Bir film üzerinden, ateşli bir tartışma

Selâhaddin Çakırgil

1977-78’ler  idi.. Yani, tam kırk sene öncelerde.. O günlerde Suriyeli ünlü film yönetmeni Mustafa Akkad’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Çağrı’ isimli bir film, bayağı tartışmaları beraberinde getirmişti. Çünkü, beyaz perdeye aktarılırken bazı şahsiyetler nasıl temsil edilecekti? 

Nitekim, o zaman o filmin İslam’ın özüne ve İslam Tarihi’ne uygun olup olmadığı hakkında tartışmalara meydan vereceği düşünülerek önceden Mısır’ın ünlü El’Ezher Üni. gibi kurumlarından ‘Caizdir..’ belgesi alınmıştı. 

Filmin başrolü de  Anthony Quinn isimli ünlü bir aktöre verilmiş ve o. filmde Hz. Hamza rolünü oynamıştı.  (Ki, aynı kişi daha sonra, büyük mücahid  Ömer Muhtar rolünü de üstlenecekti.)

‘Bu filme gidilemez, gidilemez..’ gibi tartışmalar  yoğun şekilde yapılıyordu. 

Biz n’apacaktık?  Bir tavır belirtmemiz gerekiyordu.

(Merhûm kardeşimiz) Sedat Yenigün’le gitmeye karar vermiştik. Yanıma 5 yaşlarındaki kızımı da alıp gitmiştik..

Yıllarca, kızım daha başka filmlerde de ne zaman Anthony  Quinn’i görse hemen, ‘Hz. Hamza..’ derdi. Yani, o sahneler onun çocuk zihninde öyle izler bırakmıştı. 

Ama, hiçbir yetişkin kimsenin başka filmlerde Anthony Quinn’i  izlerken, onun Hz. Hamza veya Ömer Muhtar  olduğu zannına kapıldığını görmedim, duymadım.

***

30 yıl öncelerde de, Yunan yazarlarından Nikos Kazancakis’in‚ ‘Günaha Son Çağrı’ isimli kitabından filme alınan ve Hz. Îsâ aleyhisselam’a çirkin isnadlarda bulunan bir film çevrildiğinde, İmam Khomeynîo filmin seyredilmesinin haram olduğunu açıkladığında, hristiyan dünyası bu bir türlü anlayamamıştı. 

***

Şimdi, aradan bunca yıl geçtikten sonra bir başka film üzerinde de şiddetli tartışmalar  oluyor.

İranlı ünlü film yönetmeni Mecid Mecidî’nin, Hz. Peygamber’in (S) çocukluk dönemini işleyen bir filminin vizyona girmesi dolayısiyle yapılan tartışmalar film eleştirisi sınırlarını çoktaaan aştı ve neredeyse mezhebî bir tartışmaya dönüşme istidadı kazandı; Mecidî’nin şiî bir müslüman olması hasebiyle.. 

***

Diyanet İşleri Başkanlığı da sözkonusu tartışmalara, 3 Kasım günü bir açıklamayla katıldı; bu filme, ‘caiz olduğu yolunda fetva verdiği ve malî destek sağladığı’ iddiasının asılsız olduğunu  da belirterek..

Diyanet’in açıklamasında; ‘Tarih boyunca bütün peygamberlerin dinî, edebî ve sanatsal eserlere konu edilmesinin, ...dinen meşru görülüp görülemeyeceğinin hem Batı’da hem de Doğu’da tartışıldığı’na işaretle ve özetle şöyle deniliyordu: 

‘Pagan kültürünü ve putperestliği reddetmiş olan İslam’ın ana yolunu oluşturan anlayışın, başlangıçtan itibaren Hz. Peygamber (S)’in resim ve portresinin yapılmasını uygun görmediğine; Müslümanların büyük çoğunluğunun inanç konusunda önceki milletlerin düştüğü hataya düşmemek için Hz. Peygamber (S)’in müşahhaslaştırılmasını diyaneten ve edeben uygun bulmadığına, Hz. Peygamber (S)’in fizik ve sûreti hakkında zihinlerde bir resim ve imge oluşmamasına büyük özen gösterdiklerine’ değinilerek, ‘bahse konu filmde, her ne kadar Hz. Peygamber (S)’in hayatının ilk evrelerine ilişkin (...)bazı bölüm ve sahnelerinde tarihî gerçeklikten ciddi biçimde uzaklaşıldığı ve hayalî unsurlara yer verildiği ve  (...)muteber İslâm tarihi kaynaklarında bulunmayan hususlara önemli oranda yer verildiği görülmüştür. ...Filmde, İslam’ın erken dönemine ait kimi genel kabul görmüş bilgilerle uyuşmayan ve tarihi gerçekliği zorlayan kurgusal unsurlar dikkat çekmektedir.  (...) Filmin senaryosunda yönetmeninin ve çekildiği coğrafyanın din-kültürel ufkunun dışına çıkma çabası görülmekle beraber, bu ufku aşmada ve bütün müslümanların ortak hissiyatına tercüman olmada zorlandığı değerlendirilmiştir.’ denilmekte ve şu ilginç hatırlatma yapılmakta: ‘İslâm dünyasının belki de tarihinin en zorlu süreçlerinden geçtiği bir dönemde, bahse konu filmi gerekçe göstererek ayrıştırıcı ve ötekileştirici yaklaşımlardan, mezhebçi söylemlerden şiddetle kaçınılmalıdır.’ 

Evet; tahriklerden uzak, mâkul ve ılımlı bir açıklama..

stargazete