Biz, ne “vaat”ler duyduk...
Tansu Çiller’in “iki anahtar” vaatlerini de duyduk, Süleyman Demirel’in “5 fazlası” vaatlerini de!..
Yine de, “en renkli vaat”ler, Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan’ın vaatleriydi!.. Sahnede “şarkı-türkü” söyletiyor, meydandakilere “ekmek arası döner” dağıtıyor, bir de “vaat”te bulunuyordu: “Mazotu 1 Lira’ya indireceğim!”
Evet, ne “vaat”ler duyduk biz!..
Nurettin Sözen bile; “Beni seçerseniz; her sabah kapınızda bir ekmek ve bir şişe süt bulacaksınız” diyor ve böylece “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı”nı kazanıyordu!..
Ne var ki;
Tüm bu “vaat”lerin arkasından, “Türkiye”nin ve “halk”ın ne “badireler”atlattığını, “hâlâ o vaatlerin bedelini ödediğimizi” unutmuş değiliz!..
Tansu Çiller’in;
“DYP’yi iktidara taşıyın, bir ev ve otomobil anahtarını cebinizde bilin”vaadi ile iktidara gelmesinden sonra, “iki anahtar” bekleyen halk;“Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en acımasız devalüasyonlarından biriyle” karşılaşmıştı... Ekonomi “dip” yapmış, işsizlik ise “tavan”a fırlamıştı!..
Süleyman Demirel’in; sırf merhum Turgut Özal’a inat, özellikle “tütün üreticileri”ne yönelik olarak söylediği, “Kim ne veriyorsa, benden beş fazlası” sözü üzerine, iktidara gelen DYP-SHP koalisyonu; “yakılması gereken tütün”lere ve hatta “tütün balyaları içindeki taş ve toprağa” bile para ödemiş ve “ekonomi”yi batırmıştı!..
KOKTUK, BİTLENDİK, ZEHİRLENDİK!
Nurettin Sözen’e gelince... O da, “ekmek ve süt” sloganıyla geldiğiİstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde; “kapısında bir ekmek ve bir şişe süt” bekleyen halkın kapısına “çöp dağları” yığmıştı!.. “Ekmek ve süt kokusu” bekleyen İstanbul halkının; “çöp kokusu” ile burunlarının direği sızlamıştı!..
“Hava kirliliği” yüzünden, insanlar sokaklarda “zehir solumaya” ve“maske” ile dolaşmaya başlamış, “trafik keşmekeşi” yüzünden de “tek-çift plâka” tartışmaları artmıştı!..
Yine SHP’li Nurettin Sözen döneminde, “Türkiye tarihinin en büyük skandalı” olan “İSKİ Skandalı” patlak vermişti!..
Ama, asıl önemli olan, İstanbul’un “Susuz Yaz”lara mahkûm olmasıydı..Tayyip Erdoğan’ın; “Bunların kökleri bereketsiz” sözünü haklı çıkarırcasına, İstanbul’da ne “bet” kalmıştı, ne “bereket!”
“Tek damla su” düşmüyordu!.. “Baraj”lar kurumuş, musluklardan “yosun”ve “çamur” akıyordu!.. Baraj tabanlarında, “susuzluktan toprak bile çatlamış, bir metrelik yarıklar oluşmuştu!”
İstanbul, o kadar “susuz”du ki;
Hiç unutmam, iki hanım; “çocuk”larının ellerinden tutmuş, “İstanbul Belediyesi’nin önündeki havuz”a getirmiş, ellerindeki “sabun” ve“maşrapa” ile çocuklarını yıkamışlardı!..
Peki, niye?..
Çünkü evlerindeki musluklardan “su” akmıyor, sürekli “tıss” sesi geliyor, ya da “çamur” veya “yosun” akıyordu!..
İşte, İstanbul’a “yağmur bombası”nın atıldığı günlerde, “Sözen’li günler”dir!.. Ki; o “yağmur bombası” bile bir işe yaramamış, İstanbul’a “tek damla yağmur” düşmemişti!..
Dedik ya, “kök” meselesi,
“Bereket” meselesi!..
KILIÇDAROĞLU’NUN SSK’SI!
Geçmişinde “birçok vaat” duyan milletin kulakları, şimdi de; eskinin Bağ-Kur ve SSK Genel Müdürü, şimdinin CHP Genel Müdürü olan Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Noter tasdikli vaatleri”ni duymak zorunda kalıyor!..
Zorunda kalıyor, çünkü;
Bir yandan “kartel medyası”, bir yandan “Paralel Medya ve onların Taraf’tarları ile Sözcü’leri” sürekli “Kılıçdaroğlu’nun vaatleri”ni pompalamakla meşgul!..
Hiçbiri de sormuyor Kılıçdaroğlu’na;
“Sosyal Sigortalar Kurumu; 1991 yılındaki Genel Müdür Ziya Yalçın Sayın döneminde 128 bin lira kâr ederken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Müdürlük yaptığı 1992’de 2 milyon 556 bin lira zarar açıklamadı mı?..”
Buyrun “tablo”ya bir bakalım:
l 1991 128.000 Kâr
l 1992 2.556.000 Zarar
l 1993 8.084.000 Zarar
l 1994 19.399.000 Zarar
l 1995 81.335.000 Zarar
l 1996 144.383.000 Zarar
l 1997 336.000.000 Zarar
l 1998 447.000.000 Zarar
l 1999 1.111.000.000 Zarar
Sormak gerekmez mi;
1991’de “kâr” eden bir SSK, “Kılıçdaroğlu’nun Genel Müdürlüğü”döneminde, niye hep “zarar” etmiştir!..
Kılıçdaroğlu’nu, “SSK’yı batırmak”la suçlayanlar haksız değil midir?..
SSK’NIN İFLÂS RAPORU!
O dönemde, Bay Kılıçdaroğlu’nun, SSK’yı “akraba çiftliği”ne çevirdiğini,“PKK’lı ve DHKP-C’li teröristleri” bile SSK’ya aldığını, şimdilik yazmıyorum... Ama, Kılıçdaroğlu döneminde SSK’nın; Hazine’den, 1994yılında 15 milyon lira, 1995 yılında 60 milyon lira, 1996 yılında ise 90 milyon lira yardım almak zorunda kaldığını” yazmak zorundayım!..
Ve yine yazmak zorundayım ki;
9 Kasım 1993 Salı günkü Milliyet’in manşetinde yer alan “SSK’nın Gizli İflâs Raporu” başlığının mimarı da Kılıçdaroğlu’dur!..
SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, Hükümet’e gönderdiği, “İvedi... Önemli... Gizli” ibareli raporda demektedir ki; “Kurum’un gelirleri yaklaşık 64 trilyon, emekli aylıkları ve diğer ödemeler ise 90 trilyon tutmaktadır!..
Eğer, 26 trilyon bulamazsak, sayıları birbuçuk milyonu bulan emekli, dul ve yetimlerin 1994 yılı Şubat ayı maaşları ödenmeyecektir!.. Bu durum devam ederse, Şubat’ı izleyen aylarda da emekli aylıklarının ödenmesi mümkün görünmüyor!”
İşte bu “rapor” üzerine, o günkü gazeteler diyordu ki;
“Emekli, dul ve yetimler; kendilerini kıt-kanaat geçindiren maaşları alabilmek için, banka kuyruklarında çile dolduruyordu... 26 trilyon bulunamazsa; Şubat 1994’ten sonra, banka önlerindeki bu kuyruklar bile olmayacak!”
Anlayacağınız;
Emekli, “kuyruğa bile razı”ydı!..
“GEÇ EMEKLİLİK ŞART!”
Peki, bu “tablo” karşısında, Bay Kemal Kılıçdaroğlu ne diyordu?..
“Emekli sayısı, sigortalı sayısından daha hızlı artıyor... Bu durumda, Haziran maaşını da ödeyemeyiz!..
Erken emeklilik, mutlaka önlenmeli!
SSK’yı geç emeklilik kurtarır!”
“Emekliler” için “20 yıl önce” bunları söyleyen Bay Kılıçdaroğlu; şimdi kalkmış, aynı emeklileri, “yılda 2 ikramiye” ile tavlamaya çalışıyor!..
Sorarlar adama;
Dün “Emekliye maaş ödeyemem” diyen bir adam, bugün “nereden”bulacak parayı?..
Yoksa, yine;
“SSK’nın mallarını mı satacak?”
Geçmişte böyle yapmıştı!..
“Emekli maaşlarını ödeyebilmek için, SSK’nın 374 gayrımenkulünü, 5 trilyon lira karşılığında Emlak Bankası’na devretmiş, yine de 1 trilyon açık kalmıştı!”
Öyle sanıyorum ki;
“Benim adım Kemal!.. Ben parayı bulurum” diyen Bay Kılıçdaroğlu, herhalde bu defa da “Türkiye’yi satışa çıkaracak!”
YÜZDE 35’İ DE TASDİK ETTİK!
Hepsi bir yana da;
Bay Kılıçdaroğlu, “Emeklilere Ramazan ve Kurban bayramlarında birer ikramiye vereceğim” sözünü “Noter’e tasdik” ettirirken “Yüzde 35’ten daha düşük oy alırsam siyaseti bırakır, kenara çekilirim” sözünü acaba niye “notere tasdik” ettirmedi?..
Öyle değil mi;
“Yüzde 35 hedefi”ni de “notere tasdik” ettirmeli değil mi?..
Diyor ki;
“Hesap-kitap adamıyım!”
Bu, nasıl “hesap-kitap bilmek”tir ki, “SSK’yı batıran” sensin!..
Bu, nasıl “hesap-kitap adamlığı”dır ki, “yüzde 35’in iktidar olmaya yetmeyeceğini” bilmiyorsun!..
Hem “yüzde 35’i” hedefliyorsun, hem “iktidar” rüyaları görüyorsun!.. Bu, ne iştir Kemal Bey?..
Hadi, bu “yüzde 35” hedefini de, git, “notere tasdik” ettir!..
Ama, ettiremezsin!..
Çünkü, sen de çok çok iyi biliyorsun ki;
“7 Haziran gecesi”nde “kâbus”lar görecek, “8 Haziran sabahı”na ise, ancak ve ancak “yüzde 23-25’ler”le uyanacaksın!..
Zaten, onun için “bol keseden sallıyorsun” ya!.. Zaten onun için “2 ikramiye” diyorsun ya!..
Biliyorsun ki; bu millet nasıl olsa, senin “söz”lerine ve “vaat”lerine itibar etmez, CHP’ye “iktidar” yüzü göstermez!.. O vaadinin “millette karşılığı”olacağını ve milletin sana “inanacağını” düşünseydin; vaatlerini gidip de“notere tasdik” ettirmek zorunda kalmazdın!..
Madem “2 ikramiye”yi notere tasdik ettirdin, hadi git yine notere, şu“yüzde 35”hedefini de tasdik ettir!..
Ama, ettiremezsin!.
Çünkü, sen de inanmıyorsun!..
İKİ ECEVİT’TEN BİRİ!
Bir soru daha soralım:
Bay Kemal Kılıçdaroğlu, “SSK Genel Müdürlüğü”nden sonra, 1999 yılında“Kocaeli Milletvekilliği için DSP’den aday adayı” olmuştu... Peki, Bülent Ecevit, bırakın onu “aday” göstermeyi, “listeye bile almamıştı” acaba neden?..
“SSK’yı batırdığı” için olabilir mi?..
“SSK’daki Yolsuzluk Dâvâsı”ndan yargılanırken, “Rahşan Affı ile kurtulduğu” için mi?..
Sahi, Bülent Ecevit’in; henüz “sağ” iken; “En büyük hatam, Kemal Derviş’i Amerika’dan getirtmekti” demesine rağmen, bugün Kemal Derwish’i Amerika’dan ithal edip, “Ekonomi Bakanı” yapacağını söyleyen Bay Kılıçdaroğlu, acaba “Ecevit’ten intikam” mı almaya çalışıyor?..
İyi de, Ecevit’in mirası olan Rahşan Ecevit’i, niye CHP’de tutuyor?.. Herhalde, “Rahşan Affı ile kendisini kurtardığı” için “vefa borcu”nu ödüyor!..
BİR YETMEZ, İKİ IMF’Cİ!
Bu konuda, değil bir tek yazı, “kitaplar dolusu” da yazsam; “Çarkçıbaşı Kemal Kılıçdaroğlu”nun yalanlarını anlatmam mümkün değil!..
Yazıyı bitirmeden önce; Doç. Dr. Selin Sayek Böke’ye de bir çift sözüm var...
“CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, demiş ki;
“Kılıçdaroğlu’nun emekliye iki ikramiye sözü, AKP’nin kimyasını bozdu!”
Ben, hiç kimsenin kimyasının bozulduğunu filan sanmıyorum... Çünkü,“asıl kimyası bozulması gereken” Selin Hanım’ın kendisidir!..
Öyle ya;
Kendisi, “CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı” olmasına rağmen, Bay Kılıçdaroğlu, acaba niye Kemal Derwish’i ithal etmeyi düşünüyor?..
“Selin Hanım yeterli değil” diye düşündüğü için mi, yoksa; “IMF karşıtı annenin IMF uzmanı kızı”nın yanına, bir “IMF taşeronu” daha getirmek için mi?..
Anlaşılan o ki;
Kemal Derwish ve Selin Sayek Böke gibi “İki IMF’ci” ile Bay Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi yine “IMF kapılarında süründürmek” istiyor!..
“IMF’ye borçlarını ödemiş ve hatta borç verecek seviye”ye gelmiş birTürkiye, korkarım ki; “Kılıçdaroğlu’nun vaatleri” ile, yine “IMF’den borç almaya” başlayacaktır!..
Çünkü o vaatler, ancak “IMF’den alınacak paralar”la karşılanır!..
Uzun lâfın kısası;
1990’lı yıllarda “SSK’yı batıran” Bay Kılıçdaroğlu’nun yeni hedefi“Türkiye’yi batırmak”tır!..
Allah göstermesin!..
***************************************************************************************
Pinokyo demiş ki; kim bu Kemal Kılıçdaroğlu, nereden çıktı bu adam?
Fıkra bu ya... Pamuk Prenses, Süpermen ve Pinokyo, bir yolculuğa çıkmışlar... Giderlerken, bir şehirde “güzellik kraliçesi” seçimi yapılıyormuş...
Pamuk Prenses; “Ben bu yarışmaya katılacağım” demiş ve yol arkadaşlarından beklemelerini rica edip, gitmiş, katılmış yarışmaya...
Döndüğünde, arkadaşları;
“Ne oldu?” diye sorunca, “Şüpheniz mi vardı” demiş Pamuk Prenses;“Elbette birinci seçildim!”
Sevinçle yollarına devam ederlerken, bir başka şehirde; “Dünyanın en güçlü erkeği” yarışmasının yapıldığını öğrenmişler... Süpermen demiş ki;“Ben bu yarışmaya katılmak istiyorum... Siz, beni burada bekleyin!”
Döndüğünde; “Ne oldu?” demişler...
O da, tıpkı Pamuk Prenses gibi, “Şüpheniz mi vardı” demiş; “Elbette birinciliği ben kazandım!”
Bir süre sonra;
Aralarında “kukla”ların da bulunduğu “Yalancılar Kralı Yarışması”nın yapıldığı bir şehre gelmişler. Kim “en büyük” ve “en iyi yalan”ı söylerse, ödülü o alacak!..
Kukla Pinokyo, “şansımı bir deneyeyim” demiş ve gitmiş, katılmış yarışmaya!..
Döndüğünde, yüzü al al, mor mormuş!..
Üstelik; iki gözü iki çeşme, hüngür hüngür ağlıyormuş!..
“Ne oldu?” demiş arkadaşları;
“Yoksa kazanamadın mı?”
Cevap vermiş Pinokyo;
“Kim ulan bu Kemal Kılıçdaroğlu?..
Nereden çıktı bu adam?..
Ancak ikinci olabildim!”
yeniakit