Batı ülkelerindeki yeraltı zenginliklerinden faydalanma mekanizmaları belli bir sisteme oturtulmuş. Bu sistemde insan sağlığını önceleyen düzenlemeler yapılmış, madencinin farazi bir hayatı tehlike altında sığınabileceği sığınma odaları mevzuat gereği hazırlatılmış. “Batı” olarak genelleme yaptığımız gelişmiş dünyada hal böyleyken Batının gelişmekte olan bölümünde de yani henüz endüstriyelleşmesini tam anlamıyla kemale erdirmemiş kısmında da madenci düzenlemeleri çok farklı değil Batı ile hemen hemen aynı seviyede.
Şili örneği Soma diskurunda referans yapılan bir kaza örneği oldu. Şili demokratikleşme açısından Türkiye’den çok daha temiz bir geçmişe sahip değildir. Tam demokratikleşmesini henüz tamamlamamış bir yakın demokrasi veya illiberal demokrasi olarak kategorize edilebilir. Buna rağmen hepimizin de hatırladığı son maden kazasında yer altında sıkışan madencileri dört ay gibi uzun bir süre sonra yer yüzüne sapasağlam, hiç can kaybı olmaksızın çıkartabilmişti. Hatta madencilerin, gözlerini korumak adına özel gözlükler yaptırılmış, çıkan madencilerin görmelerinde en ufak bir zarar olmaması için bir süre bu gözlükleri takarak normal hayat şartlarına adapte olmaları sağlanmıştı.
Bir başka deyişle, sadece can kaybının olmaması değil aynı zamanda da madencilerin hayat standartlarının normal seviyede tutulması için gerekli detaylar da taranmıştı. Şilili madencilerin hayata dönüşü prosedürü, kaza anındaki uygulamaları sebebiyle değil, bilakis, kaza öncesi aldığı preventif tedbirler sayesinde yapmıştı. Bu tedbirler de kanuni düzenlemelerle uygulamaya konulmuştu.
Şimdi, bir Şili olabilmeli idik, değil mi… Uluslararası literatürde açıkça ifade edildiği ve hatta bir yakınma olarak dillendirildiği gibi ülkemizin batılılaştırma projesi içerikten çok şekilcilikte yol katetmiş, bu da kendine has bir ülke ortaya çıkartmıştır. Onun içindir ki Şili kadar olamamışızdır. Olamadığımıza göre de şimdi bunun sebepleri üzerinde düşünmek, kafa yormak her birimizin boynunun borcu olmalıdır…
Şimdi kimileri Soma’daki facianın müsebbibi olarak maden sahibi şirkete, kimileri kadere, kimileri de sisteme işaret ediyor. Hiç şüphesiz Rabb’in bilgisi dışında hiçbir şey olmuyor ve ecel konusunda kaderin önüne geçilip yeni bir kader yazılamıyor. El hak, doğru! Ama din rasyoneliteyle birlikte tedbire işaret ediyor. Tedbir de yaşam odalarının muhtemel varlığı ile sınırlı değil. Rabbimizden yardım ve korunma talep etmeden önce devemizi de bağlamayı bileceğiz değil mi… Bu noktada eksik kaldık.
yeniakit