ABD demek “darbe” demek. Halk darbesi ise o işin arkasında sosyalistler, ordu varsa büyük ihtimalle Amerika vardır. Aslında birçok ülkenin sınır, rejim ve iktidarlarını emperyal efendiler belirlemiştir. Mesela 23 Arap ülkesinin ne anlamı var. Aynı din, dil, tarih, gelenek, coğrafya, ama devletler ve rejimler farklı. Toplam nüfus 425 milyon civarında. Moritanya, Batı Sahra, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Cibuti, Somali, Yemen, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Filistin, Bahreyn, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Ürdün. Nüfus olarak ilk 3’te Mısır, Sudan Cezayir var. Toprak olarak Cezayir, Suudi Arabistan ve Libya. Genel olarak İngiltere’nin yönetimler üzerinde ciddi bir ağırlığı var. Sonra Fransa, İtalya, biraz Rusya, ama her zaman tabii ki Amerika.
ABD, BOP üzerinden 22 İslam ülkesinin sınır, rejim ve iktidar yapısını değiştirecekti.. Ama olmadı..
Nereye girdilerse fitne çıkarttılar. Aynı ülkenin çocuklarını, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıklarını kullanarak birbirine düşürdüler ve hâlâ da aynı şeyi yapıyorlar.
Dünyadaki bütün çatışma alanlarında onlar var. Önce çatışma çıkarıyor, sonra barış bahanesi ile gelip yerleşiyor. Son 10 yılda Arap ülkelerinin toplam askeri harcamalarının yaklaşık 1 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Yıkılan şehirlerin imarı yine beyaz efendilerin kasalarına döviz olarak geri dönüyor. ABD demode olan, kullanma süresi dolan ya da yeni üretilip test edilmesi gereken silahları sıcak ortamlarda kullanıyor ve bu silahların parasını savaşan taraflara ödetiyor. Bu anlamda silah üreticilerinin refah ve mutluluğunun faturasını savaşan taraflar ödüyor.
Bu savaşlara bir de “Bahar” adını veriyorlar. Şimdi tezgâhta Venezuela var. Bir yandan ABD’nin desteklediği, kendini “geçici devlet başkanı” ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Guaido, öte yandan seçilmiş başkan Maduro! ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükûmeti karşıtlarına destek verdiğinin açıklaması aslında suç itirafı gibi bir şey. Maduro’yu, siyasetini, ideolojisini ayrıca tartışabiliriz. Bu durum, ABD’nin darbe girişimine karşı çıkmamıza engel teşkil etmez. ABD’nin darbecilere arka çıkması sürpriz değil. Türkiye’deki darbe girişimlerinin hepsinin arkasında (Dostumuz ve müttefikimiz) ABD vardı. Terörün arkasında dün de onlar vardı, bugün de onlar var.
Arjantin’de seçimle işbaşına gelen Isabel Peron, 1976’da ABD’nin desteklediği General Jorge Rafael Videla tarafından iktidardan indirildi. Çatışmalarda 30 bin kişi kayboldu! Toplu infazlar yapıldı. Richard Nixon ve Henry Kissinger bu darbenin arkasındaki isimlerdi. Bir yandan dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi veriyorlar, aynı zamanda darbe ve terör örgütlüyorlardı. Afganistan’da El Kaide’nin arkasında kim vardı, ya da Guantanamo’da veya Irak’ta Ebu Gureyb’de neler yaşandı, unuttuk mu!
Brezilya Devlet Başkanı Sosyal Demokrat Joao Goulart, 31 Mart 1964 tarihinde ABD destekli General Olimpia Mourao tarafından darbeyle indirildi. ABD Başkanı John F. Kennedy Amerika kıtasında 2. bir Küba istemiyordu. “Brezilya’nın başka bir Küba olmasını engellemek” için desteklenen darbe sonrası ülke, yoksulluk ve yolsuzlukla perişan edildi.
Şili’de Sosyalist Salvador Allende’nin 1970’de seçilmesinin ardından, Richard Nixon tarafından ekonomik savaş ilan edilerek ülke krize sürüklendi. 1973’te General Augusto Pinochet CIA destekli bir darbe ile işbaşına geçti. 1973-1990 arasında Pinochet 3 binden fazla muhalifin öldürülmesinden sorumlu tutuldu. On binlerce kişi işkence gördü.
El Salvador’da “United Fruit Company” isimli ABD şirketi milli çıkarları savunan siyasi partilere savaş açtı. Sonuçta ABD’yi ve neoliberal politikaları destekleyen, işbirlikçi muhafazakâr ARENA hükûmetleri 4 seçim yönetimde kaldı. Dönemi yoksulluk, yolsuzluk ve gelir dağılımı eşitsizliğin tavan yaptığı bir dönem oldu. İlk serbest seçimlerde sol iktidar oldu. 2009’da Farabundo Martí Ulusal Kurtuluş Cephesi adayı Mauricio Funes ve 2014’te Salvador Sánchez Cerén oldu. Cerén 2014’ten beri El Salvador’un başında. United Fruit Company” Guatemala’ya el attı. Guatemala’nın solcu Devlet Başkanı Jacobo Árbenz 1954 yılında gerçekleştirilen ABD destekli darbe ile devrildi. ABD Başkanı Ronald Reagan, Honduras’ta soykırım işlemekle suçlanan Guatemala’nın aşırı sağcı diktatörü Efraín Ríos Montt ile 1982 yılında görüşmüş, darbecilere destek vermişti.
Nikaragua’daAmerika’nın kuklası Anastasio Somoza Debayle’nin devrilmesiyle sonuçlanan Sandinista Devrimi’nden sonra ABD Nikaragua’ya karşı adeta savaş açtı. Aşırı sağcı Kontra gerillalarını kullanarak ülkede terör estirdi.
Panama lideri solcu Omar Torrijos’un 1981’de bir uçak kazasında ölümü, istihbarat şefi Manuel Noriega ile ABD’li ajanların işi olarak görüldü. Dünya Bankası, IMF gibi global ekonominin kilit kuruluşlarının geri kalmış ya da az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerindeki ayak oyunlarını anlatan John Perkins’in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabında anlatıldığına göre, Torrijos’un ölümünün arkasındaki sebep, Torrijos’un Japon iş adamları ile Panama Kanalı’nı genişletme konusunda ABD’li şirketlerin dışlandığı müzakerelerdi. Voice Of America’nın bir haberine göre, ABD ile Noriega’nın arası 1985’te muhalif bir politikacının öldürülmesi ve Noriega’nın Latin Amerikalı uyuşturucu kaçakçılarına yardımı üzerine bozuldu. Aralık 1989’da dönemin ABD Başkanı George H.W. Bush tarafından Panama’yı işgal emri verildi ve Noriegayakalanarak Miami’ye götürüldü. Baba Bush bu kirli oyunda başrol oyuncusuydu.
Uruguay 150 yıl sağ hükûmetler tarafından yönetildikten sonra 1973’te ABD destekli darbe ile ülkede 1973-1984 yılları arasında hüküm sürecek sivil-askeri diktatörlük başladı. Yaygın tutuklamalar, cinayetler, sürgünler yaşandı. 2009’da devlet başkanlığı seçimini, 12 yıl hapis yatan eski bir gerilla olan solcu Jose Mujica kazandı.
Geçen gün Yeni Akit’te bu konuda bir haber vardı. Burada o haberin önemine binaen özetini de sunmaya çalıştım aslında. Sadece 1947-1989 arasında diğer ülkelerin hükûmetlerini 72 kez değiştirmeye çalışan ABD’nin desteklediği bir dizi darbe ve darbe girişimi oldu. Bunlar özetle şöyle: Suriye / 1949, Mısır / 1952, İran / 1953, Endonezya / 1957-1959, Suriye / 1956-1957, Kongo / 1960, Laos / 1960, Türkiye / 1960, Dominik Cumhuriyeti / 1961, Güney Vietnam / 1963, Irak / 1963, Endonezya / 1965-1967, Yunanistan / 1967, Bolivya / 1971, Türkiye / 1971, Türkiye / 1980 / 12 Eylül Darbesi, Haiti / 1991, Irak / 1994-2000, Türkiye / 28 Şubat 1997, Mısır / 2013, Ukrayna / 2014, Türkiye 2016/15 Temmuz darbe girişimi. Kimse bunlar bu işin hesabını sor(a)madı. Irak’ı, Afganistan’ı kim nasıl işgal etti? Yemen ya da Libya’da olanlar, Sudan’da yaşananlar. Asya, Afrika, Latin Amerika’da hangi taşı kaldırsanız altından batılı ülkelerin biri ya da bir kaçı çıkacaktır. Sahi, Ruanda’da ne olmuştu da Hutti’ler ve Tutsi’ler birbirinin boğazına sarılmıştı. Bunlar; Kızılderilileri yok edenler, kara derilileri köleleştirenler, sarı ırkı sömürenler değil mi? Bunlar değil mi, sömürü mirasını paylaşamadıkları için kendi aralarında 100 yıl savaşları verenler. Ve bunlar değil mi, 1., 2. ve adı konulmadık bir dünya savaşı olan soğuk savaşı dünyanın başına bela edip, aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırıp, onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler. Şimdi de Trump geldi, bunları katladı ve üstüne bir de tüy dikti. Allah’ın laneti o darbeci zalimlerin üzerine olsun. Allah bizlerin ellerimiz ile o zalimleri, soyguncuları, o müfsit topluluğu cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin. Selam ve dua ile.