Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Bütün yollar bilgi üretimi noktasına çıkıyor. Hayatın felsefesi ve pratiği bilginin nasıl oluşturulduğu, kim tarafından oluşturulduğu, nasıl taşındığı ve nasıl yayıldığına kilitleniyor. Tabii iş, yaymakla bitmiyor, yayılan bilginin nasıl kullanıldığına getiriyor bizi, bir kere daha. Bilgi deyince sadece, rakamsal, fenni, edebi yani literal bilgi değil, hayatımızı şekillendiren her türlü bilgicik parçasını kastediyorum. Trafik lambalarıyla ilgili işaret bilgilerinden tutun da gazetelerin, haber kanallarının bilgi diye paylaştıklarına kadar hepsini bilgi kategorisine koyuyorum. Bir başka deyişle enformasyon. Mahallenin bilgisinden, ülkenin siyasetine kadar her şeyi kapsayan enformasyon dünyası mevzubahis olan.
İşte bu enformasyon dünyası içinde seçiciliğin kaynağı hep aynı sınıf. Nereye giderseniz gidin, bu Afrika olsa da aynı, Latin Amerika da. Çin de Cezayir de. Fark etmiyor. Yerel spesifitelerinde ayrışma görülse de kendi toplumları için aynı şeyi ifade ediyorlar. Gücü elinde tutan sınıfı. Bu sınıf, mesleğiyle, kültürüyle, ırkı ve diniyle, cinsiyeti ve coğrafi temsiliyetiyle güçlü olana tekabül ediyor. O ne derse gidiyor. Sağa işaret ediyor, toplum oraya dönüyor, sola dönüyor, halk takibe başlıyor. Onun açtığı pencere, dışa tek açılan olarak addediliyor, manzarayı boyadığı renkler kendi inisiyatifi olmaktan çıkıyor, olması gereken olarak kabul görüyor. Tartışmaya kapalı, bir gerçeklik olarak muamele ediliyor.
Geçen hafta biri Amerika’da diğeri İngiltere’de gerçekleşen iki hadise üzerinden değerlendirmemizi yapalım. ABD’nin başkenti Washinton’un banliyösü kabul edilen Fairfax bölgesinde meydana gelen cinayette, maktul 17 yaşında, tesettürlü bir müslüman kız. Katil ise maktul kadar olmasa da yine genç bir hıristiyan veya dinsiz bir Amerikalı. Maktul arkadaşlarıyla yürüyor, katil arabada. Belli ki kızların müslüman kimliği katil için sorun teşkil ediyor. Sözlü dalaşma başlıyor. Sonra genç kızın kaybolduğu fark ediliyor. Kafasına beyzbol sopası vurulmuş halde yakın bir havuzda ölü bulunuyor. Katil yakalanıyor. Polisin kanaati, hadise bir terör eylemi değil. Bir nefret suçu değil. Yani kızın müslüman olması veya tesettürlü olması ile alakalı değil. Peki ne? Sadece bir trafik anlaşmazlığı(!). Tıpkı geçen sene yine Amerika’nın North Carolina eyaletinde öldürülen genç Müslüman karı koca ve kız kardeşi gibi. Hatırlarsanız katil hunharca gerçekleştirdiği katliamın arkasından park yeri anlaşmazlığı olarak gösterilen hadisede pişkin pişkin İslam düşmanlığı yapabiliyordu. Eldeki bütün verilere rağmen terör eylemi, nefret suçu olarak görülmeyen cinayetler dizisi trafik kavgasına indirgenmişti.
Bu bağlamda ikinci örneğimiz ümit vaad eden bir hadise. Ne acı ki o da bir katliam haberi. Ama ümide vesile olan bir cinayet. Londra’da bir caminin cemaatinin üzerine arabayla ölüm saçan bir hıristiyanın yaptığı katliam, ilk defa bir terör eylemi olarak algılandı. Bu bir ilk. Önemli bir ilk.
yeniakit