Selamun aleyküm kardeş.
Elhamdülillah Müslüman’sın. Üstelik İslami hareketlerde geçirdin ömrünü. İslam düşmanı Kemalist diktatörlüğe karşı mücadele ettin, dinlerine sadakatlerinden ötürü İstiklâl Mahkemeleri’nde canlarına okunan Müslümanların aziz hatıralarını yükselttin, 28 Şubat sürecinde Müslümanlığın kamusal alandan sürülmesine matuf çabalara direndin, başörtüsüne özgürlük için sesini yükselttin, İslamcı siyasetçilerin haklarını savundun. Şimdi ise, senin gibi İslami hareketten gelen ve Şeyh Said’lerin, İskilipli Atıf Hoca’ların aziz hatıralarına sahip çıkan iktidar kadroları bu devleti İslam düşmanlığından arındırırken, kamusal alanı ardına kadar Müslümanlığa açarken, genelde Müslümanların ve özelde İslamcıların özgürlük alanını genişletirken, dünyanın dört bir yanındaki mazlum İslami hareketlere de sahip çıkarken, bu arada Kürt’ün adıyla sanıyla Kürt olarak içtimai ve siyasi varlık göstermesinin önündeki engelleri de bir bir kaldırırken, sen tuttun PKK’cı / PYD’ci oldun. Niçin?
“Kürtlerin de bir devleti olsun, ne var yani?” diyorsun, değil mi? Uzun lafın kısası bu, değil mi? Diğer bütün argümanların hikâye.
Altını çizerek belirtmek isterim ki ulus devlet manyaklığını savunan hiç kimse “Kürtlerin de bir devleti olsun” talebini mahkûm etme hakkına sahip değildir. Ben bu manyaklığı savunmaktan Allah’a sığınırım, fakat Dicle-Fırat havzasında ulus devlet manyaklığından dönülmediği ve bölge çapında -Kürtlerin de eşit kurucu unsur olarak yer alacağı- müşterek bir devlet kurmak için harekete geçilmediği müddetçe “Kürtlerin de bir devleti olsun” talebini makul karşılarım ve hatta Irak’taki Kürdistan Bölge Yönetimi’nin bağımsızlığını ilan ederek o talebi karşılamasından “Bölgemizdeki ulus devletler zincirinin eksik halkası da tamamlansın ki ulus devletler sonrası dönemin kapısı daha rahat açılabilsin” düşüncesiyle fayda bile umarım. Konu “Kürtlerin de bir devleti”nin olup olmaması değil, soykırımcılığa varan ırkçılıklarını ve İslam’a duydukları kini faş etmiş olan PKK/PYD’nin mutasavver devletinin Kürtler için arzu edilir bir şey olup olmadığıdır. PKK’nın Rojava’da PYD vasıtasıyla kurduğu rejim Arapların, Türkmenlerin ve Kürt olmayan diğer toplulukların varlığını tehdit ederken, düpedüz etnik temizlik yani soykırım faaliyetlerinde bulunurken, mütedeyyin Müslümanlara düşmanlıkta PYD lideri Salih Müslim’in öz ağabeyine bile Rojava’da hayat hakkı tanımayacak kadar ileri giderken, silahla-milahla alâkası olmayan yüzlerce Müslüman Kürt’ü fikirlerinden ötürü zindanlara tıkarken, camilerde tesettür ve cihaddan bahsedilmesini yasaklarken, herhalde Kürt olmadıkları için Ashab-ı Kiram’ın da vaaz ve hutbelerde anılmasını engellerken, “Kürt kadınının özgürleşmesi” adı altında Kemalizm’in “Muasır Türk kadını” tezgâhını kopya ederken, bütün hal ve tavırlarıyla ‘Biz Kürt halkının kâfir olması, hem de azılı kâfir olması için savaşıyoruz’ diye bas bas bağırırken, PKK da Türkiye tarafında Kemalist diktatörlüğün din hizmetleri tezgâhından zerre kadar farkı olmayan “yurtsever imamlar” gibi tezgâhlarla asla gizleyemeyeceği dinsiz-imansız Kürtlük projesini gerçekleştirmek için canla başla çalışırken, “Elhamdülillah Müslüman’ım” diyen bir Kürt, onların kuracağı bir devleti nasıl arzu edebilir? Böyle bir devleti, her türden ıslahatın önünün açık olduğu Yeni Türkiye’ye veya mutedil devrimcilerin kuracağı Yeni Suriye’ye nasıl tercih edebilir? Allah aşkına söyle: Aşağılık kavmiyetçilikten, ırkçılıktan başka sebebi olabilir mi bunun? Onca ilim irfandan sonra dünyanın el ilkel davasına, “Ben ateştenim, Adem ise topraktan. Öyleyse ben ondan üstünüm” diyen İblis’in ırkçılık davasın meylettin sen. Ağzında gevelediğin “özgürlük” ve “demokrasi”de samimi olsaydın, bugün her fikir ve zikirden Kürtlerin Rojava’da hayal bile edemeyecekleri kadar özgür oldukları, demokratik kanalları Erbil veya Süleymaniye’deki soydaşlarının bile tadamadığı tam bir emniyet duygusu içinde kullanabildikleri Yeni Türkiye’yi faşist PKK/PYD diktatörlüğüne yüz bin kere tercih ederdin; Kürtlükse Kürtlük adına; Kürtlerin (sadece İslam’dan dönmüş azınlığın değil bütün Kürtlerin) dinî, içtmaî ve siyasî hürriyetleri için.
İslam’a ve Müslümanlara ihanet teşebbüsü halindesin kardeşim, dur yapma! Yeni Türkiye’den memnuniyetsizlik duyuyorsan gene duy, Tayyip Erdoğan’ı gıcık oluyorsan gene ol, AK Parti’ye öfkeleniyorsan gene öfkelen, Suriye’nin Kürtleri de ihtiva eden mutedil devrimci İslami hareketlerini beğenmiyorsan gene beğenme; ama Allah’a, O’nun kitabına ve rasulüne savaş açanların saflarına geçip onlarla beraber vurma din kardeşlerine!
“Sen de Kürtleri İslami retorikle kafalamaya çalışıyorsun, ama yemezler artık” diyeceksin şimdi. Farz edelim ki kandırmaya, kafalamaya çalışıyorum seni. Kafalayıp da ne yapacağım? Kemalist diktatörlüğün ihyasında mı kullanacağım seni? Türk ırkçılığına peşkeş mi çekeceğim? Şovenizmin, faşizmin çarkında mı öğüteceğim? Ne münasebet! Ben bunlardan berîyim, seni çağırdığım yer de bunlardan berî. Türkiye’de ıslahat, Suriye’de devrim mücadelesine çağırıyorum seni. Kemalist saplantılardan tamamen kurtulma istidadı gösteren ve bu yolda epey mesafe kat etmiş olan Türkiye’de, tekrar ediyorum, ıslahatın önü alabildiğine açılmıştır. Gel bu yolda omuz omuza yürüyelim; Kürt’ün, Türk’ün, herkesin esenliği için beraber mücadele edelim; ırkçılık, şovenizm, faşizm, istibdat namına ne varsa, ne kaldıysa, alayının işini bitirelim. Suriye Devrimi’nin en önde gelen unsurları olan Ahrar-ı Şam, Ceyş-ı İslam, Cebhet-i Şamiye de ırkçılıktan ve totaliterlikten berîdir; onların Esed rejimine, Rusya’ya, İran’a, Bağdadi Grubu’na karşı mücadelesine de beraberce destek verelim; Rusya’nın emperyalist emellerine, ABD’nin neokolonyalist tezgâhlarına, Sünnileri Müslüman’dan saymayıp en iyi ihtimalle “müellefe-i kulub” olarak gören İran’ın mezhep faşizmine, Esed’in kahpe diktatörlüğüne ve bunların tetikçiliğini yapan PYD’nin alçaklığına kurban etmeyelim devrimci kardeşlerimizi.
Kelime-i Şehadet getirmişsin, Kur’an’a iman etmişsin, Ümmet-i Muhammed’e mensubiyetini bildirmişsin, elhamdülillah Müslüman’sın işte, ben sana daha ne diyeyim?
Gel kardeşlik bağımızı ve zulme karşı yoldaşlığımızı ihya edelim vesselam.
mustakilgazete