Biad, “karşılığında cennetin satın alındığı sözleşme” demekti değil mi? Mutlak şartları, Allah’a, Resulü’ne ve kitaba bağlılıktır, geri kalanı, zaman, mekan ve şartlara bağlı, rızaya dayalı karşılıkı bir ahitleşmeydi..
Bunu aldık, birinin birine bağlılığına, sadakat sözüne döndürdü.
Hani bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olabilirdi.
Hani gaybı kimse bilemezdi? Hani hiç kimse masum değildi, peygamberler dışında?..
Hani din büyüklerimizi ilah ve Rab edinmeyecektik?.. Allah, Resul ve kitap dışında kimseye mutlak anlamda bağlanmayacaktık..
Biri bize bir şey söyler de, biz o şey üzerinde düşünmeden, o bize söylenen sözü, söylendiği gibi, kabul ve red etmek, onları İlah ve Rab edinmek demek değil mi idi!
Hani musalla taşında meyyit gibi olmayacak, aklımızı kiraya vermeyecektik..
Masumiyet şiada akaid konusu, “Masum imam” anlayışı çerçevesinde, onlarda itikadi olan bu konu, bizde ameli pratiklerimizde adeta katiyet ifade ediyor.. Herkes liderini, örgütünü, şeyhini mutlak bir hüccet ve masum kabul ediyor sanki!
Biat, karşılıklı olarak verilen söze itaattir.. Bir kişinin bir başka kişiye itaati değil.. Bu sadece Risalet makamındaki biatta geçerlidir..
Bir de Allah’a-Kitab’a yemin ettirerek biat alıyorlar.. Aman ha! Mesela Kalkancı’ya böyle bir biatın ne anlamı var.. El öpüp biat almış oluyorsunuz.
Kur’an-ı Kerim’de, “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” der.. Evet, Şeytanın askerleri, Allah’ın adını anarak, O’nun adına, O’na yeminle sizden sadakat sözü almışlarsa, bu biat batıldır..
Unutmayın Hz. Ali’yi katledenler, Kur’an’dan kendilerine göre bir de delil getirmişlerdi. “Hakem”e itiraz etmişler ve “Hüküm Allah’ındır” ayetini te’vil ederek yoldan çıkmışlardı..
Bugünlerde biad konusunda arkası arkasına mesajlar alıyorum.
İnsanları birtakım yeminlerle birileri kendilerine bağlamış. Oyunun farkına varmışlar ama ne yapacaklarını bilmiyorlar.. Dinden çıkmaktan ya da büyük günah işlemekten korkuyorlar..
Allah’ın adına yemin ederken dikkat edeceksiniz.. Batıl bir yemin sahibine sorumluluk yüklemekle birlikte, devamı rücudan daha vahim sonuçlar doğurabilir..
Kur’an-ı Kerim “Bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin” der. Biz mezhebimizi, tarikatımızı, şeyhimizi bilerek seçmiyoruz aslında.. Birinin peşine düşüp, onun sözlerine göre dinimizi, mezhebimizi şekillendiriyoruz.. Kısacası din büyüklerimizi İlah ve Rab ediniyoruz!
Leyh ve aleyhinize olan hükümleri bilmeden yaptığınız akit nakıstır ve rücu sebebi olabilir..
Müslümanlar arasındaki bölünmüşlüğün asıl sebebi bu.. Bu yapılar bizi vahdete götürmüyor.. Tefrikaya götürüyor.. Çünki herkes birilerini kendine çağırıyor, Allah’a, kitaba, Resulü’ne değil. Daha doğrusu kendi din yorumunu, mümkün olan tek doğru, mutlak anlayış olarak dayatıyor..
Peygamberler de dahil hiç kimse kurtarıcı değil. Ya da gaybı bilmez. Ama birileri kendi lider, şeyh ve kanaat önderlerinde peygamberlerin sahip olmadıkları yetki ve gücü görüyor sanki.. Peygamberler kurtuluşa çağırırlar.. Kendilerine bildirileni söylerler, açıklar ve örneklerler..
Bir de talak konusu var. Birileri birilerini kendilerine bağlamak için sadece Allah ve kitab üzerinden yeminle değil, Talak üzerine yemin şartı da ileri sürüyorlarmış..
Bakın, zaman, mekan ve şartlara bağlı olmayan sözleşme batıldır.. Hür bir insan kendini, Allah, Resul ve kitaba sadakat dışında, mutlak bir şartla başkasına bağlayamaz.. Akit batıl olur.. Hükümsüzdür..
Yine de siz bunu bir fıkıh alimine sorun.
Hatta akit sahih olsa bile, rücu şartına bakmak gerek. “Bila kabili rücu” ise ve talak şartı da varsa. Bunları sahih kabul etsek bile, “Talaki selase” üzerine değilse, tek bir talak düşmüş olur ki, evlilik devam eder..
İhtilaf halinde hakeme gidilir.. Hukuksuz bir şekilde maddi ya da manevi baskı ile yapılan akitler hükümsüzdür..
Bana kalırsa, Diyanet, biat ve talak şartlı ahid konusunda bir açıklama yapması gerek. Diyanet açıklama yapmasa bile kişiler, doğrudan müftülüklere ve Diyanet’e yazılı olarak ya da telefonla, ya da bizzat giderek müracatta bulunabilirler..
Ha bütün bu yaşananlar bize ders olsun. Sadece bir topluluk için değil, herkes bu yaşananlardan ders alıp, yarın kendisi de aynı durumla karşı karşıya kalmamak için tedbirini almalı..
Benden söylemesi.
Selâm ve dua ile..
yeniakit