Çık hızlı, biraz kafaları karıştıracak bir seyahate var mısınız? Etrafımızda olup biten ama sonuçlarını daha sonra göreceğimiz bazı gelişmelerin izini gelin birlikte sürelim. Önce "gülümseten" notlar aktaralım...
Şarm El Şeyh tatil bölgesinin de bağlı olduğu Güney Sina Valisi Abid El-Fedic, Kızıldeniz'de görülen köpek balıklarının İsrail istihbaratının işi olduğunu belirterek; "Mossad, Mısır turizmini baltalamak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Köpekbalıkları da bu planı hayata geçirebilmenin yollarından biri" dedi. Suudi Arabistan'da ayağında verici ve "Tel Aviv Üniversitesi" yazılı bant bulunan akbaba, "Mossad casusu" olabileceği şüphesiyle alıkonuldu.
"Mossad köpekbalığı" ve "Mossad akbabası" gibi "gülümseten" haberler şüphesiz, bölgede güvensizliğin hangi boyutlarda olduğuna, ülkelerin birbirine karşı nasıl tetikte beklediğine ilişkin ilginç örnekler oluşturuyor. Ama biz işin "şaka" tarafını atlayıp "gerçek" örnekler verelim, notlar aktaralım.
Lübnan, Birleşmiş Milletler'den İsrail ile deniz sınırı boyunca uzanan doğalgaz rezervinin korunmasını istedi. Dışişleri Bakanı Ali Şami, Ban Ki-mun'a mektup göndererek, İsrail'in Lübnan'a ait rezervleri sömürdüğünü, Lübnan'a kadar sondajlar yaptığını bildirdi.
İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, 17 Aralık'ta; "Denizdeki münhasır ekonomik bölge sınırlarını belirleme anlaşması" imzaladı. Bunun anlamı; Doğu Akdeniz'deki kaynakların, özellikle bölgede bulunan zengin doğalgaz kaynaklarının işletilmesine daha doğrusu paylaşılmasına yönelik sınırların belirlenmesidir.
Türkiye, anlaşmaya sert reaksiyon gösterdi. Rum Kesimi, daha önce de benzer bir anlaşmayı Lübnan ve Mısır'la yapmıştı. Ankara, bu anlaşmaya da tepki gösterdi. Lübnan parlamentosu anlaşmayı onaylamadı.
İsrail'in yüz yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak kaynaklar üzerindeki tartışma çok büyük. 453 milyar metreküp doğalgazdan söz ediyoruz. Kaynaklar üzerinde çalışmalar yapılırken Lübnan ve Filistin'e kimse bir şey sormuyor. Aslında Filistin'e ait olan kaynakların tasarrufu da İsrail'in eline geçmiş gibi.
Son haftalarda bölgede müthiş bir istihbarat savaşı yaşandı, yaşanıyor. Güney Sudan'ın 9 Ocak'taki bağımsızlık referandumuna, enerji kaynaklarının işletilmesine ve Nil'in suyu üzerindeki güç gösterisine ayarlı bir mücadele bu. Mısır'da on kişi Mossad'a çalıştıkları iddiasıyla tutuklandı. Sorgularında çarpıcı bilgiler çıktı ortaya. Mısır içindeki bombalama faaliyetleri ve İsrail'in Suriye'ye hava saldırısı düzenlemesiyle ilgili bilgiler netleşti. İsrail'le her alanda istihbarat ortaklığı yapan Mısır şaşkın. Bu olayın hemen ardından Mısır'da bir kilise bombalandı ve Hristiyan Kıptiler sokaklara döküldü.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek arasındaki görüşmenin esas konusu bu. Mısır ve Sudan, Nil'in suyunun paylaşılması konusunda yapılan anlaşmayı da tanımadılar. Su, enerji ve istihbarat gerilimi büyüyor.
Mısır-İsrail ilişkilerinin seyri Ortadoğu'daki güç dengesini şekillendirecek. İstihbarat ortaklığı ve yakınlık devam ederse işler karışacak. Türkiye-İsrail ayrışması benzeri bir ayrışma iki ülke arasında da izlenirse keskin bir cepheleşme şekillenmeye başlayacak. Bu cephenin çatışma alanları Nil, bölgedeki petrol kaynakları, Doğu Akdeniz'deki doğalgaz kaynakları, Lübnan ve Filistin olacak.
Taraflar şu an birbirlerini tartıyorlar. Doğu Akdeniz'de Türkiye-Lübnan yakınlaşması, İsrail-Güney Kıbrıs işbirliği kendini gösteriyor. Türkiye'nin İsrail'i dışarıda bırakan bölgesel ortaklıklar zinciri, Mısır'ı da içine alırsa, Tel Aviv gerçekten bütün bölgede tecrit edilmiş olacak. Bu yüzden de Balkanlar ve Mısır'ın Güneyinde ortaklıklar inşa eden İsrail, elini bir an önce güçlendirmek zorunda.
Bugünlerde "Tahran-Ankara-Kahire üçgeni"nden çokça söz edilir oldu. Böyle bir denklem kısa vadede şekillenir mi bilinmez ama bunu en çok İsrail'in düşündüğü kesin. Bazı çevreler, Suriye ve Türkiye'nin, Ürdün-İsrail arasındaki bağımlılık ilişkisini kırmak için yoğun çaba sarfettiğini öne sürüyor. Böyle bir çalışma, şu an tartışılan bölgesel denklem arayışıyla da örtüşüyor.
İsrail ve Türkiye, bütün coğrafyada birbirine karşı gerçek anlamda güç gösterisi yapıyor, birbirini çevreleme ve yalnızlaştırma yolunda adımlar atıyor. Türkiye'nin Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasındaki ülkelere yönelik yakınlığı Kuzey Afrika'ya doğru genişleme eğiliminde.
Doğu Akdeniz'deki en küçük gelişmeyi, İsrail-Yunanistan ilişkisinin seyrini, Mısır-Türkiye ilişkilerini dikkatle izlemekte yarar var. Bütün bu çalışmaların kırılma noktaları buralar.
Güç gösterisi çok yakında bambaşka bir boyut alabilir. Bu resim, Türkiye ile İsrail arasında uzlaşmayı, eski günlere dönmeyi imkansız hale getiriyor. İstihbarat savaşlarına, bazı ülkelerde yaşanabilecek iç huzursuzluklara şimdiden dikkat çekmekte yarar var. Sonrasını zaten göreceğiz.
Birileri çok yakında şah-mat diyebilir...
yenişafak