Kapitalizmin krizi, BM ve NATO’yu da vurdu. Bu şok, Arap Birliği’nde de etkisini gösterdi ve zirve ertelendi..
BM ve NATO, ne Ukrayna krizinde ve ne de Gürcistan krizinde bir varlık gösteremedi..
Mısır’daki darbe karşısında da darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemeyen bir Avrupa, bir ABD vardı.
Suriye gerçeği karşısında da BM, AB ve NATO kafasını kuma gömdü. 3 maymunları oynamaya devam ediyorlar. Gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor bunların.
Batı bütün kavram ve kurumları ile Belfaur’u, Sycos-Picot’u, Lozan’ı ile çöküyor.. Cici demokrasilerini gördük. Sanayilerini, ekonomilerini de.. Bilimleri, felsefeleri, ahlakları, aileleri hepsi birden çöktü. Artık içerek korkularını unutmaya çalışıyorlar. İntihar ederek, giderek daha anlamsız hale gelen hayatlarını sona erdiriyorlar.
Vicdanları onların kalplerini ve beyinlerini zonklatıyor. Zenginliklerinin arkasındaki Kızılderili kanı, siyahilerin gözyaşı ve sarı ırkın çalınan alın terleri onları rüyalarında bile rahat bırakmıyor.. Onlar da şunun farkındalar; 40 kişiye bir pul, bir kişiye 40 pul.. Kurt kuzuya şah olsa bu taksimi yapmazdı. Bu utancın altında eziliyorlar.
BM, AB ve NATO ayı Yogi gibi, boşlukta yürüyorlar. Aşağı baktıklarında düşecekler.
Şu hale bakın, bunların hepsi, daha dün ortaya çıkan bir terör örgütü ile bile başa çıkamıyorlar.. Demokrasi, laiklik, liberalizm, insan hakları, hukuk devleti.. Artık eylemlerini bırakın, söylemlerinde bile yok.
Geçen gün okumuşsunuzdur, NATO ülkesindeki siyasiler, NATO üyesi ülkelerin Hıristiyan askerlerinin bir Müslüman ülke için savaşmak istemeyeceğini söylüyordu. Zaten tehlikenin rengi Yeşil değil mi idi, NATO için artık? Hatırlayın, Bosna da o Avrupalı askerler ne yaptılar, kimden yana durdular?!.
NATO askerlerinin bırakın Müslüman bir ülke için savaşmasını, kendi ülkeleri için savaşırlar mı. Uçakla gelir, vurur, giderler.. İHA’lar ve uzun menzilli füzeler bu anlamda NATO ülkeleri için büyük önem taşıyor.
İddiaya göre Rusya ve İran birlikte, Esed’den sonra Yemen’de Husilerin yanında savaşa dahil olacaklarmış.. Mesele Suriye ve Yemen olmaktan çıkıp, Türkiye ile Arap yarımadası arasında bir bariyer oluşturup, Suudi Arabistan’ı kuşatma altına almak. Daha doğrusu, Mekke, Medine ve bütün Arap yarımadası Şii ve Rusya’nın kuşatması altına alınmaya çalışılıyor.
Ya da bu kuşatma yeni dünya savaşının coğrafyası olabilir mi? Zaten daha şimdiden, dünyadaki fiili mülteci sayısı 2. Dünya savaşı sonrası mülteci sayısını aşmış.
Eğer bu ütopya gerçekleşecek olursa; Türkiye güneyden ve kuzeyden kuşatma altına alınmış olacak. Afganistan’ı bile işgal edemeyen Rusya bu macerası ile sıcak sulara değil, Hind Okyanusu’na inmeye çalışıyor. Yemen operasyonu sadece Yemen’i değil, Eritre, Cibuti, Somali ve Etiyopya’yı da ilgilendiren bir durum. Bu arada PKK, PJAK üzerinden zaten İran’la temas içinde. İran PKK için can simidi oldu. Şimdi de bir yandan ABD, öte yandan Rusya cehenneme odun taşırcasına PYD ve onun üzerinden PKK’ya silah göndermeye devam ediyorlar.. Rusya aklınca bu bölgeyi eline geçirecek, İran da yeni Kadirov olarak bir Şii imparatorluğu kuracak. Görelim Mevlam neyler. Herkesin bir hesabı var, Allah’ın da bir hükmü.
Bütün bu gelişmeler, başta BM ve NATO olmak üzere uluslararası örgütler ve bu örgütler tarafından oluşturulan sözleşmelerin anlamını kaybettiğini gösteriyor. AB, AİHS ya da AGİT ne oldu? “Savaş suçu” diye bir suç yok mu artık. Uluslararası Ceza Mahkemesi ne iş yapar?..
Tekrar soruyorum; bunca devlet, bunca örgüt, daha dün ortaya çıkan bir terör örgütü ile baş edemiyorsa, dünya barışı bu kadar çürük bir pamuk ipliğine bağlı ise, kim kendini güvende hissedebilir.. Eğer çare ihkak-ı hak ise, o zaman dünyayı sözü edilen bir dünya savaşından daha büyük bir tehlike bekliyor olabilir.
Almanya’da halk, mülteci kampı olarak düzenlenen bir oteli ateşe vermiş. Yetmemiş yangını söndürmeye giden itfaiyeyi engellemiş. Yetmemiş mülteci taşıyan araçlara saldırmışlar. Demokrasinin beşiği olan Batı Avrupa’da neler oluyor. Fransa’da mülteci kampı, esir kampından farksız diyor bir avukat arkadaş..
Bir Suriye, bir Filistin krizini, Irak sorununu çözemeyen bir dünya hangi sorunu çözebilir. Darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemeyenlerin dünyası. O zaman Allah’ın hükmü size ulaşana kadar bekleyin.. Allah’ın rahmeti de, azabı da bize şah damarımızdan daha yakındır.
Bu arada biz de şunu hatırlayalım: Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir.
Selâm ve dua ile..
yeniakit