Yedi Ekim’den bu yana neler kazanıp neler kaybettiğimiz sizin baktığınız yere bağlıdır hatta sizin kim olduğunuzu da bu baktığınız yer belirleyecektir.
Birilerine sorarsanız kazanmak da ne demek, felaket ve yıkım olarak bundan daha büyük ne olabilir; kırk iki bine yakın şehid doksan binden fazla yaralı, yerle bir edilmiş şehirler ve ölüme mahkum edilmiş milyonlar...,
Elbette biz işin bu yönünü de görüyoruz hem de herkesten daha iyi görüyoruz, bir yıl boyunca bu acıyla yanıyoruz.
Fakat biz başka bir şeyler daha görüyoruz hem de öyle kolay kolay görülmeyen bir şeyler. Başta Avrupa olmak üzere insanlık âlemi hiçbir zaman Allah Azimüşşan ile hiç bu kadar yakından muhatap olmamıştır.
Bir başka deyişle, İslam insanlığa hiçbir zaman böylesine net ve berrak olarak sunulamamıştı. Bunun anlamı, Allah’ın nurunun Gazze’ye inmesi ve oradan yeryüzünün dört bir yanına yayılması demektir.
Allah’ın Kitabının yeryüzüne yeniden inmesi, Gazzeli çocukların, Gazzeli Müslümanların diliyle insanlığa sunulması demektir.
Çünkü bizlerin çoğumuzun ezberinde olan o ayet-i kerimelerin Gazzeli kız ve erkek çocukların dilinden duyduğumuzda gerçek anlamlarının ne olduğunu anlamaya başlamışızdır. İman ne demekmiş, tevekkül ne demekmiş teslimiyet ne demekmiş biz asıl Yedi Ekim’den bu yana anlamaya başlamışızdır.
Bir yıldan bu yana insanlık tâğut kimdir, zalim kimdir, Firavun kimdir, Nemrut kimdir öğrenmiştir. Siyonizm’in ne olduğu, nasıl bir İblis olduğunu insanlık bundan bir yıl önce Gazzeli mazlumların direnişinden öğrenmiştir.
Bütün bu hakikatleri Türkiye insanı aslında yıl dönümünde olduğumuz 6-8 Ekim olaylarında da öğrenmişti, bir mübarek Kurban Bayramında Yasin Börü ve arkadaşlarının kurban eti dağıttıkları esnada hunharca şehid edilmesi de iman olayının insanlığa bir daha net ve berrak haliyle sunulması halidir.
Selam ve dua ile.