Yazarımız Ersoy Dede’nin 26 Aralık Cuma günkü yazısını okudunuz mu?..
Ersoy Dede, o yazısında, Akit’in, bütün “kritik süreç”lerde “referans gazete” olma özelliğini koruduğunu, “haber” ve “köşe yazıları”yla, bir gün olsun taviz vermediğini, “cesur yayın politikaları”yla nasıl bir “gazetecilik”yapılacağını dosta-düşmana gösterdiğini ifade ediyor ve diyordu ki;
“Akit, her daim kırılmadan, eğilip bükülmeden söyledi lafını.. Tehditlere, şantajlara boyun eğmedi.. Yargı eliyle boynuna geçirilmeye çalışılan yuları fırlattı attı.
Paşalara teslim olmadığı gibi Hocalara da eyvallah etmedi..
Paralel Yapı, elindeki her türlü imkanı kullanarak önce itibarsızlaştırmaya çalıştı..
Evvela kurumsal olarak sonra tek tek hepimize yönelik sistematik bir kampanya yürütüldü..
Patronlarımıza, yazarlara, muhabirlere varana kadar, hepimize saldırdılar.. Saldırmaya da devam ediyorlar..
Ardından ekonomik olarak çökertmeye çalıştılar.. Reklamla, ilanla tehdit ettiler...
Haberleri yok ki;
Akit beğenmediği reklamı almadığı için kişilik sahibi bir gazete..
Bilemediler...
Akit’i ancak bayiden parasını ödeyerek tek tek satın alabilirsiniz. Onun dışında hiçbir dönemde hiçbir güç Akit’i satın alabilmeyi başaramadı..”
AKİT, REFERANS GAZETE
Ersoy Dede’nin yazdıkları, bizim “22 yıllık yayın çizgimiz”in bir özetidir!..
Gerçekten de;
“28 Şubat” sürecinde “Paşa”lara, “17 Aralık” sürecinde de “Hoca”denilenlere eyvallah etmedik, asla teslim olmadık, her daim “gerçek”leri haykırdık...
Biz, “22 yıllık yayın hayatımız” boyunca; “Müslümana karşı müşfik, Kâfir’e karşı şedit” olduk!..
Çünkü biz;
“Bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz” bir gazeteydik... Yayın hayatımız boyunca da, bu “prensip”lerimizden asla taviz vermedik... 22 yıl boyunca;“çifte standart”larla, “ikiyüzlülük”lerle, “istismar”larla, “dinsiz ve densiz”lerle, “yolsuzluk”larla, “hırsızlık”larla, “ahlâksızlık”larla, “tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler”le, “Hizmet deyip, milletin paralarını zimmetine geçirenler”le hep mücadele ettik, etmeye de devam ediyoruz!..
Bu “Doğrucu Davut”luğumuzdan dolayıdır ki, başımıza gelmedik iş kalmadı!..
BOMBA’YLA İLK TANIŞMAMIZ!
Aksaray Küçük Langa Caddesi’nde “bülbül yuvası” gibi, “apartman bozması küçücük bir bina”da olduğumuz “ilk yıllarımız”da, binamızı çevreleyen “korkuluk”lara asılmış bir “el bombası” ile tanıştık!..
“Tehditler”başlamıştı!..
Bu tehditler, daha sonra, “mallarımıza zarar verme”eylemlerine dönüştü!..
Susmadık, pısmadık!..
Yolumuza devam ettik...
Sonra, “TSK içindeki illegal bir yapılanma” olan ve “Batı Çalışma Grubu”nun yerine ihdas edilen “Cumhuriyet Çalışma Grubu”nun “legal ve illegal eylem plânları”nın hedefi olduk... O “plân”lar, elbette “eylem”e de dönüştü ve merkez binamız “kaleşnikoflu saldırı”ya uğradı!..
“Gazeteyi basamayalım” diye sık sık “elektrik”lerimiz kesildi,“bilgisayar”larımıza “sabotaj”lar yapıldı!..
Bir sabah uyandığımızda, gazetemizin bahçesinde; “2 panzer ve keskin nişancılar eşliğinde, 400 polis”le karşılaştık!..
“Terör üssü basar” gibi girdiler binamızın içine!.. En alt kattan, en üst kata kadar, her odaya girdiler, her köşede arama yaptılar!..
“Terörist” arıyorlardı!.
Ama, gördüler ki;
Karşılarına çıkan personelimiz, “Başbakanlık tarafından kendilerine verilen Sarı Basın Kartı taşıyan gazeteciler”di...
NE BADİRELER ATLATTIK!
Ama, durmadılar!..
“Akit’e baskı”yı devam ettirdiler ve her fırsatta üzerimize geldiler!.. Ankara’dan “SSK müfettişleri” gönderdiler, o müfettişler, gazetemize adeta “üs” kurup, “haftalar boyu, defterlerimizi didik didik incelediler!”
Ne bir “usûlsüzlük” bulabildiler, ne de “vergi kaçağı!”
Yine durmadılar!..
Bu defa, bir “mafya lideri”nin asılsız bir ihbarı ile “gözaltılar” yaşadık ki,“İki Hasan Vak’ası”nı hepiniz biliyorsunuz...
Bu “operasyon” da tutmadı!..
Susmadık!.. “Sesleri kısılmış milyonların sessiz çığlıklarını haykırmaya”devam ettik!..
Evet, boyun eğmedik!..
Sen misin boyun eğmeyen,
Sen misin susmayan,
Bu defa, “312 General”le geldiler üzerimize... Bırakın Türkiye’yi, “dünyada bile eşi-benzeri görülmeyen bir tazminat linci”ne maruz kaldık!..
Peki, sustuk mu?..
Haykırmaya devam ettik!..
Türkiye yetmedi, Almanya’dan da “baskı”lar gördük... “Akit’in Almanya baskısını yasakladılar”, hatta Otto Schily denilen Alman İçişleri Bakanı,“Akit’in, Türkiye’de de yasaklanmasını” istedi!..
Ama, hayır!..
Biz “yasak”larla, “yolsuzluk”larla, “ahlâksızlık”larla mücadeleye devam ettik ve “Allah’tan başka, hiç kimsenin önünde boyun eğmedik!”
Her “güçlü”nün önünde boyun eğen, “ceketin düğmesini ilikleyip” dizlerine kapanıp,“çıkarlarını korumak” isteyen“seyyar kıbleli”lerden değildik!..
ONLAR, “BASKI” NEDİR, BİLMEZLER!
Biz, 22 yıl boyunca;
Bir “Hak’kın sesi”ne, bir de“halkın sesi”ne kulak verdik...
Bugün, Paralelci gazeteler ve onların tetikçileri“medyaya baskı”dan, “medyanın özgür olması gerektiği”nden filan dem vuruyorlar ya, onlar “baskı” da görmedi, “linç” de!..
Onlar, “akıllı bina”larında “toz pembe bir hayat” sürerken, Akit mensupları“deli”lerle boğuşuyor, onların “baskı ve linç”lerine karşı “var olma savaşı”veriyordu!..
Dedik ya;
Akit, 22 yıllık hayatı boyunca “baskı”lara, “yasadışı zorbalık”lara ve “linç girişim”lerine maruz kalırken, “Hakk’tan ve halktan” başka kimseye güvenmedi, o “ses”ten başkasına kulak vermedi...
Çünkü, inanıyorduk ki;
“Hak ve halk bizim yanımızda.”
VEFAKÂR OKUYUCULARIMIZ
Ersoy Dede, “Akit’in 22 yıllık yayın çizgisi”ni özetlediği yazısında, bir“örnek” veriyordu:
“Faşist Gezi Kalkışması günleri... Yine kelle koltukta yazıyoruz gerçekleri.. Yine her türlü saldırının, tehdidin altındayız..
Bağcılar’da bir bakkaldayım. Önümdeki adam; “iki ekmek üç de Akit gazetesi” dedi..
Dedim; “hayrola üç gazete niye?”..
Dedi ki:
“Vallahi elimden gelen budur.. İmkanım olsa her gün 10 tane alsam da, dağıtsam. Ancak üç tanesine yetiyor gücüm”...
Bu aidiyeti, mensubiyeti, sahiplenmeyi, bugüne kadar hangi gazete için gördünüz?.. Üç kuruş reklamla satın alınabilecek bir güç mü bu?.”
“Akit’e destek” verenler, sadece “3 gazete” almakla mı yetindiler?..
Sadece “dua” etmekle mi kaldılar?..
“Dua” etmeleri, elbette çok çok önemliydi... Ama, “Akit ailesi”nin birer ferdi olan okurlarımız sadece “dua” etmekle, sadece “gazete” almakla yetinmediler...
Özellikle “312 General’in tazminat linci”ne maruz kaldığımız ve bugün“Paralel’in yanında” bir yayın çizgisi takip eden Hürriyet gazetesinin;“Generallerin hukuk zaferi” başlıkları atıp, “zil takıp, çiftetelli oynadığı”günlerde, “Akit okurları” ne yaptı, biliyor musunuz?..
Kimi “arsa tapusu”nu getirdi, kimi “evinin tapusu”nu!.. Kimi “otomobilini bağışlamak” istedi, kimi “minibüs”ünü!..
“Yeter ki susmayın” dediler;
“Çünkü siz susarsanız,
Bizim sesimizi duyan olmaz!”
Bazı okurlarımız; “evlerine 5 ekmek, bir Akit” alırken, “çok zorda” kalıp,“mağdur” olunca, “Akit almaktan” vazgeçmişlerdi ama, sonra; “Midemiz doyuyor fakat, beynimiz aç kalıyor” deyip, “4 ekmek, bir Akit” almaya başlamışlardı!..
Evet, “ekmek”lerinden vazgeçmişler, Akit’ten vazgeçmemişlerdi!..
Hele söyleyin;
Böyle bir “aidiyet”, böyle bir “mensubiyet”, böyle bir “sahiplenme” ve böyle bir “dayanışma”, hangi gazete için görülmüştür!..
Okurlarımıza; bu “dua”ları ve “destek”leri için hep “teşekkür” ettik, etmeye devam ediyoruz...
Sağolsunlar, varolsunlar...
Cenab-ı Allah, sayılarını arttırsın...
DOST DEDİK, KAZIK YEDİK!
1993’ten bu yana; sadece “baskı”larla, “zorba”larla ve “linç girişimleri”yle boğuşmak zorunda kalmadık...
Bu süre içinde, “dost bildiklerimiz”den de “kazık”lar yedik... “Kardeş gazete” diye bildiğimiz gazetelerin yöneticileri; “kendi bölge temsilcileri ve dağıtıcılarına talimatlar” verdi...
“Bizim dağıtıcılarımıza” dediler ki;
“Akit’i dağıtmaktan ne kadar kazanıyorsan, sana 2-3 misli para!.. Akit’i bırak, bizim gazetemizi dağıt!..”
Böyle böyle; “bazı dağıtıcılarımızı ve okuyucularımızı kaptılar!”
Hâlâ da bunu yapanlar var!..
Akit’in arasına, kendi gazetelerini de koydurup, bedava verdikleri gazetelerle tiraj şişirmesi yapmaya çalışan gazeteler var!”
Biz, bunları duyuyor, görüyoruz ama onları “deşifre” edeceğimiz günler yakın!..
Göreceksiniz;
Bugüne kadarki “baskı ve yıldırma taktikleri” ile Akit’i susturamayanlar, bu“operasyon”larla da susturamayacak ve “plân”ları mutlaka açığa çıkarılacak!..
Şimdilik bekliyoruz!..
KURUMSAL BAĞIMIZ YOK!
Bu vesileyle; “daha önce açıkladığımız” bir hususu, tekrar belirtmek istiyoruz:
“Akit; bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz bir gazetedir... Hiçbir kişi ve kuruluşla; doğrudan veya dolaylı bir bağımız, bağlantımız yoktur!..
Dolayısıyla;
Yıllarca beraber çalıştığımız ve bir süre Ankara Temsilciliğimiz görevini yürüten Yener Dönmez ve çıkardığı Vahdet gazetesiyle de, en ufak bir ilgimiz, ilişkimiz yoktur!..
Evet, Yener Dönmez’le uzun yıllar birlikte çalıştık... Ama o, kendi gazetesini çıkarmak isteyince, bizden ayrıldı!..
Helâlleştik ve ayrıldık.
O, şimdi kendi gazetesini çıkarıyor... Onun çıkardığı gazeteyi; Akit’in çıkardığı bir başka gazete gibi görenlere ve bu yönde dedikodu çıkarıp, manipülasyon yapanlara diyoruz ki; bu dedikodulara inanmayın!.. Bir ilgimiz, bağımız ve en ufak bir bağlantımız yok!.. Herkes kendi yolunu seçti ve o yolda yürüyor!”
Bunu “özellikle” ifade ediyoruz ki, “dedikodu”lar ile bazı kafalardaki“şüphe” ve “istifham”lar son bulsun!..
Haa, Yener Dönmez’le “kavgalı ve küskün” müyüz?.. Hayır... İnsanî ilişkilerimiz elbette devam ediyor, edecek!.. Ama “kurumsal” anlamda hiçbir bağımız, bağlantımız yok...
O, Akit’ten ayrılmıştır ve artık “kendi gazetesinin patronu” olmuştur!..
Durum, bu kadar açık ve net!..
ANKARA’DA GÖREV DEĞİŞİMİ
Yine bu vesileyle, “Akit’teki son gelişme”yi de haber verelim... 27 Aralık Cumartesi günü verdiğimiz “haber”de de okumuş olduğunuz gibi, “Akit’in Ankara Temsilciliği’nde bir görev değişikliği”ne gittik... Yener Dönmez’in ayrılmasıyla, “Ankara Temsilciliği” görevine getirdiğimiz Hasan Önalarkadaşımız; İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu ile görüşerek, “sağlık problemleri” sebebiyle “bu görevden affını” istedi... Biz de, kendisine; “Akit’in Meclis’teki Büro Şefi” olmasını teklif ettik... Kabul etti... Bundan sonra; görevine “Meclis Büro Şefi” olarak devam edecek...
“Ankara Temsilciliği” görevini ise, uzun süredir “Genel Yayın Danışmanlığı” görevini yürüten Serdar Arseven arkadaşımız yürütecek...
Serdar Arseven’e ve Hasan Önal’a yeni görevlerinde başarılar diliyor, özellikle “Paralel’le mücadele” konusunda, kendilerinden “aktif katkılar”bekliyoruz...
Çünkü, Paralel’le mücadele; “Türkiye’nin istiklâl ve istikbal mücadelesi”dir!..
2014’ten 2015’e gireceğimiz şu günlerde, istedik ki bunları bilin..
Selam ve saygılarımızla..
yeniakit