301'İN KALDIRILMASI ÇÖZÜM MÜDÜR?
301. maddenin kaldırılması yada yeniden düzenlenmesi çoğunun dediği gibi sorunu çözecek midir? 301. madde var olduğu için mi kavmiyetçilik hortlamıştır? Yada Ogün Samast 301. maddenin vermiş olduğu kutsal bir coşkuyla mı Hrant Dink’i vurmuştur? Bu sorulara hemen evet cevabını vermek gülünç duruma düşmekten başka bir şey doğurmaz.
Herhangi bir kavme mensup olmak kişinin başka bir kavmi öteki olarak görmesi hangi insani değerle ölçülebilir. Tevhid ehli bir mü’min bu tür bir şeytani sapmadan zaten beridir. “Benim ırkım ötekinden üstündür” anlayışını ilk dillendiren şeytandır. Adem(a.s)’ı ve herhangi bir adem oğlunu öteki olarak tanımlamak düpedüz şeytani bir sapmadır. Bu şeytani sapmayı tarih içerisinde bir çok devlet resmi ideoloji haline dönüştürmüş, sorgulanamaz bir değer yapa gelmiştir.
Kitap ve Sünnette ırkçılığı haram kılan bir çok ayet ve hadis olmasına rağmen burada o mübarek Kelamullah’ı ve Hadis-i Şerifleri zikretmiyoruz. Çünkü meseleye önce insani açıdan bakmak istedik. Ayrıca Kitaba ve Sünnete iman etmiş mü’minleri bu şeytani sapmanın dışında farz ediyoruz. Ancak mü’minim dediği halde kendi ırkını bir gömlek üstün görenlere ne demeli dersek; “La ilahe illallah” derken kişi kendi etnik kimliğine de “La” diyebilmelidir. İmanını ve islamını kendi etnik kimliği üzerine bina edenler “zayıf üzerine kuvvetli bina olunmaz” kaidesini ihlal etmişlerdir. Ve bu kaideyi ihlal edip ayakta kalabilen hiçbir toplum yada devlet olmamıştır. Gerek tarihsel gerek coğrafi açıdan hilafet müessesesine en yakın noktada teşekkül etmesine rağmen ayakta kalamayacağına en güzel iki örnek Emeviler ve Abbasilerdir.
Tarih boyu Din’in devleti ayakta tutan kuvvetli bir harç olarak kullanıldığını biliyoruz. “Seçkin kavim ve İslam” tezi ile Raşid Halifeler’den sonra hanedanlığa ve saltanata kurban edilen İslam ümmeti adeta genlerine şırınga edilmişçesine cahiliye adeti olan ırkçılıktan yakasını çoğu zaman kurtaramamıştır. Halkın ümmete aidiyeti ve bir kavme aidiyeti resmi ideolojilere sürekli yapı taşı olmuştur. Irka ve İslam’a aidiyet hissi halk üzerinde o derece sistematik işlenmiştir ki aidiyet hisleri vasıtasıyla rejim devamiyeti sağlana gelmiştir. Irk ve din aidiyeti aynı kapta harmanlanarak halka içirilmiştir. Böylelikle halk kendi ırkı ve islami motiflerle bezeli her olayı, sözü kutsal addetmiştir. Bu kutsal addetmişliği kabullenen her birey yada toplum ırk ve din boyasıyla boyanmış her türlü cürümü “büyük sevap işliyorum” sevdasıyla yapacaktır. Maalesef bu boyanın karışımı 301. madde de değildir. Daha gerilerde yatan resmi ideoloji uygulamasındadır. Hayır! Sadece seksen yıllık dayatmadan bahsetmiyoruz. Çok daha gerilere uzanan bir resmi ideolojiden bahsediyoruz. İslam hukukunu kullanarak kundaktaki bebekleri dahi devletin bekasına kurban edebilmeyi kutsal bir ameliye sayan resmi ideolojiden bahsediyoruz. Katlin cevaziyetini İslam’dan, infaz şeklini Şamanizm’den alıp “hanedanın kanı kutsaldır diyerek”İslam hukukunda olmayan"boğarak öldürme"tarzıyla infazı gerleştirerek cinayetleri mistik bir havayla işleyen mantıktan bahsediyoruz. Yada Ümeyye oğullarından intikam alma adına Emeviler’in mezarlarını açıp cesetlere işkence yaparak,işin adını İslam koyan ırkçı mantıktan bahsediyoruz. Yada devletin bekası adına “hilafet mührüyle” peygamber torunlarını Kerbela’da katleden ideolojiden bahsediyoruz. Kendi ırkını, kabilesini din mayasıyla mayalayıp kendi ırkından, kabilesinden veya kendi dininden olmayan yada kendi din anlayışından olmayan veya kendi varlığına hizmet etmez gördüğü her bireyi öteki olarak kayıtlayıp zulmen katleden bir mantıktan bahsediyoruz.
Kitapları, kanunları, idealleri farklı da olsa insan olgusunu görmezden gelerek hiçe sayan dayatmacılık Kâbil’liğin Kabileciliğe “Kâbilizme” ve Kavmiyetçiliğe dönüşmüş halidir. Kendi ırkının, ideallerinin ve din anlayışının üzerine kutsiyet motifleriyle bezeli cübbe geçirerek bir diğerini öteki sayıp katleden mantık şeytanın yeryüzündeki temsilcisi Kâbil’in halifeleridir. İşleyişi ve vukusu farklı olsa da hastalığın çıkış noktası “benlik ve bencecilik”tir.
“Kâbilizm” adam seçmeyecektir, din, ırk ayırmaksızın önüne ne gelirse katledecektir. Bazen kilisenin avlusunda bir papaz, bazen de cami avlusunda bir yiğit mü’min taşların kızıla boyandığı yerde tekbir getiren katili tarafından şehid edilecektir.
Ve insanlık hep bir ağızdan “Hepimiz Habiliz” demeyi öğrenmedikçe ırklar ve ideolojiler savaşı devam edecektir. Mazlumlar ve Zalimler vardır. Mazlumun dini, ırkı olmadığı gibi Zaliminde dinine, ırkına bakılmaksızın “Yaşasın zalimler için cehennem” demeyi öğrenmedikçe “Yaşasın zalimler için halk” söylemi ruh kulağında hep duyulacaktır.
Biz, Habeşli Zenci Bilal’i(r.a) kendisine müezzin ve yardımcı tayin eden, Farisli Selman’ı(r.a) kendi ailesinden sayan Kutlu Nebi Hz. Muhammed(s.a.v)’in ümmeti olarak Habil’in yanında yer aldık. Kâbil’in temsilcileri ise “Biz hepimiz Kâbiliz” dercesine diğerini öteki sayarak bazen Roma’da, bazen Kerbela’da, bazen Filistin’de, bazen Irak’ta kısacası birçok yerde mazlumen insanları katletmiştir. Bunu yaparken de kimi zaman papaz cübbesi, kimi zaman sahte hilafet mührü, kimi zamanda vatan, millet ,Sakarya, Kur’an, bayrak söylemleri kullanılmıştır. Ve hiçbir katil başka bir katile oranla daha faziletli değildir. Velev ki katilin ismi, cismi, makamı, cübbesi ve kisvesi ne olursa olsun.
Resmi dayatmaların yüzyıllardır bu halk üzerinde bıraktığı kutsallandırılmış ırkçı anlayış kirlerini temizleyemedikçe tüm yasaları kaldırsanız da, düzenleseniz de Habiller’i hep katledilecektir.
Kısa Bir Hatırlatma:
Yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için bu kısa hatırlatmayı gerekli gördük. Yukarıda bir müslim yada gayr-i müslim bir insanın siyaseten, mazlumen çeşitli kılıflar altında katledilmesinden bahsettik. Bu cinayetleri tamamen insani açıdan değerlendirdik. Yoksa İslam Fıkhı açısından tabii ki bir mü’minle bir gayr-i müslimin ölüm neticesi aynı kefede değerlendirilemez. Anlatmak istediğimiz şuydu; Hrant Dink ile Şehit Metin Yüksel’i vuran silahların tetiklerini çekenler aynı Kâbil zihniyetinin ürünüdür.Mesele; Kabilizimin.,Yezidizmin ya da başkabir izmin kendince kutsal saydığı değerler adına dilediğini katledebilme hakkını taraftarlarına vazife olarak verebilmiş olmasıdır.
İbrahim Küçük / Tevhid Haber