“Seçim meşgalesi” yüzünden, “Hürriyet’in eski sahibi Erol Simavi’nin öldüğünden” hiç söz edemedik... Oysa Erol Simavi, Türkiye’de “derin izler”bırakan bir adamdı... Babası Sedat Simavi ise, “Hürriyet’in kurucusu”ydu...
Herkes bilir ki;
Sedat Simavi, “Yahudi Burla Biraderler’den aldığı matbaa” ile, 1 Mayıs 1948 tarihinde Hürriyet’i yayın hayatına başlatmıştır!..
1 Mayıs 1948, ilginç bir tarihtir!..
Çünkü o tarih, yani 1 Mayıs 1948, aynı zamanda “Terör Devleti İsrail’in kurulduğu” tarihtir!..
BEN, FİKRİ İDAM ETTİM!
Sedat Simavi’nin; Hürriyet’i kurmadan önce, “kapalı kapılar ardında” şöyle söylediği iddia edilir:
“Öyle bir gazete çıkaracağım ki;
Türkiye’de fikri öldüreceğim!”
Bir de;
Şöyle bir “anekdot” aktarılır:
Merhum Necip Fazıl Kısakürek, bir gün Sedat Simavi’ye gider ve der ki;
“Gazetende yazmak istiyorum!”
Hürriyet’in Yahudi destekli sahibi Sedat Simavi sorar Necip Fazıl’a;
“Hangi mevzularda yazacaksın?
Sen bir şair değil misin?”
Necip Fazıl;
“Fikir yazıları yazacağım” deyince, Hürriyet’in patronu Simavi der ki;
“Ben, fikri idam ettim!”
Peki, ne demektir bu?..
Demektir ki;
“Hürriyet bir fikir gazetesi olmayacak!.. Hürriyet okuru, fikir tartışmalarına kulak asmayacak, sadece magazinle ve sosyal olaylarla ilgilenecek!”
Doğrusunu söylemek gerekirse;
Simavi’ler bunu başardı...
“Fikir”le, “ideoloji” ile, “dinî ve ahlâki değer”lerle sonuna kadar savaştılar!..
Tam da “İsrail’in istediği” gibi!..
Ve yine, İsrail’in istediği gibi; “Türkiye’yi dönüştürmeye” ve nihayetinde“kendi kalıplarına sokmaya” yoğun çaba harcadılar!..
Sadece “toplumu” değil, “siyasetçileri” de yönlendirmeye çalıştılar!..
Mesela, 19 Nisan 1988 tarihli Hürriyet, hafızalara kazınmıştır.
Çünkü, 19 Nisan 1988 günkü “Hürriyet’in sürmanşeti”nde, tam 9 sütuna;“Sayın Başbakan” başlıklı bir “başyazı” vardır ve Erol Simavi, bu yazı ile“45. ve 46. Hükümet’lerin Başbakanı Turgut Özal’ı açıkça tehdit etmekte”ve “Seni tanımıyorum” demektedir!..
Sizin anlayacağınız;
“Fikri öldürmüşler” ama kendileri “siyaseti dizayn” etmekten asla geri kalmamışlardır!..
FİKİR ÖLDÜ, Y KUŞAĞI ÇIKTI!
Her neyse... Sedat Simavi’den sonra, Erol Simavi de öldü...
Sadece kendileri ölmedi,
“Fikri” de öldürdüler!..
Ne öldürmesi;
“İdam” ettiler, idam!..
“Fikir idam edilince”, geriye nasıl bir “toplum”, nasıl bir “gençlik” çıktı?..
Ne dersiniz;
Kendilerini “Gezi Zekâlı” olarak niteleyen “gençler”, tam da “Simavi’lerin istediği bir gençlik” değil midir?!?..
Kendilerini “Y Kuşağı” olarak tanıtan bu gençlerin; “sınır tanımadığı, toplumsal değerlere aldırış etmediği, işkolik olmadığı, hayattan zevk almayı sevdiği, klasik çalışma kurallarına uymadığı” gibi özellikleri var...
Bu kuşak;
İşverenler tarafından “güvenilir” bulunmuyor... “Gelecekle ilgili bir planları” da yok!..
Sadece “asi”ler ve “isyan” ediyorlar!..
Kısacası; “Y Kuşağı” olan “Gezi Zekâlı” bu gençler; günlerini “Lay Lay Lom”la geçiren gençlerdir!..
Bunlarla ilgili bir tespit de şu:
“Y Kuşağı’nın en itici özelliklerinden biri ise kendilerini çok beğenmeleri. Mükemmel olduğunu sanan Y kuşağı, eleştiriyi kabullenmekte zorlanıyor ve kendini her şeyde yetkin görüyor.
Bu kuşaktan gelen insanların diğer bir kötü huyu ise sabırsız olmaları!.. Sürekli şikayet eden ve zor olan için uğraş vermeyen bu kuşak; popüler kültürle iç içe büyüdüğü için hayatın kolay olmasını istiyor... Ancak hayatın çok da kolay olmadığı gerçeği ile yüzleşince depresyon, anksiyete, panik atak gibi sorunları sıklıkla yaşıyorlar. Bugün en yaygın hastalığının depresyon olması da bundan kaynaklanıyor.”
Uzun lâfın kısası;
“Savaşma, seviş” diyen; “Vur patlasın, çal oynasın” diyen ve “zora gelemeyen” bu gençler, “Türkiye’nin dertleri” ile acaba ne kadar dertlenir?..
Son seçimde, ortaya çıkan “kaos tablosu” sonrasında; “dolar ve euro fırlamış, borsa çakılmış, esnaf sinek avlamaya başlamış”, kimin umurunda?..
Öyle ya;
“Fikir” yok, “ideoloji” yok!..
“Dert” yok, “sancı” yok!..
“Hedef” yok, “ideal” yok!..
Vur patlasın, çal oynasın!..
Lay, Lay, Lom!..
Bu tabloda, “Y Kuşağı” denilen “Gezi Zekâlı”ların da payı var!..
“Simavi’lerin amacı” belki de böyle bir “nesil” yetiştirmekti!..
İşte o nesil; “1980-1999 arası doğan gençler”dir ki, sadece “kurulu düzene isyan” ediyorlar ama “yerine ne kuracaklarını” bilmiyorlar!..
“Yıkılsın” diyorlar ama, “yerine neyin yapılacağına” dair bir “plân”ları, bir“hedef”leri, “yarına dair idealleri” yok!..
İşte bu “Y Kuşağı”na mensup “1 milyonu aşkın genç” Pazar günü seçimde“ilk defa” oy kullandı...
Çoğunluğu da; ya CHP’ye oy verdi, ya HDP’ye!..
Peki ne yaptılar?..
İşte, “kurulu düzen” sarsıldı!..
Peki, yerine ne konulacak?..
Hiç belli değil!..
O halde, neyi değiştirdiler?..
Tamam, “eskiye isyan” ettiler ama, “yeniden eskiye dönüldüğünün”farkında değiller!..
ONLAR GÜNEŞ MOTEL’İ BİLMEZ!
Bakın; “Y Kuşağı’na mensup 1 milyon gencin oy kullandığı” 2015 seçimlerinde, tam da “1977 seçimlerine döndük” iyi mi?..
“Y Kuşağı” bunu bilmez ama, 1977’de ne olduğunu biz anlatalım...
“5 Haziran 1977 seçimleri”nde, Bülent Ecevit’in CHP’si; tam da bugün AK Parti’nin aldığı oy oranı kadar, yani “yüzde 41.3” oy alır... Süleyman Demirel’in Adalet Partisi “yüzde 36.8”, merhum Necmettin Erbakan’ın partisi MSP” de “yüzde 8.5” oy alır...
O zamanlar, TBMM’de “450 milletvekili” vardı... Bu 450 milletvekilinden213’ü CHP’ye, 189’u AP’ye, 24’ü MSP’ye, 16’sı da MHP’ye gider...
Anlayacağınız;
Ecevit’in CHP’si “yüzde 41” oy alarak “birinci parti” çıkmıştır ama, “tek başına iktidar” olamamaktadır!..
Tekrar edelim;
Partisi, 5 Haziran 1977’de yapılan genel seçimlerde yüzde 41.3 oy oranı ile 213 milletvekili çıkaran Ecevit, 21 Haziran 1977’de “azınlık hükümeti”ni kurmuş, ancak 3 Temmuz’da TBMM’de yapılan “güvenoyu oylaması”nda düşürülmüştür!..
İLK MEBUS PAZARI
İşte bunun üzerine, “Türkiye’nin ilk mebus pazarı” kuruldu ve Güneş Motel’deki “pazarlık”larla, “12 bağımsız milletvekili”nin CHP’ye transferisağlandı!..
Bu olay, Türk siyasî tarihinin belki de “ilk ayıbı”dır!.. Çünkü Ecevit, kurduğu “mebus pazarı”ndan “transfer” ettiği milletvekillerinin hepsine de “bakanlık” vermişti!.. Ki, aralarında; “okuma-yazma bilmedikleri” gibi,“imzalarını bile atamayan” mebuslar vardı!..
Ama, CHP’ye girip, Ecevit’i “Başbakan” yapmak için “imza” yerini doldurmaya ihtiyaç yoktu!..
Çünkü, cüzdanları “para” ile, altları da “koltuk” ile doldurulmuştu!..
Bazı bağımsız milletvekillerinin “transfer”iyle 1978 yılında kurduğu hükümette 21 ay başbakanlık görevinde bulunan Bülent Ecevit, 14 Ekim 1979’da yapılan ara seçimlerde iç çatışmalarla boğuşan partisinin oyları gerileyince, 16 Ekim’de hükümetten istifa etti.
Ama “bakan” yaptıklarının çoğu, “yolsuzluk”ları dolayısıyla Yüce Divan’da yargılandı, Tuncay Mataracı gibi “38 yıl hapis cezası” alanlar oldu!..
Bu 21 aylık dönem; aynı zamanda “Zam, zulüm işkence... İşte CHP”sloganlarının sıkça atıldığı, “bir paket margarin” veya “1 litre gazyağı” için “kuyruk”larda yatıldığı, “1 küçük tüpgaz”ın altın fiyatına satıldığı“yokluk, kıtlık ve kuyruk” döneminin yaşandığı dönemdir!..
Dedim ya;
“1980-1999 arasında” doğan “Y Kuşağı”na mensup “Gezi Zekâlı” gençler bunu bilmezler... Ne var ki; “heyecan ve serüven” peşinde koşan bu gençler, acaba; “Türkiye’nin yeniden eskiye dönmesi”ne yol açtıklarının farkında mıdırlar?..
SOSYETE DE “HDP” DEDİ!
Maksadım, bu “Gezi Zekâlı” gençleri suçlamak değil... Hadi, onlar; “Azınlık Hükümeti” nedir, “Mebus Pazarı” nedir, “Milletvekili Transferi” ne demektir, “Güneş Motel” nerededir, bilmezler!..
Peki, “anaları-babaları” da mı bilmiyor?..
Bu gençlerin aileleri, genellikle Bebek’te, Nişantaşı’nda, Etiler’de,Acarkent’te oturur!..
Ve derler ki;
“En iyi Kürt, ölü Kürt’tür!.. En iyi Kürt, doğmamış Kürt’tür!”
Gelin görün ki;
“Kürt düşmanı” bu “Beyaz Türkler” de, bu “Sosyete” tabakası da; geçen Pazar günü, gitmişler, oylarını HDP’ye vermişler iyi mi?..
Buyrun, tabloya bir bakalım:
Bebek: Yüzde 45
Nişantaşı: Yüzde 80
Etiler: Yüzde 20
Bir de, “sosyete ve göbeği şişkin zengin işadamları ile medya yöneticileri”nin oturduğu Acarkent var...
Acarkent’te HDP, yüzde 11 oy alıp, üçüncü parti olmuş!..
Bu, neyi ifade eder?..
Bu, “CHP-HDP işbirliği”ni ifade eder!.. Çünkü; “2001 seçimleri”nde, CHP’nin Acarkent’teki oy oranı “yüzde 80” idi... Aynı 2011 seçimlerinde,HDP’nin Acarkent’ten aldığı oy sayısı “sadece 47’ idi, oy oranı da “yüzde 1.1”lerdeydi!..
Ya 7 Haziran’da?..
CHP; yüzde 80’den, yüzde 65’e düşmüş, HDP de 47 olan oy sayısını 483’e çıkarmış ve oy oranını da “yüzde 11.3”e yükseltmiş!..
Anlayacağınız;
“CHP oyları HDP’ye gitmiş!”
Gelin de, izah edin bunu!..
KAOS’UN HAYRINI GÖRÜN!!!
Sırf “Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı” yüzünden memleketi “kaos”a sürüklediler ama umurlarında değil!..
Hani biz, 7 Haziran için;
“Y istiklâl,
Ya İzmihlâl”
Demiştik ama bir türlü anlatamamıştık ya; Allah korusun, bu “kaos”devam ederse, “çöküşe gidiyoruz” demektir!..
Hadi, PKK’nın; “Ya canın, ya oyun!” tehdidi ile karşı karşıya kalıp, oyunuHDP’ye kullanan “Doğu ve Güneydoğu Kürtleri”ni bir nebze anlıyorum da; bu “Y Kuşağı”na, bu “sosyete”ye ne oldu, anlayamadım!..
Alın, “Kaos”un hayrını görün!..
****************************************************************************
CHP ve MHP’ye rağmen; AK Parti, 4 ilde niye birinci çıktı?
Bazı televizyonlar, “Hatay, Adana ve Manisa’da AK Parti’nin birinci parti olmasını” konuşuyorlar...
Doğrudur; buralardaki “belediye”ler “CHP ve MHP’nin elinde” idi... Buna rağmen, “AK Parti’nin birinciliği” elbette önemlidir... Ama, buna Karabük’ü de eklemek gerekir... Çünkü Karabük’te de, “MHP’li Rafet Vergili Belediye Başkanı”dır...
Burada da AK Parti “birinci”dir!.. Ne var ki; bunda bir anormallik yok... Çünkü, Mehmet Ceyhan’ı aday gösteren AK Parti; “Belediye Başkanlığı”seçiminde “yüzde 42” civarında oy alırken, “Belediye Meclisi” seçiminde“yüzde 50” civarında bir oy almıştır!.. Bu da demektir ki, “başkan adaylığı”konusunda “yanlış tercih” yapmıştır!..
Öyle ya; biri 42, öteki 50!..
Bu “tablo”lar onu gösteriyor ki, bundan sonraki seçimlerde; gerek“belediye başkan adayları”nı, gerek “milletvekili adayları”nı tercih ederken “hatır-gönül”e göre değil, “kalite”ye göre hareket etmek lâzım!..
Yani; “emaneti, ehline vereceksin!”
Zira; “yanlış tercih” yapma lüksümüz yok!..
yeniakit