Bırakın orduyu, asıl CHP"nin altı oyuluyor!

Hasan Karakaya

Hani, merhum Nasreddin Hoca, bir gün "damdan düşmüş" de, kendisine "Hekim çağıralım" diye teklifte bulunanlara karşı çıkıp; "Hayır!.. Hekim çağırmayın!.. Bana damdan düşen birini getirin!.. Çünkü, benim ne çektiğimi ancak o anlar" demiş ya; "CHP"nin durumu"nu da, herhalde en iyi anlayacak kişi, Tarhan Erdem"dir... Malûm, Tarhan Erdem, "eski bir CHP"li"dir ve CHP konusunda "bir bilen"dir!..
CHP"nin "niye başarılı olamadığını" geçmişte şöyle açıklamıştı: "CHP"de, bir öğleden sonra muhalefeti hakim... Sabahleyin geliyorlar partiye, öğleye kadar gazeteleri okuyorlar, öğleden sonra da o haberlerle ilgili; ya yazılı açıklama yapıyorlar ya da basın toplantısı düzenleyip, başlıyorlar iktidara veryansın etmeye!.. Öğleden Sonra Muhalefeti"nden de, bu kadar oluyor işte!"
CHP"DE LİDER SORUNU VAR!
"CHP"yi çok iyi bilen" Tarhan Erdem, birkaç gün önce de Neşe Düzel"e konuşmuş ve demiş ki;
"CHP"de herkes yalnız... Kılıçdaroğlu"nun liderliği ile ilgili sorun var. Parti yönetilemiyor!.. Seçime dört ay kaldı, ortada bir strateji yok!.. Böyle; değil parti, şirket bile yönetilmez!..
CHP"nin Kürt, sağlık, konut ve kent konularında hiçbir politikası yok!.. Günlük yaşayıp, günlük konuşuyorlar...
Yönetim sıfır!..
Ya CHP iyi yönetilmeli ya da 13 Haziran"da yeni demokrat bir parti kurmak zorundayız!.."
Neredeyse yarım asır "CHP üyeliği" yapmış olan, hatta bir ara "CHP Genel Sekreterliği" görevinde de bulunan, yani "CHP"yi çok çok iyi tanıyan" Tarhan Erdem"in "tesbit"leri, özetle böyle!..
Demek istiyor ki;
"CHP başsız!.. CHP dağınık!..
Ne baş belli, ne ayak!..
Her kafadan bir ses çıkıyor!..
Kim kime, dum duma"
TANRIKULU VE BATUM TEZATI!
Bir "kaset kazası" sonrası "Genel Başkan" olan Kemal Kılıçdaroğlu; bir bakıyorsunuz, son derece "demokrat tavır"lar sergiliyor, bir de bakıyorsunuz "kanlı 27 Mayıs" çağrışımları yapan garip konuşmalar yapıyor!..
"CHP milletvekilleri" deseniz, hepsi bir alem!.. Hepsi ayrı telden çalıyor!.. "Birbirini tutmayan açıklamalar" yapıp, birbirlerini "tekzip" ediyorlar...
Meselâ, CHP"nin Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ortaya çıkıp, bir "Hakikatler Komisyonu" kurulmasını öneriyor... Gerçi, "eksik bir öneri" ama, yine de tartışılır!.
"Eksik", çünkü; eğer bir "Hakikatler Komisyonu" kurulacaksa; bu komisyon sadece "12 Eylül 1980"den sonrasını" değil, belki de "son 100-150 yılı" araştırmalıdır!..
Geçenlerde de yazdığım gibi; CHP, ilk önce; "Dersim Katliamı" başta olmak üzere, "kendi hakikatleri" ile hesaplaşmalı, önce kendisiyle yüzleşmelidir!..
Yoksa, bunu "12 Eylül 1980"den sonrası" ile sınırlı tutarsanız, bunun adı "minder dışına kaçmak"tır, "pislikleri halının altına süpürmek" ve dolayısıyla "örtbas" etmektir!..
Ama, dedim ya;
Sezgin Tanrıkulu"nun bu önerisi, hiç olmazsa bir adımdır... Böylece; hiç olmazsa, "Ergenekon"un Güneydoğu kolu"nun yargılanması ve "faili meçhuller"in araştırılması mümkün olabilecektir!..
Ne var ki;
Sezgin Tanrıkulu, "Ergenekon"un Güneydoğu Kolu"nun yargılanmasını isterken, CHP"nin diğer tepe ismi Süheyl Batum ise; "Ergenekon tutukluları"nı CHP"den aday gösterip, "Silivri"den kurtarma"nın derdinde!..
Bu durumda, soruyor insan;
"Hangi CHP?.. Hangisi CHP"li?.."
Öyle ya;
Bir CHP"li "Ergenekoncuları içeri tıkmaya" uğraşırken, öteki CHP"li "Ergenekoncuları dışarı çıkarma"nın hesabında!..
CHP, ne yapmaya çalışıyor acaba?..
Kendi içinde "bütünlük" arzetmeyen, "Bremen Mızıkacıları" hesabı, herkesin "farklı sesler" çıkardığı bir partide; vatandaş kime kulak verecek?..
Sezgin Tanrıkulu"na mı,
Süheyl Batum"a mı?..
Tezat iki isim, aynı partide!..
Ama, hangisi CHP"li?!?..
ASLINDA ORDUYU KIŞKIRTIYOR!
Süheyl Batum, acaba "CHP adına" mı konuşuyor, yoksa "Encümen-i Daniş" adına mı?..
Şu hale bakın;
Kemal Kılıçdaroğlu"nun, "Bu ülkede darbe olursa, tankın üzerine ilk önce ben çıkarım" dediği bir ortamda, Süheyl Batum ortaya çıkıyor ve diyor ki;
"Koca bir askeri yıktılar. Meğer kâğıttan kaplanmış. Biz bunu asker zannedermişiz. Meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar. Ancak CHP"yi yıkamadılar."
Bu, ne biçim "strateji"dir ki;
CHP"lilerin artık "askerden umutlarını kestiği" ve dolayısıyla "darbelerin çare olmadığını" söylediği bir ortamda, Batum"un umudu, hâlâ "darbe"lerde!..
Askere tepki gösteriyor;
"Niye darbe yapmıyorsunuz?.. Darbe yapacak gücünüz mü yok?.. Siz darbe yapmazsanız, CHP nasıl iktidar olacak?!?"
Sizin anlayacağınız;
Batum"un CHP"den umudu yok!..
Oysa, eskiden ne güzeldi!..
Eskiden; "CHP artı ordu, eşittir iktidar" formülü ne de güzel işliyordu!..
Ordu, o zamanlar "aslan"dı, "kaplan"dı, "kahraman"dı!..
Ama şimdi;
"Kâğıttan kaplan!!!"
Çünkü ordu, "kışla"sına çekildi, "kendi asli işini yapmaya" başladı!.. Yani, artık, "CHP"ye payanda" olmuyor!.
O halde, vur abalıya!..
HALKTAN YÜZ BULAMAYINCA!
Aslında var ya; Süheyl Batum"un "orduya hakaret" eden sözlerinde bir "umutsuzluk" olduğu kadar, bir "acziyet" ifadesi de vardır!..
Şöyle bir düşünün... Aynı Batum, daha önce ne demişti;
¥ "Biz terör örgütü falan değiliz (...) Amacımız şu; Silivri"deki Atatürkçü aydınları partiye alarak veya başka bir yöntemle, iktidara baskı kurarak olabilir. Bunların hepsini uygulayacağız."
¥ "Ergenekon tutuklularının cezaevinden çıkarılması için 50 bin kişi toplanarak mahkeme üzerinde baskı oluşturulmalıdır!.. Biz 50 bin kişiyle Silivri"yi bassaydık karar almaya cesaret edemezlerdi. 50 bin kişi, bunu yapacağız şimdi... Biliyorum ki sizler bunu örgütlersiniz, korkmazsınız da."
Daha sonra Mısır"da başlayan "halk ayaklanması"na göndermede bulunan CHP"li İsa Gök de, şöyle konuşmuştu:
"Bu iktidara karşı; halkımızı sokak sokak, mahalle mahalle direnmeye çağırıyoruz!"
Herhalde dikkatinizi çekmiştir;
Gerek Batum"un "50 bin kişiyle Silivri"yi basma" önerisi, gerek İsa Gök"ün "sokak sokak direniş" çağrısı, "halk"ta hiç karşılık bulmadı... Tam aksine, "büyük tepki" gördü!..
Yani CHP, halkı arkasına alamadı!..
Eee, "halkı kışkırtma" politikası geri tepince, ne kaldı geriye?..
Elbette ordu!..
Batum"un orduya yönelik "hakaret"inin altında, aslında biraz da "kışkırtma" var!..
Halkı kışkırtamadılar ya, bari orduyu kışkırtsınlar da, iktidar olabilsinler!..
Başbakan Tayyip Erdoğan"ın dün AK Parti Grubu"nda dediği gibi, CHP; dün de "darbe şakşakçısı" idi, bugün de!..
KEMAL BEY"DEN İTİRAFLAR!
Kemal Kılıçdaroğlu"nun; dünkü CHP Grubu"nda Batum"a "ayar" veren sözleri, her ne kadar bir "özür" beyanı olsa da, "CHP"nin darbe şakşakçısı" olduğu ve CHP"nin bir "Bremen Mızıkacıları Topluluğu" olduğu gerçeğini örtmeye yetmiyor.
Buyrun, kendisini dinleyelim: "Biz sadece orduya değil, devletin tüm kurumlarına saygılıyız; devleti devlet yapan kurumlara saygılıyız. Ama devleti devlet yapan kurumlara saygılıysak o saygıyı da çok iyi bilmeliyiz. Herkes, her siyasetçi bunun gereğini yapmalıdır.
Her kurum eleştirilebilir, ordu da eleştirilebilir ama önceki genel başkanımızın söylediği çok güzel bir söz var: Orduyu eleştirmek, ancak CHP Genel Başkanı katında olur.
Beraber çalışmalıyız, ortak çalışmalıyız, tek ses çıkarmalıyız, ortak ses çıkarmalıyız. Eğer tek ve güçlü bir ses çıkarabilirsek halkın güvenini kazanmış oluruz!"
Söyleyin Allah aşkına;
Kılıçdaroğlu"nun bu sözlerinde; CHP"nin "kim kime, dum duma" bir parti olduğunun itirafı yok mudur?.. Bu sözlerde, CHP"nin; "baş ve ayaklar"ın birbirine karıştığı bir parti olduğunu kabul yok mudur?..
Hani, Tarhan Erdem diyor ya;
"CHP"de tek adam yönetimi var ama o da yönetemiyor!.. Artık söylemek lâzım; CHP"de liderlik sorunu var, parti yönetilemiyor!"
Kılıçdaroğlu"nun dün CHP Grubu"nda yaptığı konuşmada sarfettiği sözler, Tarhan Erdem"i doğruluyor!..
Ne diyor Kılıçdaroğlu;
"Beraber çalışmalı, ortak hareket etmeliyiz!.. Tek ses, ortak ses çıkarmalıyız... Tek ve güçlü ses çıkarırsak, halkın güvenini kazanmış oluruz!"
Bu sözün mefhum-u muhalifi nedir?..
"Ortak hareket etmiyoruz!.. Tek ses değil, çatlak sesler çıkarıyoruz!. Bu yüzden de, halk bize güvenmiyor!"
Ne dersiniz;
Aynen bunu demek istemiyor mu?..
Bu sözler; hem Süheyl Batum"a, hem İsa Gök"e ve hem de "Kürtlerin CHP"nin kucağına oturacağını" söyleyen Hurşit Güneş"e bir ayar ve uyarı değil midir?..
Ve aynı zamanda "kendi kurmaylarına hakim olamadığının itirafı" değil midir?
"Lider" dediğin böyle olmaz!.. Tamam, "genel başkan" olunur ama, böyle "liderlik" olmaz!.. "Baş" gidiyor Mersin"e, "ayaklar" gidiyor tersine!..
BATUM, CHP"Yİ OYUYOR!
Bana sorarsanız;
Süheyl Batum gibiler, aslında "CHP"nin sözcülüğü"nü değil, "Ergenekon"la organik bağları" da bulunan Encümen-i Daniş"in sözcülüğünü yapıyorlar!..
Bir "komplo teorisi" gibi olacak ama, sormadan edemiyorum; acaba Encümen-i Daniş"in ihtiyarları, Süheyl Batum gibilere bir "vaat"te mi bulundu, meselâ "12 Haziran"dan sonra CHP Genel Başkanı sen olacaksın!" filân mı dedi?.. Batum, onun için mi Kılıçdaroğlu"nu takmıyor, onun için mi "CHP"ye yeni bir rota çizmeye" çalışıyor!..
Benimkisi, sadece bir kuşku!..
Gerisini Kılıçdaroğlu düşünsün!..
Ya da;
Artık "genel başkan"lıktan kurtulup, "lider" olsun da, partisini yönetsin!..
Zira, "asker"in içi değil ama, göz göre göre CHP"nin altı "oyuluyor!"
Hem de;
"CHP kurmayları" tarafından!..
Tatlandırıcı mı, tatlı rant mı?
Öncelikle söyleyeyim; düne kadar "nişasta bazlı şeker" yani "tatlandırıcı aleyhinde" yapılan haberlerin, "insanların sağlığını" düşünerek yapıldığını sanıyordum... Öyle ya; "şeker" yerine "tatlandırıcı" kullanılırsa, insanlar acayip kilo alır ve hatta "obez" olur!..
Ancak, sonradan farkettim ki; Habertürk gazetesi ve televizyonunun başını çektiği "anti tatlandırıcı kampanyası"nın hedefinde Ülker Grubu var... Her haberde Ülker"e çakıyorlar!..
Bunun altında bir "bit yeniği" olmalı, diye düşündüm... Araştırınca öğrendim ki; Ülker Grubu, "2011 yılı reklâm bütçesi"ne, Turgay Ciner"in Habertürk"ünü koymamış!.. Dolayısıyla, Habertürk gazete ve televizyonu, "2.5-3 milyon dolarlık reklâm rantı"ndan mahrum kalmış!..
Acaba, bu yüzden mi, ikide bir Ülker"e çakıyorlar?.. Yoksa, "Ülker"in yeni girişimleri"nin önüne geçmek mi istiyorlar?..
Öyle ya; bu "tatlandırıcı" işi yeni bir olay değil ki!.. Çeşitli firmalar, yıllardır kullanıyor "tatlandırıcı"yı!.. O halde, geçen yıllarda "öcü" olmayan tatlandırıcı, niye şu günlerde "tu kaka" oluverdi?..
Habertürk, yayın hayatına yeni başlayan bir gazete/televizyon değil ki... Meselâ geçen yıl niye "tatlandırıcı aleyhinde" bir haber yapmadılar?.. Acaba, "Ülker"in reklâm pastasından milyonlarca dolar pay aldıkları" için mi sustular geçen yıllarda?..
"Liste dışı" kalınca mı akıllarına geldi tatlandırıcı?..

 
AKİT