Dün Küçükçekmece’de idim. Belediyenin, bir hayırseverin katkıları ile yaptırdığı Ticaret Meslek Lisesi’nin ve bir bilgi evinin açılışı vardı.. Ardından okullararası bir yarışma programının imza töreni vardı.. “Milli ve İnsani Değerler” temalı sanatsal etkinliklerle ilgili resim, fotoğraf, mektup yarışması gibi yarışmalar yanında “Davranış Güzeli” de seçilecekmiş.. Dahası 24 ayar altın değerinde insana ödül verecekler..
Bir yıl içinde belediyenin kültür salonlarındaki ve bilgi etkinliklerinden eğitim alan kişi sayısı 50.000 civarında imiş. Tek bir ilçede 50.000 genç insan öğrenim görüyor.. Kültür ve sanat etkinliklerine katılıyor..
Aslında tek başına bilgi fazla bir anlam ifade etmiyor.. Kur’an-ı Kerim statik akıldan değil, faal akıldan övgü ile sözeder. Amelsiz bilgi sahiplerini “kitap yüklü eşekler”e benzetir. Zamanının siyaset, iktisat ve edebiyat alanındaki en önde gelen kişisine “cehaletin babası” anlamına gelen “Ebu Cehil” ismini verir.
Karun, rivayet edilir ki, Hz. Musa ve Hz. Harun’dan sonra Tevrat’ı en iyi bilen kişi idi..
Kuşkusuz “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”, ama aynı zamanda “faydasız ilim”den Allah’a sığınan bir peygamberin ümmetiyiz biz..
Bilgi ve hikmet! Önemli olan bu. Tek başına bilgi, bazen yılan ağzında zehire dönen bir yağmur damlası gibi, ahlaksızın elinde bilgi, yeryüzünü fitne ve fesada veren bir silaha dönüşür.. Tek başına bilgi sahibi iseniz “Aydın” olabilirsiniz, ama “Münevver” olamazsınız..
Bana kalsa “Bilgi evi”nin adını “Beyt-ül Hikme”ye çevirirdim.. Hikmet evi! Abbasiler tarafından, 800’lü yıllarda, Bağdad’da kurulan kütüphane ve ilim merkezidir. Abbasi halifesi Harun el Reşid tarafından kurulan bu merkezde, Yunanca, Hintçe, Farsça ve Latince eserlerin çevirileri de yapılıyordu. Zamanın İslam dünyasında özellikle Rey şehri civarında, İpek yolu üzerinde, baharat, ipekliler ve değerli taşlarla birlikte akan dini, edebi ve ilmi kitapların derlenmesi ile bu merkezde MÖ dönemdeki Hatay, Mısır ve Harran Medresesi ile Sasani devleti zamanında, yine aynı kaynaktan beslenerek kurulan Gundişapur Mederesesi tecrübesinden yararlanılarak kurulan bu merkezde Pisagor, Plato, Aristo, Hipokrat, Öklid, Pluton, Galen, Sokrat, Sushruta, Charaka, Aryabhata ve Brahmagupta gibi ünlü alimlerin eserleri de bulunmakta idi..
“Aydın” ve “Münevver” aynı kişi değildir.. Nasıl “Gerçek” ve “Hakikat” aynı şey değilse, bu iki kavram da ayrıdır..
“Aydın” kanaatlerini, bilgisini, gözlemlerine dayandırır, “Münevver” ise olaylara ilahı, aşkın, ontolojik bir bakışla yaklaşır, Gerçeğin bilgisi, hakikata ulaşmak için bir merdivenin basamakları gibidir onun için.. Tek başına akıl, hakikatı anlamak için yeterli değildir.. Ama akıl olmadan da olmaz..
Aydın “varoluşcudur”, Münevver “Yaratılmışlık”dan yola çıkar.. Bir gerçeği dışarıda, ötekisi, içeride arar.. Gerçek rolatiftir.. İmmenuel Kant onun için “salt akıl”ı eleştirir.. Bu eleştiriyel bakış onu imana taşır!
Aslında bu bilgi evi projesini (Bazı belediyeler “Bilgelik evi/Bilge adam evi” gibi isimlendirmeler de yapıyorlar ama, doğrudan “Beytül Hikme” yapmak en iyisi..
Hatta bu Beytül Hikmeleri niye internete taşımıyoruz.. Bütün dünyaya hizmet verebiliriz. 100’de bir maliyetle, yüz katı hizmet! Tüm dünyaya bir çok dilde hizmet verilebilir.. Bazı arkadaşlar, bir kooperatif çatısında bu projeleri hayata geçirmek için örgütlenme hazırlığı içindeler.. Tüm dünyada, her dilde, herkese hizmet verebiliriz. Sanal eğitim merkezleri, sanal sanat galerileri, Sanal kütüphaneler, sanal sanat araç gereçleri satış kooperatifleri mesela.. Neden olmasın.. İster dil öğretin, ister din, ister el sanatları, ister yemek tarifi..
Bu bilgi evleri konusunda belediyeler önemli mesafeler katetti. Şimdi bu bilgi evlerini yeniden yapılandırmak şart. Daha verimli hale getirmek için her şeyin yeniden gözden geçirilmesi gerek..
Belediyeleri kültür etkinliklerine katılımı artırmak için bölgedeki STK’lar, öğrenci yurtları ve okullarla işbirliğine gitmek gerekiyor..
Buralarda Yeşilay-Kızılay gibi kollar da örgütlenebilir..
Bu gençlerin etkinlikte kullanacakları malzemelerin daha kolay şekilde elde edebilmeleri gerek, Aynı zamanda eserlerini sanal ortamda pazarlayabilmeliler..
Mesela bilgisayar eğitimi alanlar, web tabanlı projelerde üretime katılabilmeli. 3D modelleme yapanlar, çizgi filmler ya da Avatar örneği animasyonlar, hatta kısa metraj filmler yapabilir. Bu gençler öğrendikleri şeyleri günlük hayatlarında uygulamaya aktarabilmeli.. Onun için iş platformları oluşturmak gerek.
Sadece Küçükçekmece değil, daha bir çok belediyede benzer, güzel şeyler oluyor.
İki günümüz birbirine eşit olmadan yürüyüşümüz sürmeli..
Selam ve dua ile..
yeniakit