Ben anneme baktım, Rabb'im de bana baktı!..

Ben anneme baktım, Rabb'im de bana baktı!..

Avrupalılar yirmi yaşlarına gelince kendilerine iş bulurlar, ev bulurlar, anne-babalarını terk edip giderler. Bu sebepten Avrupa'da aile dağılmıştır ve Avrupa medeniyeti çöküşün eşiğindedir.
Ancak, aileler, milletin çekirdeğidir. Çekirdekleri ezersek, bir daha yeşeremez. Ezilense çekirdek değil, koca bir ağaçtır...

Anne, baba, çocuk, eş... Dinimize göre bunlar, Allah'ın emanetidir. Bu emanetlerin hukukunu hiçe sayan, Allah'a hıyanet etmiş olur, belki de gazabına uğrar!

Peygamberlerin de anne-babaları vardı. Peygamberler anne babalarından üstündür; buna rağmen her peygamber anne-babasına hürmet etmiş, onların hizmetine koşmuştur.

Ömrün uzayıp kısalması Allah'a aittir fakat bildiğimiz bir gerçek var: Ana-babaya iyilik edenin ibadeti artar. Kişi az bir ömürde çok ibadet eder, bol sevap kazanır. Böylece kişinin ömrü bereketlenir.

Asr-ı Saadette bir müşrik, Peygamberimizin yanına gelir, "Ben Müslüman olmak istiyorum" der. Peygamber Efendimiz, o kişiye şahadet getirtir. Adam sorar, "Müslüman oldum, şimdi ne yapacağım?" Peygamberimiz, "Savaş var, savaşa katıl." der. Adam savaşa girer girmez orada şehit olur. Bizim yüz senede gelemeyeceğimiz mertebeye, o kişi sadece bir "an"da gelmiş oldu.

Yani ömür sene olarak uzar mı uzamaz mı bilmiyoruz amma, sevaplar ömrü bereketlendirir.

Erzincan'daki evimiz büyük bir avlunun içindeydi. Gece avlu içinde giderken, gaz lambası kullanırdık. Ben de pilli fener aldım. Annem, feneri kullanınca o kadar dua etti ki... Hayatın tadı tuzuydu anamın duaları... Aldığım şey beş kuruşluktu; ama annem çok sevinmişti.

1939 Erzincan depreminden sonra, anneme psikolojik bir hastalık geldi. Çok zor günler geçirdi. Onu bazen sırtlayarak, bazen bisikletime bindirip doktora götürürdüm. Bu yaptığım işlerin bütünü annemi çok mutlu ederdi. Annemin çok duasını aldım. Bu duaların hayatım boyunca bana destek olduğunu hissetmişimdir. Annem bana "Boş keseye el sokmayasın" diye dua ederdi. Ömrüm boyunca geçim sıkıntısı çekmedim. Şunu demek istiyorum; ben anneme baktım, Rabb'im de bana baktı! Pek çok tecrübelerle görülmüştür ki, anne-babasına hürmet eden, daha güzel bir hayat yaşamıştır. Allah her şeyi görüp biliyor. Anne-babasına iyi davranana Allah mutlaka lütfeder. O hürmet olmasa, insanlık yerlerde sürünür. Türkiye'de yaşlı, hasta, bakıma muhtaç yüzlerce ana baba var. Bu insanlar sokağa atılsa, milletin hali ne olur?

Ebeveyne hizmet, insanın rızkını çoğaltır. Bir süre önce ziyaretime birisi geldi. "Ben anama çok iyilik ettim ama zengin olmadım" dedi. Kardeşim burada anlatılmak istenen, geçim zorluğu çekmemektir ki, önemli olan budur. Önemli olan, kimseye muhtaç olmayacak kadar malın olmasıdır. En hayırlı mal, yetecek kadar olan maldır. Nice zenginler var ki bir simide hasret. Ana-babaya iyilik edenin ağız tadı olur.

Bir adam anasına demiş ki, "Ana, sen bana ne verdin, süt verdin. Ben sana kilolarca süt vereyim, ödeşelim!" Annesi ağlamaya başlamış, "Ben sana sadece süt mü verdim?.."

Hasta ana-babaya bakmak zordur, insan yaşlandıkça tenkitleri artar, çocuklaşır, amma hep söylüyoruz, CENNET UCUZ DEĞİL! Allah'tan sabır dilersek, işimiz kolaylaşır inşallah. Ömrünü ana-babasına bakarak geçiren kişinin ömrü ne güzel ömür... Bir sahabe, Rasulullah'a "Annem-babam öldükten sonra onlar için yapabileceğim bir şey var mı?" diye sormuş. Efendimiz de "Evet, onlar için dua ve istiğfar etmek, verdikleri sözü yerine getirmek, dostlarına ikram etmek, yakınları onlar vasıtasıyla olan kimseleri ziyaret etmek, ikramda bulunmaktır." buyurmuş.

Evladın ibadeti ana-babaya da sevap kazandırır.

Peygamber Efendimiz (sas) konuyu şöyle özetlemiş:

"Ana-baba, cennetin orta kapısıdır. Dilersen bu kapıyı zayi et, dilersen muhafaza et!"

zaman