Bedelli bekleyenler bu iş böyle olmaz

Üzgünüm ama bu gidişle çok beklersiniz...

Osman Özsoy/ Haber 7

Köşe yazarlarına bedelli askerlik beklentisine yönelik mail bombardımanı sürerken, gösterilen çabanın sonuç almaktan çok mevcut desteği de azaltıcı bir yönü olduğunu görmek gerekiyor.



Yine o e-mailler.

Yine o e-mailler...

Bu iş böyle olmaz arkadaşlar.

Böyle sonuç alınmaz.

Üzgünüm ama bu gidişle çok beklersiniz.

Böyle bir yöntemle değil bedelli yasası, seracılık yasası bile çıkmaz.

27 Şubat'ta bu köşede yayınlanan "Bedelli askerliğin çıkması mümkün mü?" başlıklı yazımız şöyle başlıyordu: "Star gazetesinin tanınmış bir köşe yazarı kendisine gelen bedelli askerlikle ilgili çok sayıda e-maile öfkelenmiş olmalı ki, şöyle yakınıyordu: "Bana bir daha bu konuda mail yollarsanız, "sakın bedelli askerlik çıkmasın" diye yazı yazacağım..."

Ardından yazımızı şöyle sürdürmüşüz: "Yazar aslında haksız da sayılmaz. Son 2 günde benim mail adresime konuyla ilgili 300'ü aşkın e-posta geldi. Inbox'ım aynı içerikteki yüzlerce maille doldu. Bir konuda ölçü kaçınca Star yazarının da ifade ettiği gibi itici bir durum da ortaya çıkıyor."

Son 10 gündür benzer mail trafiği yeniden başladı. Dikkat ediyorum, köşe yazarları benzer içerikteki maillere giderek artan oranda sinirleniyorlar.. Çünkü mail adreslerindeki gelen kutusu doldu. Üstelik kelimesi kelimesine aynı içerikteki mailler çok farklı adreslerden gelince işin ciddiyeti de kayboluyor. Önemsizleşiyor...

Bedelli bekleyenler, değişik nedenlerle normal vaktinde askerlik vazifesini yapamamış, yaşı başını almış, evlenip çoluk çocuğa karışmış, iş güç kurmuş, düzenini oturtmuş insanlardan oluşuyor. Gelen mailler de bunu gösteriyor zaten. Çoğu işsiz falan değiller. Adı üzerinde, devletin tespit edeceği oranda bedeli ödemeye hazırlar. Herbirinin ödeyecekleri bedel orta halli bir dükkan açmak için yeterli sermaye bile oluşturabilir.

Askerliği gecikenlerin büyük bölümünü, kaymakamlık, öğretmenlik, öğretim üyeliği, üst düzey emniyet görevlisi gibi devlet memuriyetine başlamış ama askere gidememiş, devlet memuru olmayanların büyük bölümünü de sivil hayatta hali vakti yerinde olan, yani imkan sahibi kişilerden oluşuyor.

Genelkurmay verilerine göre, askerlik çağını geçtiği halde herhangi bir nedenle askerliğini yapmamış 1 miyonu aşkın kişi var. Bunlardan ne kadarının bedelli isteklisi olduğu ancak ön talep belirleme ile ortaya çıkarılabilir. Tespit edilmesi düşünülen bedel miktarı için bu rakam önemli.

Hissettirin ağırlığınızı...

Anlatmak istediğim şu: Madem ki bedelli bekleyenler devlet memuriyetinde iseler önemli görev ifa edenlerden oluşuyor, günlük hayatta bir işte tutunmuşlarsa iş güç sahibi insanlar aralarında çoğunlukta, üstelik sosyal ve sosyo-ekonomik statü itibariyle bakıldığında Türkiye ortalamasının da üstündeler, neden acaba yetkilileri yakın markaja alarak güçlü bir lobi çalışması yürütmezler de, maillerle sonuç alacaklarını sanırlar, buna yoğunlaşırlar. Ya da farklı şekillerde ciddi çabaları var da biz mi bilmiyoruz?

Şu kadarını söyleyeyim, bedelli askerlik kararının çıkması için genel iklim uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar elverişli hale geldi. Yazarları mail bombardımanına tutarak sonuç almayı umut etmek yerine, hükümet üyeleri üzerinde çabalarını yoğunlaştırsalar daha etkili sonuç alırlar diye düşünüyorum.

Tabi bir de, Milli Savunma Bakanının konuyla ilgili umut verici beyanlarının Genelkurmay açıklaması ile ters yüz olmayacağı, kimin ast kimin üst olduğunun belli olduğu az da olsa demokratik bir düzen gerekiyor.

Yıllar evvel "Başkanları da aldatırlar" başlıklı bir yazı yazmış ve Merhum Ecevit ile ilgili bir anekdot aktarmıştım. Şu anki durum da çok andırıyor o tür bir atmosferi. Başbakan'ın gözünün içine bakarak işleten kurumlar var sanki... Eski Genelkurmay Başkanlarımızdan Doğan Güreş Paşa birgün bana; "Asker emir alıp vermeye alışmıştır. Emir alamazsa vermeye başlar" demiş ve TSK – Siyaset kurumu ilişkilerini kısaca böyle özetlemişti. Bilmem anlatabildim mi?

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı