Biz ne diyorduk;
“Türkiye’nin, güneyinde; Amerika ve Beşşar Esed’in desteği, DAEŞ’in de katkısıyla PYD tarafından bir PKK devleti kuruluyor!..
Rojava, Kobani ve Tel Abyad’dan sonra, bir-iki kanton daha boşaltılacak, buraya da PYD yanlısı Kürtler yerleştirilecek ve böylece Akdeniz’e ulaşılacak!..
Bu koridor açıldıktan sonra, Türkiye By-Pass edilecek ve petrol boru hattı da buradan geçirilecek!..
Ya daha sonra?..
Sonrasını düşünmek bile istemiyorum!”
Evet, son haftalarda, böyle bir “kanlı ve kirli plân”ın varlığından bahsettim... Hem “siyasi”leri, hem de “kamuoyu”nu uyarmaya çalıştım...
Ne var ki;
“Ankara’dakiler”, günlerdir kâh “Meclis Başkanı kim olacak”, kâh “kim, kiminle koalisyon kuracak” hesaplarıyla meşgul olduğundan; “Adım adım kurulan PKK devleti” ile pek fazla ilgilenemediler!..
“Türk’ün aklı sonradan gelir” sözünü doğrularcasına hareket eden kamuoyu ise, ya oynanan oyunu göremedi ya da, “komplo teorisi” deyip geçti!..
Ama, “uluslararası güç odakları”nın sahneye koyduğu, 1915’ten sonraki“İkinci 100 yıllık plân” tıkır tıkır işliyor!..
Hiç kimse görmese de;
Sınırımızın hemen dibinde, bir “PKK Devleti” adım adım kuruluyor!..
Yarın, bunu herkes görecek ama;
İş, işten geçmiş olacak!..
SALİH MÜSLİM’E SORULAR
“PKK’nın Suriye kolu olan PYD”nin lideri Salih Müslim, 2-3 gün önceAydın Doğan’ın kanalı CNN Türk’te “Türkiye’nin güneyinde PKK koridoru kuruluyor” iddialarına cevap verip, demiş ki;
“Orada oluşumları korumaya çalışıyoruz!.. Koridor falan yok!
Uluslararası güçler; IŞİD’e karşı en ciddi savaşan grup olarak bizi gördükleri için, bize destek veriyorlar!..
Bölgedeki Arap ve Türkmen’lere yönelik etnik temizlik iddiaları da tamamen yalan!..”
Peki, sormak gerekmez mi PYD lideri Salih Müslim’e;
l “Madem IŞİD’e karşı en ciddi savaşan grup PYD’dir, o halde, Kobani’den IŞİD’i niye söküp atamadınız?.. Türkiye müdahale etmeseydi, IŞİD’in Kobani’yi ele geçirmesi an meselesi değil miydi?..”
Bir soru daha;
l “Kobani’de IŞİD’e karşı haftalarca savaştınız ve bir varlık gösteremediniz, peki; Tel Abyad’da, IŞİD, tek bir mermi bile atmadan, şehri size niye teslim etti?!?”
Ve son soru;
l “Madem etnik temizlik yapmıyorsunuz; Rojava’dan, PYD karşıtı Müslüman Kürtlerin bir kısmını Kuzey Irak’a, bir kısmını da Türkiye’ye göçe zorlayan kimdi?”
“ŞERİAT’A KARŞI SAVAŞIYORUZ!”
Elbette bir “PYD tahlili” yapacağız ama, önce “PYD’nin nihai amacı”nı söyleyelim:
“Düne kadar ve halen Esed rejimiyle işbirliği” halinde olan PKK/PYD, bütünüyle Kürtlerin yaşadığı bu bölge üzerinde tek başına hakimiyetkurmak istemektedir.
PYD’nin; tıpkı PKK gibi Kürtlerin haklarını savunmak gibi niyeti yoktur.
Türkiye’de başlayan çözüm süreci dolayısıyla hem PKK, hem de PYD daha da güçlenmiş, kadrolarını yeniden tahkim etmiş ve yönetimini bu süreçten istifade ile yenilemiş ve güçlendirmiştir.
Bir taraftan yetişmiş silahlı unsurlarını Kuzey Suriye’ye geçirirken, bir taraftan hasta, yaralı, yaşlı militanlarını daha güvenli yerlere taşımış ve çekilen militanların yerine de binlerce yeni militan devşirmiştir.
PKK/PYD’nin amacı, Kuzey Suriye’de yani Rojava’da sağlam bir zemin oluşturarak, ilk etapta Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi gibi bir yönetim, sonrasında da totaliter, laik ve seküler bir devlet kurmaktır.
PYD’nin başkanı Salih Müslim’in, Taraf gazetesinde Amberin Zaman’a verdiği röportajında açıkça “Biz şeriata karşı savaşıyoruz” demesi de kurulacak devletin nasıl olacağını göstermesi açısından önemlidir.
“Şeriat’a karşı savaşıp, laik ve seküler bir devlet kurmak” isteyen Salih Müslim’in Rojava’da yaptığı, artık daha net görülüyor!..
“Rojava’da, PYD karşıtı Müslüman Kürtleri Kuzey Irak ve Türkiye’ye sürdü ki; orada laik bir devlet kurabilsin!”
Bunu başardı!..
“Tel Abyad”dan da; “Amerika, Esed ve IŞİD desteği” ile Türkmen veArapları Türkiye’ye sürdü ki, oraya PYD bayrağı dikebilsin!..
Dikti de!..
İki-üç kanton daha ele geçirdiklerinde, Akdeniz’e ulaşmış olacaklar!..
ESED, PYD’Yİ DESTEKLEDİ!
“Nihaî hedefi” ortaya koyduğumuza göre, gelin “başa” yani “PYD’nin kuruluş günleri”ne bir bakalım...
Genç Birikim dergisinden Ali Kaçar’ın da yazdığı gibi;
PYD, “PKK’nın Suriye kolu” olarak, 20 Eylül 2003’te Suriye’de kurulmuştur... Irak’ta Kürtçe yayın yapan Zelal TV’ye konuşan Osman Öcalan demişti ki;
“PYD’nin kurulması görevi Murat Karayılan’a verildi... Ancak, Karayılan bu görevi kabul etmeyince; İran’daki PJAK gibi, PYD’yi de ben kurdum! (...) Suriye’deki Esed rejimi de; özellikle Rojava’da PYD’nin güçlenmesini ve etkili olmasını istiyor!..
İran, Irak ve Suriye rejimleri de PYD’ye büyük destek veriyor!”
Buyrun, buradan yakın!..
Hani, PKK’lılar ve HDP’liler, “Rojava Devrimi”nden filân söz ederler ya, bu devrimi(!) kimin gerçekleştirdiği, ayan-beyan ortada!..
Suriye’de, 15 Mart 2011’de “halk ayaklanması” başladığında, “Kürt partileri”nden, sadece Mişel Temo’nun başında bulunduğu “Gelecek/Şepal Partisi”, Esed rejimine karşı “silahlı mücadele” veren Suriye Ulusal Konseyi’nin içerisinde yer almıştır!..
Başında Salih Müslim’in bulunduğu PYD ise, Mişel Temo’nun aksine,“Esed rejiminin yanında” yer almış, onu desteklemiştir!..
Peki, ya sonra?..
Mesut Barzani; 12 Temmuz 2012’de, “Suriye’deki Kürt partileri”ni Erbil’de toplayıp, “Kürt Yüksek Konseyi çatısı altında toplanma ve birlikte hareket etme” çağrısında bulunmasına rağmen, PYD; tıpkı PKK’nın “kuruluş günleri”nde bütün “Kürt derneklerini susturduğu” gibi; bütün Kürt partilerine “baskın”lar yapmış ve hepsini susturmuştur!..
Zaten Esed de, “askeri gücünü çektiği” yerleri, yani Afrin, Kobani, Kamışlaşehirleri ile Cindires, Amude ve Tirbespi gibi kasabaların yönetiminiPYD’ye bırakmıştır...
Böylece; hem “kendisine karşı olan Kürtler ile PYD’yi karşı karşıya getirmiş”, hem de “PKK’nın Türkiye’ye karşı bir mevzi kazanmasını”sağlamıştır!..
Bununla da yetinmemiş, çekildiği yerlerdeki “ağır silah”larını da PYD’ye bırakmıştır!..
MİŞEL TEMO’YU KİM ÖLDÜRDÜ?
“Esed’in bıraktığı ağır silâhlar”la daha da güçlenen PYD, “Esed’e karşı olan gençleri öldürmeye, kimini Suriye rejimine teslim etmeye ve toplanan paralara da el koymaya” başlamıştır!..
Sizin anlayacağınız; “Esed’in kiralık katili” gibi hareket etmiştir!..
İşte, bunun ispatı:
“Suriye Ulusal Konseyi” içinde yer alan ve Esed’e karşı savaşan Mişel Temo, bir “suikast girişim”ni atlattıktan sonra, Ekim 2011’deki ikinci suikastta öldürülmüştür!..
Bedro Aşireti’nin lideri Abdullah Bedro’ya da, Ocak 2012’de “silahlı suikast” düzenlenmiş; Bedro, bu saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulsa da, 3 oğlu öldürülmüştür!..
Ki, Abdullah Bedro, iyileştikten sonra şunları söylemiştir:
“PYD, Kürt bölgelerine hakim olduktan sonra, Kürtlere hayat hakkı tanımayacak, Esed’in Baas rejiminden daha baskıcı bir yönetim kuracaklardır!”
Hadi, Salih Müslim çıksın CNN Türk ekranlarına ve açıklasın;
“Mişel Temo’yu ben öldürtmedim!.. Abdullah Bedro’ya suikastı ben düzenlettirmedim!”
Söylerse bile yalan söylemiş olur!.. Çünkü, 20 Eylül 2012’de, “silah taşıma hakkının sadece kendilerinde olduğunu” deklâre eden ve “Kürt partilerinin karargâhları”nı basan PYD ve Salih Müslim’den başkası değildir!..
Hele söylesin Salih Müslim;
Mart 2013’te, “silâhlı eğitim” aldıklarını ileri sürerek, “PDK’nın 74 üyesini Esed’e teslim eden” PYD değil midir?!?..
“Kiralık katillik” ya da,
“Esed tetikçiliği” bu değil midir?..
ESED’TEN ÖNCE PYD GELDİ!
Bakın; bir yandan “Esed’in zulmü”, bir yandan da “PYD baskısı” yüzündenKuzey Irak’a geçen “mülteciler” ne diyor;
l “PYD; arabama, traktörüme, hatta mutfaktaki yiyeceklerime bile el koydu!.. Çocuklarımızı elimizden aldılar!.. El koymadıkları bir namusumuz kalmıştı, ki ona da yeltendiler!.. Mecburen göç etmek zorunda kaldık!..”
l “Suriye’de olayların başladığı dönemde, Kürt bölgelerinde hiçbir sıkıntı yoktu... Ne zaman ki, PYD bölgeye yerleşmeye başladı, işte o zaman baskılar arttı!..”
l “Biz, Esed’in; bir gün gelip zulüm yapacağını biliyorduk... Ama, Esed’ten önce onun adamları, yani PYD geldi!.. Bize, topraklarımızı terk etmekten başka bir tercih kalmadı!..”
l “PYD Esed’le birlikte çalışıyor!.. Kürt şehirlerinde Esed’e karşı sesini yükseltenler hemen gözaltına alınıyor, işkencelere uğruyorlar, sonra da Esed’in askerlerine teslim ediliyorlar!..”
l “Esed’in bölgede görünen yüzü Salih Müslim’in yönettiği PYD’dir!..
PYD’nin Kürt kardeşlerime yaptığı zulmü, Esed’in askerleri bile yapmadı!..”
l “Şunu herkes bilsin;
PYD; Suriye’de kendisi gibi düşünmeyen 550 bin Kürt’ün Kuzey Irak’a kaçmasına yol açmıştır!.. 180 bin Kürt de, Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştır!..”
l “Bu insanlar, IŞİD saldırılarından dolayı değil; PYD’nin tehdit, baskı, şiddet ve işkencelerinden dolayı topraklarını terk etmişlerdir!”
KÜRTLERİN YENİ DİKTATÖRÜ!
Mülteciler bunları söylüyor...
“Suriye Kürt bölgesinin 3. büyük partisi” olan yani suikasta kurban gidenMişel Temo’nun partisi olan Şepal de, Mart 2012’de yaptığı açıklamada diyordu ki;
l “Suriye’de PYD adıyla faaliyet gösteren PKK, Kürtlerin yeni diktatörüdür!.. Yıllardır Türkiye’de şiddeti savunan PKK, Suriye’de, bunu PYD eliyle yapıyor!..
Kendisi gibi düşünmeyenleri ya da kendisini eleştirenleri tehdit ediyor, korkutuyor, kaçırıyor, işkence ediyor ve kim muhalif ise, onları öldürüyor!”
Evet;
“Kürtlerin yeni diktatörü,
Türkiye’de PKK,
Suriye’de PYD!..”
Uzun lâfın kısası;
PYD, sadece Türkiye için değil, asıl “Kuzey Suriye’de yaşayan Kürtler için büyük bir tehdit”tir!..
Ve bu tehdit;
Gittikçe büyüyor!..
Gittikçe “dev”leşiyor,
Gittikçe “devlet”leşiyor!..
Türk kamuoyu, maalesef bunun farkında değil!.. Ankara ise, “koalisyon formülleri” ile meşgul!..
Bütün partiler, “Türkiye’yi kim yönetecek” hesapları yaparken, korkarım ki, bir gün; ortada “Yönetilecek bir Türkiye” de kalmayacak!..
Salih Müslim, Aydın Doğan’ın CNN Türk’üne çıkıp, ne derse desin,“tehlike” büyük!..
“Tehlike sınırımızda!..”
Korkarım bir gün;
“Sınırlarımızın içine de girecekler!”
Uyan Türkiye, lütfen uyan!..
Bu iş, “koalisyon”larla halledilemez!..
*****************************************************************************
Meclis’teki ant içme töreninden 3 fotoğraf karesi
l Bana, “Meclis’teki ant içme töreninden aklında ne kaldı?” diye sorsanız, derim ki; AK Parti Adana Milletvekili Bennur Karaburun kaldı...
Bennur Hanım, tekerlekli sandalyesi ile geldi “Meclis kürsüsü”ne...
“Ant içme metni”ni okumaya başlamadan önce,“Bismillahirrahmanirrahim” dedi ki, kendisini gönülden tebrik ediyorum...
l Bir de, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın; “en yaşlı üye” olduğu için, “TBMM Geçici Başkanı” sıfatıyla açış konuşması yaptığı esnada“Geçici Başkan” demek yerine, yanlışlıkla “Geçici Genel Başkan” demesi vardı ki, gülüşmelere yol açtı. Ancak, ben o an Kemal Kılıçdaroğlu’nu merak ettim... Koltuğu zaten tehlikede olduğu için, Baykal’ın “Geçici Genel Başkan” demesi, herhalde Kılıçdaroğlu’nu hop oturtup, hop kaldırmıştır!..
l “HDP’liler”in; topluca okunan “İstiklâl Marşı”na iştirak etmemeleri de, herhalde kayıtlara geçmiştir...
Ne diyorlardı;
“Biz, Türkiye partisiyiz!”
Eee, Türkiye’nin milli marşı “İstiklâl Marşı” iken, siz niye okumadınız?..
Bu, ne biçim “Türkiye Partisi” olmak?!?..
Görünen o ki, “90’ları” özlüyorlar!!!..
yeniakit