Beheşti'den Suriye Üzerine...

Eğer Türkiye’de yönetime gelsem, tüm Şiaları İran’a sürerim…

Hüseyin Beheşti /rasthaber

Bismillah"  

       Aslına bakarsanız siyasî meselelerde her ne kadar yazmama, konuşmama ve fikirlerimi daha fazla felsefi alanda dile getirme niyetinde olsam da, bu yazının mevcut bilgi kirliliği içerisinde toplumun gerçeği elde etme sürecine olumlu bir katkıda bulunmasını ümit ediyorum. Okuyacağınız makale Suriye'deki hâlihazırda yaşanan süreci ilk başından belli kapalı taraflarıyla dile getirmek üzere yazılmıştır. Suriye'de çalıştığımız Müessese'ye gelen Suriyelilerden, polislerden, askerlerden, ulemadan ve halkın hemen her kesiminden elde ettiğimiz bilgileri belli bir analiz oranında sizlere sunmaya çalışacağım. Lakin şüphesiz anlatılmamış meseleler ve anlatılması imkânsız konular da vardır. Bunlar da belki bir gün, olaylar yatıştıktan sonra dile getirilebilecektir. 

       Der'aa'da Başlayan Devrim"  

       Suriye'de gösteriler başladığı zaman Ortadoğu'da sevgi selleri ve özgürlük inkılâpları dile pelesenk edilmiş durumdaydı. İşte böylesi bir ortamda ilk Der'aa şehrinde başlayan gösteriler aslına bakarsanız pek de özgürlük söylemleriyle ortaya çıkmamıştı. Dünya basınında, Türk medyasında meseleye bakış her ne kadar diğer Ortadoğu devrimleri gibi olsa da bu Suriye'yi ve Suriye insanını tanımamaktan ileri geliyordu. Peki, Suriye'de gösterilerin pimini çeken şey neydi?

       Der'aa kenti Şam'a yakın, küçük bir kent. Ancak Arap kavmiyetçiliğinin ve kabileciliğinin dipdiri olduğu ve bedevi ruhunun yerleşik hayata adapte olmuş şekliyle capcanlı karşınızda durduğu bir yer. Her ne kadar Şia(12 imam Caferi Mezhebi) ve Sünni nüfus iç içe yaşıyor olsa da, karışıklıkların sebebi bu iki grubun anlaşamaması değil, aksine dinin adı bile anılmadan, bir kişisel meselenin sonucunda gösteriler başlamıştır. Mesele şöyle özetlenecektir: 8-10 yaşlarında bir çocuk duvara birilerinin öğrettiği özgürlük şiarlarını yazarken, istihbarat ekibi tarafından yakalanır. Çocuk hapse atılır!!! Daha sonra Der'aa kentinin kabile reisleri İstihbarat bakanıyla görüşmeye giderler. İstihbarat bakanının karşısına uzun Arap entarileri ve başlarında Araplara özgü olan kasnaklı puşi. İstihbarat bakanından olanlar için özür diledikten sonra, başlarındaki o kültürel şapkayı çıkarıp masa üzerine koyarlar hepsi. Bunun anlamı bedevi kültürde, bundan sonra tamamen senin emrindeyiz, bizim kabilelerimizden bir sıkıntı çıkarsa hesabını vermeye hazırız demektir. Şapkaları koyduktan sonra, çocuğu bize teslim et ve velayetimizi eline al derler. Ancak İstihbarat bakanı beklenmedik şekilde, onlara ağır hakaretler eder ve makamından kovar. Böylece gösteriler Der'aa'da başlar. Mesele tamamen kişisel husumettendir bu şehirde. Beşar Esad'a mektup yazan kabile reisleri, istihbarat bakanının kellesini istemişlerdir. Beşar Esad bakanı görevden alsa da, göstericilere teslim etmeyi reddedince işler daha fazla karışmıştır. Der'aa kentinde her ne kadar gösteriler ve karışıklıklar olsa da, halk her zaman mukaddesler konusunda saygılı olmuştur. Böylece Der'aa ve Özgürlük Ruhu hikâyeleri koca bir yalan olarak kalmıştır. Ancak Der'aa hakkında bir mesele de vardır ki, Der'aa halkının içerisinde bulunan kabile reislerinin halkı etkileme yetenekleri çok yüksektir. Yani Der'aa'da gösterilerin son bulması aslında birçok şehirde de gösterileri bitirecektir. Çünkü bu küçük şehirdeki reislerin ülke genelinde etkileri vardır. Bu reisler işte bu güçleriyle bir istihbarat bakanını yerinden etmişlerdir.

       Özgürlük ruhu mu dediniz? 

       Suriye'de özgürlük ruhuyla atılmış adımlar, daha başından beri saf yürekli Şam halkının emekleriyle gerçekleştirilmiş olanlardır. Bunun dışında kalan kentler ise, özgürlük şiarını sadece elde edemediklerini elde edebilmek için kullanmaktadırlar. Suriye hükümetinin nizamsız, düzensiz ve hırsızlık dolu devlet anlayışı diğer kentlerdeki insanları artık canından bezdirmiştir. Sorunu ABD ya da Suudi kaynaklı görmek sadece olaya ortasından bakmak olacaktır. Gösterileri başlatan güç ABD ya da Suudi değildir. ABD ya da Suudi haşa mutlak güç sahibi değillerdir ki, sorunsuz yerde sorun oluşturabilsinler. Bu güçler sadece mevcut yerdeki yaraları kaşırlar. Şam ve Halep dışında gelişmiş şehri olmayan, rüşvetin baş alıp gittiği, yöneticilerin çaldığı, halkın yokluktan kurtulmak için her yolu denediği, 2 milyon vatandaşın vatandaşlık kimliği olmadığı, devletin kendi hükümetini korumak için dini grupları birbirine düşman ettiği bir yerde acaba gösteri düzenlemek için yeterli sebebiniz yok mudur? Süregelen sorunlardır gösterilerin sebebi. Ve göstericiler onlara yardımcı olacak gücü de ABD ve yandaşlarından elde etmişlerdir. Ancak bu en baştan beri her alanda böyle değildir. Fakat ABD ve yandaşlarının gösterilerden faydalanmaya çalışması çok normaldir. Çünkü Lübnan'da Başbakanlık makamı Hizbullah taraftarı birinin eline geçmiştir. Mısır kısmen de olsa değişmiştir, Bahreyn sıkıntılar içerisindedir. Böyle bir dönemeçte Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek istiyorsanız Suriye'den başlamanız gerekir. Zaten Suriye halkı da bir değişimi arzulamak için çok fazla sebebe sahiptir.

       Yine de gösteriler tüm bu sebeplerden dolayı da ortaya çıkmamıştır. Gösterilerin sebebi ne yukarıda saydığımız aksaklıklardır ne de halkın Esad'tan nefret etmesi. Aksine halkın büyük çoğunluğu Esad'ın fikirlerini ve yönetimini beğenmektedir. Ancak gösterilerin altında yine bir el vardır, o da kavmiyet yani vahabiyet belasıdır.

       Suriye'de küçük kentler bir müddettir Sünnilik adı altında Vahabiyet virüsü içmişlerdir. (Belirtmeden geçemeyeceğim Suriye halkında okuma yazma oranı çok düşüktür. Bu yüzden anlatılan din, okunan dinden evladır bu topraklarda.) İnsanlar dinlerini öğrendikleri medreseler ve halk okullarında vahabiyetle karışmış bir dini öğrenmektedirler. Nedeni mi? Ülkedeki dini ilimler medreselerinin devlet tarafından tanınmaması, dini ilimler medreselerini Suudi sermayesinin akışına açmıştır. Sünni medreselerinden en ünlüleri, Camietul Feth ve Camietul Ebun'nur Vahabi sermayesinin Avrupa'ya açılan yüzü gibidirler. Bu medreselerde okutulan dersler genel hatlarıyla klasik Sünni medrese eğitimi gibi görünse de, talebeler Suudi zihniyetine uygun bir şekilde yetiştirilmektedirler. Yine Türkiye'yi ilgilendirecek bir mesele de bu medreselerde okuyan onlarca Türkiyeli talebe var ve hepsi diğer dini gruplara düşmanca bakmaktadırlar. Öyle ki, orada okuyan bir Türkiyelinin şu sözü çok dehşet vericidir: Eğer Türkiye'de yönetime gelsem, tüm Şiaları İran'a sürerim" Sözleri her ne kadar muhal olsa da, acı vericidir aynı zamanda.

       İşte yukarıda anlattığımız medreseler, gösteri ateşini ülkenin dört bir yanına taşımışlardır. Bu iki ünlü medresenin şeyhleri halkı gösteriler için teşvik etmiş ve Mısır'dan Karadavi'den gelen sözler de halkın dini damarlarını kabartmıştır. İşte tüm bu olaylar içerisinde Hz. Zeyneb'in türbesinin bulunduğu Seyyide Zeyneb bölgesinin yakınlarında bulunan Hüseyniyye bölgesindeki Vahabiler Hz. Zeyneb'in türbesine iki kere saldırma teşebbüsünde bulunmuşlardır. Gösteriler Şam'da istenilen etkiyi göstermemiş olsa da, medrese talebeleri kendi şehirlerinde tüm güçleriyle diğerlerini tekfir etmeye ve meseleyi devlet meselesinden, Şia-Sünni çatışmasına çekmeye çalışmaktadırlar.  

       Medyanın olmadığı bir dünya"  

       Suriye'deki gösteriler süresince, dünya medyası ve özellikle de El-Cezire ve Türkiye medyası asılsız birçok haber üretmiştir. Gözümüzle şahit olduğumuz bir olayı, el-Cezire'de ve Türk medyasında okuduğumda şaşkına döndüm. Olay şöyledir: Gece Seyyide Zeyneb'de evimin de bulunduğu Hecire bölgesinde iki genç tartışıyorlardı. Aralarında bir kız meselesi olduğu anlaşılıyordu konuşmalarından. Sonra 4-5 kişi bir yönden ve 6-7 kişi bir yönden geldi. Tam da polis karakolunun önünde birbirlerine ateş açtılar ve 5 kişi hayatını kaybetti. Sabah haber medyaya şö

       Yakın zamanda göstericiler güvenlik güçlerinden 120 kişiyi öldürdüler. Ancak El-Cezire ve Türk medyası olayı devlet halka ateş  etmek istemeyen polisleri öldürdü diye yazdı. Şimdi Suriye devletinin önceki hatalarına bakarak ilk anda bunu da  yapabileceği söylenebilir. Ancak şimdi ölen polislerin öldürüldüğü silahların mermileri ABD yapımı. Halbuki Suriye devleti Rus yapımı silahlar kullanıyor. Bununla birlikte göstericilerin elinde anti-tank silahları var. Bunlar bakkaldan temin edilen şeylerle soba borusundan füze yapmaya benzemiyor. Gelelim bizim medyaya yansımayan meselelere:

       Göstericiler diye anılan kitle her gün Suriye'de onlarca otobüsün yolunu kesiyor ve ateşe veriyor. Yüzlerce İranlı ziyaret otobüsünün  önü kesildi ve tır şoförlerinden kaçırılanlar oldu. Bu haberlerden yüzde kaçı basında çıkmıştır?

       Suriye'de Vahabiler Alevileri kâfir ilan etti. Böylece Alevilerin ve Alevilerin hükümetinde yer alan Sünnilerin canları ve malları helal sayıldı.

       Şam'da gece vakti gösteri yapan kadın grup, polisin gözetimi altında gösterilerini yaparken, bir anda göstericilerin sadece ilk sırada olanlarının kadın olduğu anlaşıldı. Geri kalanı kadın kılığına girmiş erkeklerdi.

       Cuma günleri göstericilerin sayılarının azalmasından dolayı isimlendirilmeye başlandı. Önceki hafta Çocuklar Cumasıydı ve meydanlara çocuklarla gelindi, bu hafta da yaşlılar cumasıydı ve yaşlılar sokaklardaydı. Ancak göstericilerin sayılarının azalması  gösterilerin merkezinin tamamen Türkiye sınırına kaymasına sebebiyet verdi.

       Türkiye sınırı demişken Suriye devlet televizyonu bir ses kaydı  yayınladı bu hafta. Ses kaydında bir adam diğer bir adamla sohbet ediyor. Diyor ki, sen insanlara para ver, topla, Türkiye sınırına getir ve ben de El-Cezire'yi arayayım Türkiye sınırına gelsin, haber yapsınlar, insanlar yönetimden kaçıp Türkiye'ye sığınıyor diye. Sonra peşine şöyle bir ses kaydı geldi. Telefonda konuşan adamı karısı arıyor diyor ki, senin sesini kaydedip televizyonda yayınladılar, telefonunu değiş ve firar et ülkeden, devlet senin peşinde.  

       Suriye için son" 

       Suriye'de değişim kaçınılmaz bir şekil alırken, aslına bakarsanız devletle sorunu olanların da meselesi Esad ile değil, daha çok onun altında çalışan ve fakir halkı haraca bağlamış firavunlarla. Suriye bir geçiş dönemi yaşarken, Esad değişim için düğmeye basmış durumda. Devlet değişimi sağlayacak bir güce sahip olmasa da, Esad gelecek için umut verici bir lider. Bununla birlikte tehlikenin en açık yüzüyse, Vahabilik" Suriye Vahabilik mikrobunun etkisiyle bir girdabın içerisinde sürüklenmekte. Ve kabile kültürünü yıkmadığı sürece de Vahabiyet bu topraklarda barınacaktır. Suriye'yi gelecekte iyi günler beklemiyor bu kesin. Ümit ederiz ki, mukaddes mekânların korunması ve insanların daha rahat yaşayabilmesi için Esad gerekli değişiklikleri bir an once gereçekleştirir. Vesselam"

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim