Bitmedi, yeni başlıyoruz!

Abdurrahman Dilipak

Yavaş yavaş biz kendi rutin gündemimize geri dönelim: İsmail Nacar’ın ifadesi ile “babasının oğluÜmit Özdağ, babası Muzaffer Özdağ’dan miras aldığı ilişkiler ağı ve yöntemlerle “Altılı Masa'yı sokağa taşımak istiyor”. Bundan sonra ilginç ifşaatlara, ihbarlara, operasyonlara hazırlıklı olalım. Bu iş Mısırlı gazeteci Sabır Meşhur’un bir videosunda, Ümit Özdağ için, ya da Özdağ’ın Erdoğan için söyledikleri ile sınırlı kalmayacak. Bir de şimdi Kartalkaya kayak merkezindeki ölümlü yangın olayı patladı. Karadenizli bu aile AK Parti'ye yakın bir isim. Bolu dağındaki Koru oteli ile adını duyuran ailenin otelinde Kayak merkezindeki otellerinde çıkan yangınla ilgili, yangın merdiveni olmayan otele kim izin verdi, kim denetledi epey tartışılacak gibi. Birilerine gün doğdu. Bu olayları “yar bana bir eğlence” diye bekleyen bir sürü trol var sağda-solda. “79 ölü 51 yaralı”dan söz ediyoruz da korkarım birileri konuyu bu insanların acıları üzerinden siyasi bir tartışmanın malzemesi haline getirecekler! Tabii ölen kim, yaralı kim ona da bakmak gerek. Bakalım bu işin faturası Kültür Bakanlığına mı, Bolu belediyesine mi çıkacak? Hay Allah! Yeni bir yangın haberi var: Sivas'ta Yıldız Dağı Kayak Merkezinde bulunan bir otelde patlama yaşanmış, yangın çıkmış, yaralılar varmış. İyi saate olsunlar iş üzerinde mi yoksa. Yoksa RF ve Laser’le birileri oyun mu oynuyor. @SerpilOzkan99 şu çağrıyı yapıyor: “… Otele işletme izni veren hangi kurum ise, Belediye ya da Turizm Bakanlığı, eski bakanlar ve şu anda görevde olan bakan dahil her kim bu ihmalde eli varsa hepsinin mahkeme önünde hesap vermesi lazım. Devlet hiçbir ayrım gözetmeden bu süreci yürütmeli...” Nasıl bu kadar büyük bir otelde 18 yıldır denetim yapılmaz, yangın merdiveni olmaz!

20 Ocağı bekliyorduk ya, 20 Ocak geldi. Şimdi AK Partide kapsamlı bir kabine değişikliği beklentisi var. Tabii gözler bir yandan da Suriye’de, PYD’de olacak. Bakalım Ateşkesin ömrü ne kadar olacak?

Trump'ın atacağı diğer adımları da görmek gerek. Bakalım onun kabinesi kimlerden oluşacak? İlk imzaladığı kararnamelerden biri ile ABD'yi DSÖ'den çıkardı. İklim değişikliği ve Karbon ayak izi komplosu ile, Nufus azaltma projesine hizmet eden, dünyanın kontrolünü ele geçirme projesi olan Paris İklim Anlaşması'ndan geri çekildi. Böylece Erdoğanın Yeni Delhi’de G20 zirvesinde imzaladığı 51 sayfalık protokol de çöp oldu. Bakalım şimdi ÇEVRE bakanlığı, SAĞLIK bakanlığı, GIDA bakanlığı, SANAYİ bakanlığı, ULAŞTIRMA bakanlığı nasıl bir politika izleyecek? Diğer önemli bir konu CHABAT, AGARTHA konusu. CHEMİSTRAİL konusu, 5G Projesi gibi işlerle ilgili şimdi Dijital dönüşüm ofisi ne yapacak! Sahi, o Uluslararası sistemle birlikte hareket etme adına hazırlanan stratejik eylem planları ne olacak? DAHLAN senaryosu ne olacak bakalım. İster misiniz, Damat Kushner’in yerini, Eric Trump mu yoksa Baron Trump mu alacak!

Suriye’de henüz taşlar yerine oturmadı. İşler Haleb’den Şam’a gider gibi hızlı gelişmiyor. Daha durun, yeni başlıyoruz. Trump, “Türkler Kürtlerle düşman. Türkler Kürtlere operasyon yapacaktı ben durdurdum” diyor. İsrail, SDG/PYD’yı, Türkiye, Irak ve Suriyeye karşı destekliyor. Hatta “Davud koridoru”ndan Akdeniz’e ulaştırmak istiyordu. Hayfa’dan Ayn el Arab’a demiryolu projesi de vardı İsrail’in. Bakalım şimdi ne yapacaklar! Zaten Dürzi’ler saflarını İsrail’den yana seçtiler. Bu saatten sonra Nuseyri’lerin de İsrail ile yakınlaşması sürpriz olmaz.

ABD desen, zaten “Dostumuz Trump” daha şimdiden Gazze’yi tehdit etmeye başladı, esirlerin serbest bırakılması için, tabii Filistinli/Gazze’li esirler ve tutuklulardan hiç söz etmiyor. Bu arada bizim garantörü olmamız istenen kurulacak Filistin devleti’nin devlet başkanı olması sözkonusu olan Abbas, ABD’ye, Filistin topraklarında otoriteyi sağlamak, suçluların yakalanması için ABD’nin desteğini istiyor. Bari Dahlan’adamlarından deşifre olmamış birini de İçişleri Bakanı yapsınlar. Onun yönetiminde bir Emniyet, İstihbarat ve Jandarma ile İsrail’e iş bırakılmaz. Kushner bu işi bölgedeki dostları ile birlikte başaracaktı, bakalım şimdi Trump bu görevi kime verecek?! İran’a, Yemen’e, Mısır’a, Suudi Arabistan’a ve Ürdün’e dikkat. Ve tabii Irak’a da!. Bu arada bakarsınız, Netenyahu da, Abbas da emekli edilmiş, Dahlan da! Çünkü çok yıprandılar, kullanım süreleri doldu. Yerine birilerini çoktan hazırlamış olmaları gerek bu arada.

Önce ABD’de neler oluyor ona bakmak gerek. Sadece ABD’de değil, İngiltere’de de önemli gelişmeler olacak gibi duruyor. AB’de, NATO’da da. Bakarsınız, Rusya’da, Çin’de, Hindistan’da da sürpriz gelişmeler olabilir. Bu saatten sonra her şey mümkün. Ekonomik, sosyal, siyasal krizler yaşanabilir. Terör olayları, darbeler, suikastlar arkası arkasına gelebilir. Uzay’a dikkat! Göklerden bir haber getirmeye kalkabilirler. Blu beam / Mavi Işık projesine dikkat! Algı savaşları ve Dezenformasyon konusu CIA’nın da işin içinde olduğu bir siber savaş teknolojisi olmasının ötesinde, toplum mühendisleri için MK Ultra ile birlikte her yerde her zaman insanların algısını yönetebilecekleri bir imkan sunuyor onlara.

Bu arada İran patladı patlayacak!. Trump’ın gelişi bekleniyordu, geldi. Şimdi ne olacak göreceğiz. İran patlarsa, Azerbaycan’a dikkat. Kürdistan’a, Belücistan’a, Huzistan’a dikkat. Kum ne olur bilmiyorum, ama onlar Irak’ı tercih edebilirler. Çünkü Irak’da Kerbela / Necef bölgesinde “kutsal bir Şii” devleti epey zamandır gündemde. Irak da artık Şii Fars ve Arab, Sünni Arap, Kürt, Türk/Kerkük diye bölünür. İran’dan Azerbaycan bölgesinden göç edenler olursa herhalde ilk tercihleri Türkiye olur. Tabii bu süreçte Suriye’deki Nuseyri’ler, Yemen Şia’sı (Zeydi ve Husiler), Lübnan Hizbullah'ı içinde bir karar verilmesi gerekir. ABD bölgeyi cehenneme çevirmeden geri çekilmez. Tabii önce ABD’de durumun netleşmesi gerek.

İşin en kötü yanı ne biliyor musunuz, bugün dünyada hiçbir Müslüman devlet ya da Müslüman topluluk, insanlık için, İslam dünyası için ya da kendileri için Allah’ın rızasını esas alan bir çözüm arayışı içinde değil. Hemen hepsi, var olan düzen, uluslararası sistem içinde dengeler üzerinde kendine bir yer bulmaya çalışıyor. Ulusal çıkarları, ekonomik menfaatleri, siyasi hesablarına göre bir yol izliyor. Yani hemen hemen hiç biri HASBİ değil, hepsi KESBİ. Ve hiç kimse Allah’ın rızasını hesaba katmıyor gibi sanki. Hani biz “alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmeti idik”.

3 aylardan Recep ayının sonuna geldik, siz hiç “Haram aylar”dan söz edeni duydunuz, ne diyanet, ne TSK, ne polis, ne jandarma, ne MİT, ne korucular. Hiçbir İslam ülkesi de bunu görmüyor, görmek de istemiyor sanki. Filistin, Gazze, Kudüs konusunda Arz-ı Mev’ud’dan, Hz. Ömer beyannamesinden, Medine sözleşmesinden neden hiç kimse söz etmez! Bazan insan bazı soruların cevabını bulamayınca “Bu gidiş nereye” demeden edemiyor!

Bir yandan yeryüzünde, öte yandan gökyüzünde paranormal olaylar yaşanıyor. Hoş, biz daha CoVID’in sırrını çözemedik, mRNA’yı bile sorgulayamadım, Chemistrail konusunda bile kimse konuşmuyor. CHABAT konusunda da öyle. “BlueBeam” teknolojisi ile yakında gökten uzaylıları dünyayı işgal ediyor haberleri ile uyanırsanız şaşmayın. Bakarsınız Mehdi de gelmiş, Mesih de. Kaf dağından cinler dünyayı işgal etmeye başlamışlar. Modern Mitolojik bir zamana hazır olun. Bu arada depremler, patlayan volkanlar, tabii afetler, salgın hastalıklar sağanak gibi gelebilir. Her coğrafi bölgede ayrı, her dini, etnik ve politik grublara yönelik yeni bir salgın sürpriz olmayacaktır bu arada.

Gazze’deki ateşi orada söndüremedik ya, bundan sonra Gazze’lilerin başına gelenleri bizim başımıza da gelebilir. Allah’ın yardımı olmadan bu belalarla baş etmemiz mümkün değil. Biz eğer Allah’ın dinine yardım etmeyeceksek, Allah’ın bize yardım etmesini beklemek saflık olur.

Hani Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olacaktık. Bu kadrolarla mı, bu şekilde mi olacak bu iş. Tevbe de etmiyoruz. O zaman biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden gelecek günler için ümid var olmamız mümkün değil. Gerçekler istatistiki verilerdeki gibi olmayabilir. Bunun böyle olup olmadığını önümüzdeki bir iki ay içinde göreceğiz.

Şu var, paniklemeye gerek yok. Kim görevini tam ve eksiksiz yapıyorsa, Allah (cc) ona bir çıkış yolu gösterecek. Tabii eğer “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri karşısında susanlar” için durum farklı olacaktır. Haksızlıklar karşısında susanlar için de iyi şeyler söylemek mümkün olmayacaktır.

Kim bilir belki, Hz. Yunus kavmi gibi insanlar son gün akıllarını başlarına toplarlar da, tevbe eder, kurtuluşa erenlerden olurlar. Başımıza gelecek felaketler belki uyanışımıza vesile olur. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şeri gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik ayrılıklarını düşmanlık sebebi yapıp birbiri ile savaşanlar için acı dolu günler kapıda. Onlar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Umdukları şeyden mahrum olacaklar. 19.YY sonunda, savaş yıllarında, Kapitalizm, Komunizm, Faşizm”in gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21.YY açıklamak mümkün değil. Adaletten, barıştan, hürriyetten yana yeni bir dünya için sanırım “Müellefetül Gulub” temelli bir anlayışta ortak bir kelimeye gelmemiz gerek. “Hılful Fudul” anlayışını yeniden yüceltmemiz gerekiyor. Yoksa cennet hayali ile dünyamızı cehenneme çevirmeye devam edeceğiz.

Gelinen noktada, insanlar büyük ölçüde dinden koptu. İseviler, Museviler, Hindular, Budistler büyük savruluş yaşadılar. Müslüman topluluklar da dinle bağlarını koparma noktasına geldiler. Neyse ki, Gazze şehidlerin kanları ile bir destan yazıldı ve onların kanları ve gözyaşları ümmeti dirilten bir hayat iksirine dönüştü. Bizim için şimdi yeniden iman etme zamanı. Hayat devam ediyor. Yeniden başlıyoruz. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenlerden uzaklaşalım. Yeniden iman edelim, Allah’ın kitabındaki gibi, Resulullah’ın bize öğrettiği, söz ve hayatlarında örneklediği gibi.

Şeytan’a karşı savaşımızda Allah’ın yardımını almak için, daha akıllı, daha dürüst ve daha cesur olmamız gerek. Merhametimizin gazabımızdan üstün olması gerek. Veresetül enbiya, yaşayan Kur’an olmamız gerek. Sabredenlerden, şükredenlerden ve direnenlerden olmamız gerek. Selam ve dua ile.