etti. 900 bin insan evsiz kaldı, saldırılarda ölen 1200 Lübnanlı`nın 360`ı 13 yaş altındaki çocuklardı. 27 Aralık 2008 günü, şüpheli ve işbirlikçileri, Gazze`nin havadan, karadan ve denizden bombalanması emrini verdi, onun emirleri yüzünden 200 bin insan mülteci oldu.
Masum insanlara saldırmak, yerleşim yerlerinde ayrım gözetmeden ateş etmek, yaralanmalara neden olmak, su, elektrik, hastane gibi gerekli altyapının imha edilmesi, uluslararası kanunlarla yasaklanmıştır.
DİĞER SANIKLAR: Amir Peretz, Binyamin Ben Eliezer, Avi Dichter, Carmi Gilon, Dan Halutz, Doron Almog, Eliezer Shkedy, Gabi Ashkenazi, Giora Eiland, Matan Vilnai, Moshe Bogie Yaalon, Shaul Mofaz ve ismi tesbit edilemeyen diğer şüpheliler, sivillerin kasıtlı olarak öldürülmesinden, işkence ve evlerin yıkılmasına kadar çeşitli fiillerle soykırım ve insanlığa karşı suçları işlemişlerdir. (Şüpheliler hakkında, soykırım suçu, savaş suçları, İnsanlığa karşı suçlar konusunda tutuklama talepli olarak- Hollanda La Haye'de bulunan Uluslar arası Ceza mahkemesi Savcılığına başvurulmuş olup aşağıdaki web sitesinden şüpheliler hakkında detaylı bilgi elde edilebilir: Bkz: "Israel War Crime Suspects" http://www.scribd.com/doc/11359078/Israel-War-Crime-Suspects )
SONUÇ VE TALEP : Yukarıda izah ettiğimiz tüm nedenlerle, şüpheliler hakkında soruşturma açılarak cezalandırılmaları için kamu davası açılmasını, şüphelilerin Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına girmeleri halinde tutuklanmaları için yakalama emri çıkartılmasını dilerim. 29.01.2009
Müşteki
İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği
Genel Yönetim kurulu adına Genel Başkan Yardımcısı
Av. Emrullah BEYTAR