Bir kavganın perde arkası

Abdurrahman Dilipak

Bir süredir akit ile Taraf arasında bir sürtüşme yaşanıyordu..
 

Bu arada Taraf'tan yaşanan kopmaları izliyor musunuz? Meryem Gayberi ve Orhan Miroğlu'nun Taraf'tan niçin ayrıldıklarını biliyor musunuz? Ya da Yıldıray Oğur'un yazı işlerinden ayrılmasının sebebi neydi?
 
Aslında bu akit'le Taraf'ın sürtüşmesi değil. Perde arkasında AK Parti'yi tasfiye planı ve bu plana karşı direnenlerin mücadelesi yatıyor..
 
Erdoğan'ı tasfiye etmek isteyenlerin İHH, Mazlum-Der, Yeni Akit'le de sorunu var..
 
Tarikatler, cemaatler üzerinde de derin bir operasyon yürütülüyor..
 
Yeni Akit, bazı isimler üzerine gidiyor.. Bazan kantarın topuzu kaçıyor olabilir ama, benim dışarıdan bakınca gördüğüm kadar bu kişisel bir hesaplaşma değil..
 
İşin ucu gelip iki noktada düğümleniyor: Erdoğan ve PKK..
 
Bu konuda çok farklı kesimlerin çok farklı önerileri var. Amerikalılar, Almanlar herkes devrede.. Bu unsurların içeride sözcüleri var. Onlar belli bir politikayı dayatıyorlar ve önlerindeki engellere karşı bir tasfiye operasyonu yürütüyorlar.. Onlar da aslında AK Parti'yi savunur gibi gözükmelerine karşı bir öz savunma yapıyorlar.. Tekrar söylüyorum, bu hesaplaşma uçtakilerin hesaplaşması değil. Dipten gelen bir dalga sözkonusu..
 
Bazı çevreler Apo'ya ev hapsinin yolunu açmak, genel bir af çıkartmak, AB'nin "Yerel yönetimler özerklik şartını" hayata geçirmek istiyor.. Aslında bu "çözüm" başka bir planın parçası. Türkiye'de bu çözümün sözcülüğünü yapanların dedikleri olacak olursa bunun Irak ve Suriye ayağı da var. İran ayağı da var. Bu parçaları bir araya getirdiğinizde başka bir plan ortaya çıkıyor. Türkiye bu planın dominant unsuru olacak.
 
Bu plan Özal zamanından beri tartışılıyor.. Irak'ın geleceğini de ilgilendiren bir plan bu..
 
Buna karşı çıkanlar da var elbette.
 
Mesela İsrail, bütün tartışma taraflarını destekliyor. Maksat kavga çıksın, bu iş masada kalsın istiyor.. Bölgede halkların birbirini yemesi ona uygun bir siyasi zemin oluşturuyor çünkü.
 
Deniz Ülke Arıboğan dün bir yazı yazdı. Son günlerdeki operasyonların hedefinde AK Parti, daha doğrusu Erdoğan olduğunu yazdı.. Bunun altını çizmek gerek.
 
Zaten bu Eylül-Ekim krizi bekleniyordu.. CIA Başkanı'nın Ankara ziyareti de böyle bir zamana denk geldi.
 
Ankara Kurban Bayramı'ndan önce Suriye meselesinin çözülmesini bekliyor. Eş zamanlı PKK ve Muhaberat-Şebbiha artıkları ile MOSSAD'ın Türkiye'ye karşı örtülü savaşını masaya yatıracak sanki! Bu arada bu adamlar ve destekçileri kötü bir şekilde deşifre oldu.. CHP Suriye meselesini Laik-Şeriat cephesi olarak ilan etti. İlginç! İran bu cephede laik saflarda mı savaşıyor yani! Ve bizim "Suriye sempatizanı yeni İslamcılar" bu denklemde nerede yer alıyorlar? Adamların AK Parti düşmanlığı o kadar büyük ki, Esed ve CHP bile AK Parti'ye nisbetle daha masum!

Bu arada Taraf'ta yaşanan deprem son derece önemli..
 
Sanki bana mediaya bir operasyon çok yakınmış gibi geliyor. Medianın parasal ilişkileri ve derin ilişkileri her an masaya yatırılabilir.. 28 Şubat'a ilişkin MGK kararları üzerindeki gizliliğin kaldırılması da bu anlamda önemli..
 
Ergenekon, yeni beşli çete, Rusya'dan İran'a kadar Türkiye'ye karşı birçok ülke ve onların ülke içindeki uzantısı odalar, dernekler, sendikalar hepsi birden adeta "topyekun bir savaş" başlattılar..

Derin çevreler Erdoğan sonrası için de kolları sıvamış gözüküyorlar. Parti içinde hizipler çıkartıp AK Parti'yi bölme planları da sözkonusu..
 
Keşke parti bir yandan da belediyeleri ve kendi içlerindeki teşkilat mensubu siyasi kişiler ile bürokratları yakın takibe alsa.

Birileri sadece silahla ve tehdit ederek gelmiyor meydana, Kiminin çantası para dolu ve yanında "sarışın canlı bomba"larla dolaşıyorlar..
 
Parti içinde derin yapılar oluşuyor ve kendi içlerinde hesaplaşmaya giriyorlar.. Birbirlerine karşı operasyon çekiyorlar.. Bu yaranın derinleşmesini isteyen çevreler bu tür olayların üzerine gitmiyorlar ama bu alanda ciddi bir sıkıntı var.. Kimileri Başbakan da dahil, bazı bakanların adını kullanarak iş bağlama derdinde, kimi siyasi baskılarla bir takım önemli kişilerin adını kullanarak, sanki onların adına hareket ediyormuş gibi ortalıkta dolaşıyorlar.. Başbakanlık bu konuda özel bir çalışma grubu oluşturmalı bana kalırsa.. Bu tehdit, yarın iktidar açısından PKK'dan daha tehlikeli bir tehdide dönüşebilir..

Unutmamak gerekir ki "Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı". Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti güzel kavramlar, ama! Aması var işte.. Demokratik Almanya ne kadar demokrattı mesela.. Din güzel de, dini kullanmak güzel değil.. Batılı ülkeler de bu güzel kavramları kullanıyorlar ama, arka bahçelerinde yaşananlar ortada..
 
Bu işler içeride de böyle.. Ve bu hesaplaşma sadece görüntüdeki imajlardan ibaret değil..
 
Bizim Yeni Akit karakucak güreşiyor, birileri grekoromen. Aradaki fark bu..
 
Keşke herkes hak ve adalet duygusu ile hareket etse. Ama olmuyor işte, öfke başa bela, kantarın topuzu kaçınca olan oluyor.
 
Ama şu da bir gerçek: Evin hanımı kırınca "hayırdır inşallah, nazar, çatlamıştır" derken, hizmetçi kırınca "kör müsün" diye çıkışıyorlar ya.. Ötekiler yapınca haspaya yakıştırılıyor da bizimkiler zenci ya!
 
Selam ve dua ile..
 

yeniakit