Allah’ın resulü öyle diyor: “Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar az gülerdiniz!”. Korkarım biz o zamanı yaşıyor ve “ahir zaman fitnesi” ile imtihan oluyoruz!. Zaman, irtidat’ın yaygılaştığı bir zaman. Alimlerin “yerin altı, yerin üstünde hayırlı olacak” dediği zamana yaklaşıyoruz.
Yanlışlara “Hayır” demek yetmiyor, yerine Hakikat olanı ikame etmemiz gerekiyoruz. Akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlarla aslında sağılıyoruz, kontrol ediliyoruz. Evlerimiz, arabalarımız, işletmelerimiz hepsi kontrol altına. Beynimiz, kalbimiz, midemiz, damarlarımız işgal edildi. Trans Humanizm’in din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız GENDER diye tanımlanan “Nesnelerarası İletişim”in NESNE’si olan bireylere dönüştürüldük. Artık NeuraLink’le İnsan, Hayvan ve makine eşitleniyor. “Uluslararası sistem” bizi hayvanla eşitliyor ve biz bu “şeytani plan”a EVET diyoruz!?
İster McPhone, ister Android kullanın, Şeytan bütün yolları tutmuş. Yapay zeka ile büyük gözaltı gerçekleştirildi. Kuantum bilgisayarlar ve NanoChip bilgisayar sistemleri ile artık, WiFi / 5G üzerinden havada, karada, denizde her yere doğrudan erişebilirler ve BioHacker’ler hedef seçtikleri, kişi, ya da mekan, açık alan, her nesneyi hedef alıp, Lazer ve RF silahları ile vurabilirler. İklim cinayeti sıfır atık fitnesi ve Karbon fitnesi ile aslında yeryüzünü ve insanlığı kontrol etmek istiyorlar. Bunları yaparken de “Islah edicilerden” olduklarını söylüyorlar. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridirler. Bu işlerin ve kişilerin peşinden koşan, siyasi emellerini ve şahsi çıkarlarını bunlarla tevhid etmiş olan “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diye düşünmenin tam zamanı şimdi!
Durum zannettiğimizden daha vahim bir hale geldi. Aile dağılıyor, gençliğimizi kaybediyoruz. Fuhuş, uyuşturucu, kumar mahalle aralarından evlerin içine kadar girdi. Biz Gazze için ağlıyoruz, Gazze’li şehidler, İslam dünyasının haline bakın bizim için ağlıyorlardır belki de. Evet, Gazze konusuna geri dönecek olursak, Boykot devam edecek, bu hassasiyet devam edecekse, çözüm çok daha zor. Siyaset, Bürokrasi, Akademi, Media, Mesleki örgütler büyük ölçüde ele geçirilmiş durumda. mRNA günlerini hatırlayın. Taşlar toprağa başlanmış, köpekler sokağa salınmış.
Bakın İsrail kapısından geçmeden ABD’ye mal ihraç edemiyorsun. Ya da Siyonistlerin kontrolündeki şirketler senden mal almıyor. Onların gizli bir boykotu ve baskısı var. Hatta sana dolaylı olarak komplolar düzenliyorlar. Yani örtülü bir savaş söz konusu. Checking’ler ve Montiroring faaliyetleri boşuna değil. Mesela Türkiye’de bir şirketin var. ABD’ye bir mal ihraç etmek istiyorsun. Bu ABD devletine ya da yurttaşlarına ya da ABD’deki Müslümanlara satılacak bir ürün olabilir. ABD’ye ihracat için önce standartlar var. Mesela Siyonistlere karşı bir kitap bile olmamalı bu. ABD’nin boykot ettiği bir ülke ile de ilgili olmamalı. Onların bu işi takip eden ajanları var. Her şey tamamsa, o zaman Kotaya tabi ise, kota almanız gerek. ABD yönetimi, hangi ürünün, hangi ülkeden, ne kadar alacağını belirlemiş. Hatta alacak firma ve satıcılar da bu anlamda güvenlik açısından takib edilir. İşte bu Kotalar daha çok Siyonistlerin yetkili olduğu ajanslar üzerinden satılır. Eğer kota talep eden bir Yahudi firması ise, onun indirimli bir tarifesi vardır ve kolaylık sağlanır. Yani İsrail pozitif ayırımcılığa tabidir. Gümrük de öyle, navlun da. Türkiye’den ABD’ye kendi kurduğun şirkete, kendi malını gönderecek olursan, varsayalım her kademede %10-15’lik bir indirimden mahrum olursun.
Yani yine Yahudilere bu işten kota alımından, vergi öderken, taşıma işleminde daha fazla danışmanlık ve satın alma, navlun parası ödersin. Ama eğer İsrail’de, bir Yahudi ile ortak şirket kurar. Kendi ülkende ürettiğin bir ürünü, İsrail üzerinden ABD’deki kendi şirketine fatura edersen, İsrailli ortağına vereceğin kar payı ya da komisyon, öbür tarafta ödeyeceğinden daha az olacak. Cevabınız? Yani İsrail köprüsünden geçersen 10 kuruş, geçmezsen 15 kuruş vereceksin. Eğer ABD’ye kendi malımı satmıyorum dersek, kazanç kaybına uğradığın gibi, ABD’deki Müslümanlarda bir Müslüman ülkenin malından mahrum bırakıldığı gibi, Yahudilerle işbirliği yapanların kucağına itilmiş oluyor? Bakın “oltayı yutan akvaryum balığı”na döndürmüşler bizi. “Oltayı yutan balık yem istemiyor”! Şimdi karar verin “İçme namert çeşmesinden /Geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni” mi diyeceğiz. Tamam, İsrail’i, boykot edeceğiz de, içimizdeki Siyonistlerle işbirliği yapan, onların zihniyet ikizlerinden nasıl kurtaracağız yakamızı. Her işimizde onlara muhtaç hale getirildik. Hammadde onların elinde, makine onların, Pazar onların. Hadi doları boykot edelim. Karşılığı olmayan 5 para etmez bir kağıt.. Bankalar onların kontrolünde. Kredi kartları sistemi de bu “Finansal tetikçilerin elinde.
Niye NATO’nun “ucuz asker deposu”yuz, neden, yarım asrı aşkın süredir AB’nin kapısında bekletiliyoruz. NATO ve AB, “Dostumuz, müttefikimiz, stratejik ortağımız ABD ” darbeler yapar sesimiz çıkmaz. Teröre ve teröristlere destek verir, işte bunun için sesimiz çıkmaz. Bronson olayını, Zarrab olayını hatırlayalım. HABAT’ı boykot edebiliyor muyuz, AGARTHA’cıların üzerine gidebiliyor muyuz? Dahlan/Kushner Lobisi’ne “Hayır” diyebiliyor muyuz?
Kesinlikle bu boykot genişleyerek devam etmeli. Sadece boykot yetmez. “La İlahe” demeden Müslüman olunmaz. Ama orada kalırsanız dinsiz olursunuz. “İllallah” da dememiz, yani bu mücadeleye kalıcı çözümler üretmeliyiz. “İllallah” demeliyiz, Allah’ın razı olacağı çözümler üretmeliyiz. Bu iş sadece Siyaset ve Bürokrasinin işi değil. İlahiyatın, Cemaatın işi. Ama onların geni ile oynanmış. Yani “The İlahiyat” ve “The Cemaat”ların işi. “Lawrance”nin zihniyet ikizi Şeyhlere, İlahiyatçılara dikkat! SİAD’lar, STK’lar, bizim mekteplerimiz, alimlerimizin de artık seferber olması gerek. RİBA’yı boykot edebiliyor muyuz? Peki ENFLASYON, karşılıksız para basmak o RİBA ile eşdeğer, bir haram ve fitne sebebi değil mi? Peki bu “yerli ve milli Siyon fikri”ne karşı ne zaman “Hayır” diyeceğiz.
Gerçeği görelim. Bu iş sadece bir vijdan meselesi değil. Başladığımız yerden, iki günü birbirine eş olmadan devam etmeliyiz. Ve bilmeliyiz ki, bu işe EVET, ama yeterli değil.
Devletin de, SİAD’ların da, STK’ların da “Boykot Ajansı” olmalı. İhlal/İhbar hatları oluşturulmalı. İbadetin çok olanı değil, sürekli olanı makbuldür. Buradan Yunanistan’a, Kıbrıs’a, Mısır’a, Ürdün’e, Filistin’e ihracat gibi gösterip, İsrail’e mal göndermek mümkün. FKÖ nün kontrolündeki siyaset, bürokrasi, iş adamlarının önemli bir kesimi aynı zamanda Dahlanist Siyonist. Onlara mal gönderiyormuş gibi göstererek İsrail’e mal gönderenler, istatistiki anlamda resmi verileri makyajlayarak, ya da Filistin Ticaret bakanlığını ile anlaşma ve işlem yapıyormuş gibi göstererek, ticareti sürdürenler ne Hak’kı, ne de halk’ı kandırabilirler. Sadece kendilerini kandırırlar. O Filistinli Siyonistler, ABD ve AB’den mal alırken İsrail kapısını, Siyonistler, Arap ve İslam ülkelerinden mal alırken Filistin kapısını kullanıyorlar. Onların han-ı yağması, bu iki kapılı han üzerinden yapılır. İsrail’in içinde İsrail devletinin politikalarına, Siyonizm’e karşı direnen Rabbiler var. Bana kalırsa onlarla ticarette yapabiliriz, hatta onlara yardım da gönderebiliriz. Ama Filistin içinde Dahlanist Siyonistler de var, onların da boykot kapsamına alınması gerek.
Dostumuz, müttefikimiz, stratejik ortağımız ABD?! Hani zalimleri dost ve veli edilmeyecektik, sonra ateş bize de dokunurdu ve Allah’ın yardımı bize ulaşmazdı. Ah, ah! Bir zamanlar “Zalimler için yaşasın cehennem” diyorduk. “Tarihin sonu”nu getirecek Büyük hesaplaşma’ya, Huntington’un “Medeniyetlerarası çatışma” değil de, bir kıyamet savaşına doğru sürükleniyoruz sanki. Bilmiyorum ne zaman “Raina” demekten vazgeçecek, “Unzurna” diyeceğiz. Din ve devlet adamlarını İlah ve Rab edinmekten vazgeçeceğiz. Ne zaman zamane Firavunlarına, Nemrutlarına, Belam’larına, Karun’ları, Haman’larına karşı çıkıp, onlara “La İlahe” diyeceğiz. Ve kurtarıcılardan kurtulup yalnız Allah’ı Rab ve İlah kabul edineceğiz.
Hak ile batılı, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini ayırt edecek bir akıl ve zekaya, sezgiye sahip olmadan dost ile düşmanı da ayırt edemeyiz. Akil ve baliğ olmadan mükellefiyet sahibi olmayız. Akil ve baliğ olduktan sonra da ilim, irfan ve hikmet, feraset sahibi olmak gerek. Ahlak ve cesaret gerek. feraset sahibi, istişare ve şura yapan, merhamet ve tevazu sahibi, sabırlı cesur, ahlak, erdem sahibi olmamız gerek. Şunu bilelim ki, Gazze savaşı biterse dünyada zulüm sömürü bitmiş, Şeytan tatile mi çıkmış olmayacak. Şeytan Şeytanlığından vaz geçmeyecek. GlobalReset fitnesi yeryüzünü fesada vermeye devam edecek. Biz “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz. Hiçbir Müslüman dünyada olup bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. mRNA fitnesinde hayatını kaybeden çocuk sayısı Gazze’de şehid olan çocuklardan daha fazla. ABD’de her yıl kaçırılan çocuk sayısı da öyle.
Kim ne yapıyorsa, Allah onların yaptıklarını ve konuştuklarını, yapmaları gerekirken yapmadıklarını, söylemeleri gerekirken söylemedikleri ile onları suçüstü yakaladı. Onları gördü, duydu, biliyor. O Allah, onların akıllarından ve kalplerinden geçenleri, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuştuklarını, şifreli haberleşmelerini, kuryelerin getirip götürdüklerini, gizli hesablarını ve kasalarındakini de biliyor. Suçüstü oldular. Bugün değilse yarın, herkes yaptıklarının ve yapmaları gerekirken yapmadıklarının, söylediklerinin ve söylemeleri gerekirken söylemediklerinin hesablarının sorulacağı bir gün var. Allaha ve ahiret gününe iman edenlere duyurulur. Selam ve dua ile.