Biz En Çok Ondan Beslendik

Mehmet GÖKTAŞ

Bir bakıma şanslıydık biz, yaşadığımız dönemde uzaktan yakından epeyce üstad, şair ve yazardan beslenmiştik.

Fakat biz kuşak olarak Sezai Karakoç Ağabeyden beslendiğimiz kadar hiç birinden beslenmedik.

Sonra ondan aldığımız gıdalar çok farklıydı. Çünkü o kendisi de farklıydı.

Onu hiç öyle bildiğiniz, tahmin ettiğiniz yerlerde göremezdiniz. Beklediğiniz yerlere çıkıp gelmezdi.

Hatta onu uzaktan, ekranlarda, sahnelerde de göremezdiniz.

O ne ödül törenlerinin şairiydi, ne kabul günlerinin adamıydı. Dağ gibi otururdu oturduğu yerde. Ve siz onu ancak orada bulabilirdiniz.

Ortalığı sessizlik bürüyünce çıkardı ortaya; öğrenci evlerinde, öğrencilerin ellerinde yıllarca Diriliş dergisi oldu hep. Beyaz karton kapaklı kitaplardı Sezai Karakoç.

Diriliş Neslinin Amentüsüydü Sezai Karakoç,

Hızırla Kırk Saatti Sezai Karakoç

Gül Muştusuydu Sezai Karakoç

O bizim Sezai Ağabeyimizdi

Kendisi öyle demişti, dünya onun için sürgün hayatıydı ve şimdi son buldu onun sürgünü.

Ve doğunun yedinci oğluydu O.

......

Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara

Baharın yazın güzün sırrına ermişti ağaçlarda

Bir alın yazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda

Bir de o talihini denemek istedi

Bir şafak vakti Batı’ya erdi

En büyük Batı kentinin en büyük meydanında

Durdu ve Tanrı’ya yakardı önce

Kendisini değiştiremesinler diye

Sonra ansızın ona bir ilham geldi

Ve başladı oymaya olduğu yeri

Başına toplandı ve baktılar Batılılar

O aldırmadı bakışlara

Kazdı durmadan kazdı

Sonra yarı beline kadar girdi çukura

Kalabalık büyümüş çok büyümüştü

O zaman dönüp konuştu

Batılılar!

Bilmeden

Altı oğlunu yuttuğunuz

Bir babanın yedinci oğluyum ben

Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden

Babam öldü acılarından kardeşlerimin

Ruhunu üzmek istemem babamın

Gömün beni değiştirmeden

Doğulu olarak ölmek istiyorum ben

Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var

Karşınızdakini değiştirmek

Beni öldürseniz de çıkmam buradan

Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki

Fakat değişmeyecek ruhum

Onu kandırmak için çok dil döktüler

Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler

O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı

Bu acıdan yer yarıldı gök yandı

O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı

Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı

Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar

En onulmaz yarası olanlar

Ta kalplerinden vurulmuş olanlar

Yüreğinde insanlıktan bir iz taşıyanlar

(Masal şiirinin son bölümü)

Makamı Cennet olsun!