Kim, ne derse desin; dün, Türkiye için “tarihi bir gün”dü... Dolayısıyla, “17 Haziran 2014, saat 16.00”yı, hemen herkes hafızalarına kazımalıdır... Dün, Tayyip Erdoğan gibi bir “çılgın adam”ın, “3. Havaalanı” gibi “çılgın bir proje”yi hayata geçirdiği, “dünyanın en büyük havaalanı”na ilk harcı attığı gündür.
Dün temeli atılan havaalanı, “dünyanın en büyük havaalanı”dır ve de “dünyaya rağmen” gerçekleşecektir!..
FRANKFURT’UN 3 KATI!
Neden “dünyanın en büyüğü”dür?..
Çünkü;
165 yolcu köprüsü, her türlü uçak tipinin inişine uygun müstakil 6 pisti, 16 taksi yolu, 500 uçak park kapasiteli toplam 6,5 milyon metrekare büyüklüğünde apronu, yaklaşık 70 bin araç kapasiteli açık ve kapalı otoparkı olacaktır.
10 milyar 247 milyon Euro gibi bir parayla inşa edilecek havaalanı, Allah nasip ederse “2018 yılında” belki de “daha önce” hizmete girecek ve “yılda 150 milyon yolcu”ya hizmet verecektir.
Dile kolay;
150 milyon yolcu...
Almanya’nın Frankfurt Havaalanı’nın 58 milyon yolcu kapasiteli olduğu, Atatürk Havaalanı’nın 80 milyon yolcuya hizmet ettiği, Sabiha Gökçen Havaalanı’nın kapasitesinin de 24 milyon yolcuya çıkarılacağı düşünüldüğünde; dün temeli atılan “Havaalanı”nın ne kadar büyük olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
Anlayacağınız;
“Dünyada eşi-benzeri yok!”
“Biz hayâl ediyoruz,
Türkler yapıyor!”
Evet, evet;
“Almanlar hayâl ediyor,
Türkler yapıyor!”
Hem, öyle yapıyor ki;
Meselâ, Almanlar, “Berlin Havaalanı’nı 8 yıldır bitirememişken”, Türkiye, “dünyanın en büyük havaalanı”nı hem de “38 ay” gibi kısa bir sürede bitirip, hizmete açacak, iyi mi?..
Almanlar, “kıskanmasın” da ne yapsın?..
“Kudurmasınlar” da ne yapsınlar?..
“Bu Türkler, amma da çok olmaya” başladılar!.. Hem “Frankfurt Havaalanı’nın tekeli”ni kırıyorlar, hem de dünyanın en büyük havaalanını, “yerli sermaye ve yerli adamlarla” inşa etmek gibi bir “çılgınlık” yapıyorlar!..
Daha önce öyle miydi?..
Böylesine “büyük proje”lerde, mutlaka “yabancılar” da bulunur, bir kısmını Amerika tırtıklar, bir kısmını Almanya, bir kısmını da İngiltere, İspanya veya İtalya tırtıklardı!..
Ama şimdi; “5 Türk işadamı” gerçekleştirecek bu dev projeyi!..
Sırada diğerleri var...
“Kıtalararası ilk tünel” olan Marmaray’ın açılmasından sonra, “ayaklarının yüksekliği 322 metre” olan ve bu haliyle “dünyanın en yüksekleri” arasında yer alacak olan “3. Boğaz Köprüsü” var... Ki bu köprü, “1408 metre uzunluğu”nda, “59 metre genişliği”nde olacak... Üzerinde, “8 şeritli kara yolu, 2 şeritli tren yolu” bulunacak...
Kanalistanbul da sırada...
Onun da, “145 metre eni, 25 metre derinliği” olacak!..
NE ZAMAN ATILIM YAPSAK!
Dün, TRT Haber’in konuğu olan Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ünsal Ban, ilginç bir söz sarfediyor ve diyordu ki;
“Türkiye ne zaman bir atılım yapacak olsa, önüne mutlaka engeller çıkarılmıştır... Meselâ, 1980’li yıllarda GAP başlatılmış, hemen arkasından PKK terörü başlamıştır.”
Gerçekten de öyle değil mi?..
Kısa adı GAP olan Güneydoğu Anadolu Projesi’nin belkemiğini oluşturan Atatürk Barajı’nın temeli 1983’te atılmış...
Ne enteresandır ki;
PKK’nın büyük eylemlere başlama tarihi de 15 Ağustos 1984’tür!’..
Ve yine;
Bir “Çılgın Proje” olan Kanalistanbul’un isminin ilk telâffuz edildiği tarih 27 Nisan 2011’dir!.. “Gezi Parkı eylemleri” de, Mayıs 2013’te başlamıştır... Üstelik, “Gezi Zekâlı”ların eylemlere son vermek için ileri sürdüğü “şartlar” arasında; “3. Köprü’den vazgeçilsin!.. 3. Havaalanı yapılmasın!.. Kanalistanbul projesi rafa kaldırılsın” talepleri vardır!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Gezi zekâlı”ların bu talepleri, “vatanseverlik” midir, yoksa “vatan hainliği” mi?.. Bu talepler “yerli” talepler midir, “Almanya’nın talepleri” mi?..
NİYE 4-6 DEĞİL DE, 5?
Bir “ayrıntı”ya daha dikkat!..
“Kirli 17 Aralık Operasyonu”nun devamı olan “25 Aralık Operasyonu”nda “gözaltına alınmak istenen 5 işadamı” vardı... Dikkat, “4 veya 6” değil, sadece 5 işadamı!..
Bu 5 işadamı, “3. Havaalanı ihalesini kazanan 5 işadamıydı” iyi mi?..
“Gezi zekâlı”lardan sonra, “Yargı ve Emniyet’teki Paralel Cunta”nın ne yapmak istediğine ve “kimin emrinde” olduğuna siz karar verin!..
Demek oluyor ki;
“GAP’ın hayata geçmesi” esnasında “PKK’yı kurdurup, kullanan” mahfil ve odaklar, “Çılgın Projeler”in hayata geçmesi esnasında da, “Gezi Zekâlı” taifesini ve “Paralelci”leri kullandı!..
Bu “Gezi Zekâlı”lar, Türkiye’ye öyle bir “zarar” verdiler ki, Prof.Dr. Ünsal Ban’ın açıkladığı rakamlara göre; bu ülke, “Gezi kalkışması” esnasında, “tam 100 milyar Dolar zarar” görmüştür!..
Bu “100 milyar Dolar”la da;
“4-5 Güneydoğu Anadolu Projesi, 50-55 Bakü-Ceyhan boru hattı, 25 Atatürk Barajı, 38-40 Boğaz Köprüsü, 15 bin 24 derslikli okul, 850-900 adet de 400 yataklı tam teşekküllü eğitim ve araştırma hastanesi yapılabilirdi.”
Türkiye’ye böylesine büyük zarar veren bu “politize olmamış”(!) gençler, “cici çocuklar” oluyor, öyle mi?.
Bunlar “cici çocuk” ise;
Kime “vatan haini” diyeceğiz?..
OTOMOBİLDEN ÖNCE UÇAK!
Türkiye’nin önüne “takoz” koyanlar, bu ülkenin ilerlemesini engellemek için “çelme” takanlar, elbette “PKK”dan, “Gezi Zekâlı”lardan ve “Paralelci”lerden ibaret değildir!..
Bir de, bu ülkede öyle bir “medya” var ki, sürekli “Batı’nın borazanı” olmuş ve Türkiye’yi hiç sevmemiş!.. Açık ve net, “Türkiye’nin ilk yerli otomobili Devrim”in önünü kesen de, “medya”da çıkan haberlerdir!..
“Devrim” demiş, “otomobil” demişken, “yüzleşmemiz” gereken bir “acı gerçek” daha var!..
Biliyorsunuz değil mi;
“Türkiye, otomobilini yapmadan önce uçağını yapan bir ülkeydi!”
Evet, evet;
İNÖNÜ ENGEL OLDU!
Gelin görün ki;
Bu uçakların birer “Boeing” olmasının önündeki tek engel de, “Milli Şef İsmet İnönü”den başkası değildir.
Önce Vecihi Hürkuş’tan söz edelim...
Hayatını uçmaya adamış Hürkuş, bütün ömrünü Türkiye havacılığını geliştirmek için harcamıştı. Daha 1928 yılında ilk uçağını yapmış ve bu uçakla Çekoslovakya’dan Türkiye’ye uçarak dönmeyi başarmıştı. 1969’da vefatına kadar da havacılıkla ilgili bütün projelerin içinde yer almış, varını yoğunu bu uğurda harcamıştı.
Hürkuş hayalci değildi... Hayata geçirmeye çalıştığı işler kâr getirecek projelerdi. İlk yerli sivil uçağı yaptı ama uçuş lisansı vermediler. Türk Hava Yolları’nın uçmadığı noktalara sefer düzenlemek için havayolu şirketi kurdu, ruhsat vermediler.
Havayoluyla posta dağıtımı için 8 uçaklık filo kurdu, önce bu işe izin çıktı, ardından 7 uçağını seferden alıkoydular!..
Anlayacağınız;
Hürkuş bütün hayatı boyunca “kendisini sürekli çelmeleyen bürokrasi” ile uğraşmak zorunda kaldı. Ama, bu yolda yalnız değildi.
DEMİRAĞ’I DA İNÖNÜ ENGELLEDİ!
Cumhuriyet’in ilk müteahhitlerinden, müteşebbis ve sanayici Nuri Demirağ da uçmaya gönül vermiş, “ilk havaalanını, ilk uçak fabrikasını kurmuş, uçuş okulu açmış bir isim”di...
Demirağ da, attığı her adımda görünmez bir el tarafından engellenmiş, teşebbüsleri akim bırakılmıştı.
İstanbul fabrikalarında yapılan ilk yerli Türk uçağı, 1941 Ağustos’unda Demirağ’ın doğduğu yer olan Divriği’ye uçarak gidip gelmiştir. Nuri Bey, aynı yılın Eylül ayında on iki uçaklık filoyu Bursa, Kütahya, Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Elazığ ve Malatya rotasında uçurarak halka kendi uçaklarımızla göklerimizi koruyabileceğimizi göstermiştir.
Nu.D.38 adı verilen bu yolcu uçağı, tamamen Türk mühendis ve işçilerinin ortaya çıkardıkları Türk tipi bir uçaktır. Altı kişilik yolcu uçağının çift pilot kumandası bulunmaktadır. Saatte 325 kilometre hız yapabilmekte ve 1000 kilometre mesafeyle havada kalabilmektedir. Buna rağmen THK, bu uçakları almaktan vazgeçer.
1936’da bir Çekoslovak firması ile anlaşarak Beşiktaş’ta proje atölyesini kurmuş. İş büyüdükçe, atölyeler yetmeyerek uçakların testleri için bir piste ihtiyaç hasıl olmuş ve bunun için Yeşilköy’de bugün Atatürk Havalimanı olarak kullanılan Elmas Paşa Çiftliği satın alınmış.
SİPARİŞLER İPTAL
Türk Hava Kurumu (THK) Nuri Demirağ’a 10 adet eğitim uçağı ile 65 adet planör siparişi vermiş. Demirağ ve ekibi, bir yandan bu siparişleri yetiştirirken, bir yandan da Nu.D.38 ismi verilen altı kişilik, çift motorlu ve gövdesi alüminyum kaplı yeni bir model geliştirmiş.
Demirağ’ın bu başarısı, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankılar uyandırmış. Son teknoloji ile donatılan ‘Nu.D.38’in yapılması, dünya uçak sanayicilerinin dikkatini çekmiş...
Ve çok geçmeden dünya havacılığında A sınıfı yolcu uçağı kategorisine alınmış. Ayrıca yolcu uçağı olarak tasarlanan “Nu.D.38”in, savaşta mükemmel bir bombardıman uçağı olarak hizmet verebilmesi meselenin farklı bir boyutu.
İlginç olan, hiçbir zaman Demirağ’ın bu uçağının THK tarafından kabul görmemiş olması.
Peki, neden ve nasıl?..
Ufuk Uras’ın babası Hasip Uras’ın bir kitapta aktardığına göre;
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Nuri Demirağ’ın yaptırdığı havaalanını ve okulu gezdikten sonra Nuri Demirağ’la ilginç bir diyaloğa giriyor.
İnönü, ‘Nuri Bey, her şey çok mükemmel, daha ileriye gitmek için niçin devletle işbirliği yapmıyorsunuz’ diye soruyor. Nuri Demirağ da; bunun için senelerce uğraştığını, ama başaramadığını söyleyerek, devlet mensuplarının rüşvet taleplerini dile getiriyor. İnönü bozuluyor ve bunun ispat edilip edilemeyeceğini soruyor. Demirağ; bunun için gerekli evrakları getirmek için müsaade isteyip ayrıldıktan sonra, İnönü, yanındakilere, “Zenginliği başını döndürdü. Havaalanını istimlak edin. Uçakları sattırmayın” diyor.
Zaten sonra; Türk Hava Kurumu da verdiği uçak siparişlerini iptal ediyor.
Lütfen dikkat;
Demirağ’ın uçakları hem “yolcu uçağı” olarak hem “ambulans uçak” olarak, hem de “savaş uçağı” olarak kullanılmak üzere dizayn edilmiş!..
İnönü, “THK’ya baskı” yapıp, “uçak siparişlerini iptal ettirdiği” gibi, Demirağ’ın “uçakları ihraç etmek” istemesine de, şu gerekçeyle karşı çıkıyor:
“Bunlar stratejik ürünlerdir.
Dışarı çıkmalarına izin veremeyiz!”
Öyleyse, sen al!..
Almıyor!..
Satayım!..
Sattırmıyor!..
Ve sonunda, “iflâs” edip, uçak işinden vazgeçiyor Nuri Demirağ!..
BİR DE NURİ KİLLİGİL VAR
Sadece Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ mı?.. Bir de Nuri Killigil var...
Nuri Demirağ, Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil’in de yakın arkadaşıdır... Nuri Killigil Paşa da; Türkiye’nin ilk silah ve patlayıcı imal eden fabrikatörüydü. Ordunun bazı siparişlerini üstlenen Paşa’nın Sütlüce’deki fabrikası; hem de, Nuri Demirağ’ın uçak imalatı serüveni ile aynı tarihlerde, yani 1949 yılında esrarengiz şekilde infilak eder... Nuri Paşa’nın cesedi bile bulunamaz... Nuri Paşa’nın İsrail’le savaş halinde olan Mısır’dan yüklüce bir cephane siparişi aldığı için fabrikasının sabotaj sonucu infilak ettiği, hâlâ konuşulur.
Bugün “Dünyanın en büyüğü olan 3. Havaalanı”nı konuşuyoruz... Bu vesileyle, “nereden nereye” geldiğimizi ve “Türkiye’ye kimlerin takoz olduğunu” da bilin istedim!..
Dilerim ki;
“Dünyanın en büyük havaalanı” için “Bismillah” diyen Türkiye, inşallah bir gün gelir, “dünyanın en büyük uçağı”nı yapar!..
Tabiî, “takoz”lar olmazsa!..
*************************************************************
Gezi Park›’n›n kufl beyinli eylemcileri!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Üçüncü Havaalanı’nın temel atma töreni” öncesinde; Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada “3. Havalimanı ile hesaplaşmaya çalıştılar. Saat 4’te temel atacağız, güçleri yetiyorsa önünü kessinler. Dimdik durmasaydık ödenen bedel çok daha ağır olacaktı. Tuzaklara düşseydik kaybeden yine eski Türkiye olacaktı. Kimileri de hızlı tren projesini sabote etti. Bunlar, vatan haini değil de nedir” dedi.
Gerçekten de, bunlar “vatan haini” değilse, kime “vatan haini”, kime “vatansever” diyeceğiz?
Biliyorum, “vatan haini” demek, “çok ağır bir suçlama”dır!.. Ama, bir “ülkenin kalkınması”na karşı çıkmak, “dünya ile yarışır” hâle gelmesini engellemek “vatanseverlik” olabilir mi?..
Bunlara kalsa var ya; bu ülkede;
“Ecevit’in Köy Kent’i” ve de “Erdal İnönü’nün Büyükçekmece’de açtığı Umumi Tuvalet”ten öteye gidilemez!..
“Gezi Parkı”nda pinekleye pinekleye,
Hepsi “Kuş beyinli” olmuş!..
yeniakit