Bir nevi Muhammed Ali olarak milli takım
İslam dünyası yeni Muhammed Ali'sini buldu: Türkiye A Milli Futbol Takımı. Tamam, Muhammed Ali'nin anti-kolonyalist, anti-emperyalist, anti-faşist duruşu bu takımda yok"
Muhammed Ali'nin attığı sloganları atmıyor bu takım"
'Bütün Müslümanlar ve bütün dünya mazlumları için dövüşüyorum; zaferim onlara armağan olsun' gibi bir şey söylemiyor"
Ama, "aracın kendisi mesajdır" diyen McLuhan'ın kulakları çınlasın, "Allah" diyen Türkiyeli gençlerin Batılılara futbolda kök söktürmeleri (hiç değilse futbolda kök söktürmeleri), dünya Müslümanlarına bir tür rövanş duygusu yaşatıyor işte.
Dünya Müslümanları, Türkiye'nin Avrupa Kupası'ndaki maçlarını dualarla-niyazlarla izliyor ve kazandığı her zaferi coşkuyla kutluyorlar; bir zamanlar Muhammed Ali'nin boks ringlerindeki zaferlerini kutladıkları gibi.
Bunun spor sevgisiyle filan alâkası yok.
Hırvatlarla savaşta 50 bin evladını kaybeden Boşnak halkının Türkiye-Hırvatistan maçından sonra Saraybosna Tito Caddesi'ni ay-yıldızlı bayraklarla donatması şu anlama geliyor:
"Ey Hırvatlar! Müslümanlığı seçtiğimiz için bize yüzyıllardır 'Türk' deyip duruyorsunuz. 'Türk' diye diye kestiniz bizi. Bu maçtan önce de nerede sahipsiz bir Boşnak gördüyseniz 'Türk' diye üstüne çullandınız, acımasızca dövdünüz. Madem öyle, gelin böyle: Bugün gerçekten 'Türk'üz ve başınıza Türk kadar taş düşmesini kutluyoruz!"
Tito Caddesi'ndeki gösteri şu anlama da geliyor:
"Ey Tito! Gönüllerimizi Türkiye'den ve genel olarak İslam dünyasından koparmak için akla karayı seçtin; ama bugün, Osmanlı devletinden fiilen koparılışımızın 130'uncu yılında, senin adını taşıyan caddede ay-yıldızlı bayraklarla nümayiş yapıyoruz; ne haber?"
Yanlış anlaşılmasın; "emperyal" duygularım filan kabarmış değil.
Ümmet-i Muhammed'in 'metafizik dayanışması' devam ettiği ve Müslümanlar birbirini sahiplenip birbiriyle özdeşleşmekten vazgeçmediği için mutluluktan uçuyorum, o kadar.
Tito'nun fitnesi yerlerde sürünüyor, Nasır'ın ve Baasçıların vazettiği Osmanlı/Türkiye düşmanlığı da öyle.
Türkiye'nin Hırvatistan'ı yenmesiyle coşan Mısırlı kardeşlerimiz, Kahire sokaklarında sevinç gösterileri yapıyor"
Suriyeli kardeşlerimiz, Şam-ı Şerif sokaklarında sevinç gösterileri yapıyor"
Filistinli kardeşlerimiz, Gazze sokaklarında sevinç gösterileri yapıyor"
Bir Gazzeli, El-Cezire'nin internet sitesinde şöyle sesleniyor Türkiye'ye:
"Bize elektrik ve benzin kıtlığını unutturdun. Bizi sevindirdin. Başımızı öne eğdirmedin."
Viyana'daki maçla Gazze'deki savaş arasında bir irtibat kuruyor Gazzeli kardeşimiz"
Müslümanların herhangi bir cephede Batılılara galebe çalmasını (velev ki Avrupa futbol cephesinde olsun), Batılıların boykot ve ambargosundan mustarip Gazze'nin 'rövanş'ı olarak görüyor...
Dikkat buyurun: "Başımızı öne eğdirmedin" diyor Türkiye'ye.
"Başımızı" diyor.
'Senin başın benim başımdır, benim başım senin başındır' diyor.
'Biz aynı vücudun uzuvları gibiyiz' diyor.
Ümmet şuuruyla konuşuyor.
Erbil'deki kahvehanelerde Türkiye için coşkuyla tezahürat yapan Kürtlerin 'motivasyon kaynağı' da hiç şüphesiz ümmet şuurudur.
Dünya kupalarında Cezayir'i, İran'ı hararetle destekleyen Türkler de Batılıların ve Batıcıların bütün fitnelerine rağmen korudukları ümmet şuurundan başka bir şeyle hareket etmemişlerdi.
Türklerin Arapları, Arapların Türkleri, Türklerin ve Arapların Kürtleri, Kürtlerin de Türkleri ve Arapları sevmediğini, bunlarla İranlıların da birbirini sevmediğini ileri sürenler halt ediyorlar!
Bazen farkında olmasak da biz Müslümanlar birbirimizi delicesine seviyoruz ve sevgimizi yeri-göğü inleterek haykırmak için 'gayri ihtiyari' fırsat kolluyoruz.
Din kardeşliğimiz bir gün 'kuvveden fiile' çıkıp bizi yeniden birleştirirse, emin olun, bu birliğin yanında Avrupa Birliği pek yavan kalacaktır.
Fransa milli futbol takımının Cezayir'i yenmesi hiçbir Alman'ı heyecanlandırmaz, çünkü sevinçte ve tasada birlik şuuru onlarda gelişmemiştir.
Gelişmemiştir, çünkü onları birbirine bağlayan bağ bizdeki gibi muhabbet dolu bir kardeşlik bağı değildir.
Avrupa Birliği, sadece ve sadece ortak çıkarlar üzerinde yükseliyor.
Halbuki bizim birliğimiz, hangi maddi saiklerle kurulursa kurulsun, her şeyden evvel İslam kardeşliğinin oluşturduğu muhabbet üzerinde yükselecektir.
Türkiye-Hırvatistan maçının İslam dünyasındaki yankıları bir kere daha gösterdi ki, "aşk imiş her ne var âlemde / ilim bir kıyl u kal imiş ancak".
İslam dünyasını sevince boğan futbolcularımızı cân-ı gönülden tebrik ediyor ve hem başarılarının hem de bize yakışan duruşlarının devamını Cenâb-ı Hakk'tan niyaz ediyorum.
"Allah büyük", "İnşaAllah", "Allah'a şükür" diyen dilleri var olsun.
Amin velhamdu lillahi rabbi'l alemîn.
yenişafak