Srebrenitsa Soykırımı'nın 13. yıldönümü vesilesiyle bir mülahaza: Bosna-Hersek nüfusunun yaklaşık yüzde 45'i Boşnak, yaklaşık yüzde 35'i Sırp, yaklaşık yüzde 18'i Hırvat'tı.
Sırplar arkalarına Sırbistan'ı (dolayısıyla Rusya, İngiltere ve Fransa'yı), Hırvatlar da arkalarına Hırvatistan'ı (dolayısıyla Almanya ve Avusturya'yı) alarak, Boşnak komşularının soyunu kırmaya kalktılar.
1992'den 1995'e kadar 200 bin civarında Boşnak öldürüldü, yüzbinlerce Boşnak da vatanını terk etmek zorunda kaldı.
Doğu Bosna ve Hırvatistan sınırına yakın Hersek toprakları, Boşnaklardan neredeyse tamamen 'temizlendi'.
Soykırım harekâtı, üç gün içinde 8 ilâ 10 bin Boşnak erkeğinin katledildiği Srebrenitsa'da zirveye ulaştı.
Boşnaklar, taşıyabileceklerine ihtimal verilmeyen ağırlıkta bir yara aldılar.
Fakat bu yara Boşnakları öldürmedi.
Boşnakları öldürmeyen yara Boşnakları güçlendirdi.
Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti ve bereketi yağdı üzerlerine.
Bu rahmet ve bereket, bütün 'rasyonel' hesapları alt üst etti.
Aliya İzzetbegoviç'in önderliğinde büyük imkânsızlıklar içinde başlayan ve "mission impossible" (imkânsız görev) olarak görülen direnişi başarılı kılarak kâfirleri şoke eden Rabbimiz, şimdi de demografik bir şokla sarsıyor kâfirleri: Son araştırmalara göre Boşnakların nüfus oranı, mucizevi bir şekilde, yüzde 60'a yükselmiş bulunuyor!
Hırvatların nüfusu yüzde 10'un altına düşmüş"
Sırp nüfusu da azalmış"
Rahman ve Rahim Allah'ın işine bakar mısınız?
"Bosna'da bizden başka kimse kalmayacak" diyen soykırım failleri çoğunlukken azınlığa düştüler, soykırım kurbanı taraf ise azınlıkken çoğunluk hem de ezici çoğunluk- haline geldi.
Bosna-Hersek'e hemen hemen her sene gidiyorum; her gidişimde Boşnak bölgelerini biraz daha kalabalık ve neşeli, Sırp ve Hırvat bölgelerini ise biraz daha ıssız buluyorum.
Boşnakların yüzlerinde her şeye rağmen güller açıyor.
Sırp ve Hırvatlar ise genellikle suratsız suratsız dolaşıyorlar; Boşnakların çoğunlukta olduğu başkent Saraybosna'nın büyülü atmosferinde neşelenebiliyorlar ancak.
Boşnak bölgelerinde Allah'ın rahmeti, Sırp ve Hırvat bölgelerinde ise Allah'ın laneti adeta dokunulabilir bir şey.
Hülasa-i kelam, Yunus Emre'den: Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası?