1972’lerden beri, günlük yazılar yazmakta olan birisi olarak, hiçbir Amerikan Başkanı’nı yazılarımda bu derece devamlı sözkonusu etmemiştim. Ama, Trump devamlı gündemimizde.. Çünkü, siyaset meydanına alenen ‘İslâm ve Müslüman düşmanlığı’sergileyerek girince ilgi uyandırmış ve seçimi de böyle kazanmıştı.
***
Şöyle bir bakıyorum da. Benim dünyaya geldiğimden bu yana bir düzine Amerikan Başkanı gelip geçmiş. Bunlardan ilki olan Truman hakkında o zamanlar bir kanaatimin olması düşünülemezdi.
Diğerlerini ise kendi yaşıma ve kavrayışıma göre anlamaya çalışmışımdır.
İkinci Dünya Savaşı’nda (savaşın galibi olan) Müttefik Orduları’nın başkomutanı olan ve 1952-60 arasında 8 yıl Başkanlık yapan General D. Eisenhover Aralık-59’du, galiba Ankara’ya gelmişti.
Biz öğrenciler de mânâsını bile tam olarak bilmeden ‘I love you IKE!’ (Seni seviyorum IKE!)’ diye bağırttırılıyorduk. (O, Amerika’da kısaca IKE / Ayk diye anılıyormuş..)
Dünya o zamanlar Amerika ile Sovyet Rusya arasında ‘Batı ve Doğu’ diye iki kutuplu haldeydi ve Türkiye Batı Kulübü’ndeydi.
***
IKE’dan sonra J. F. Kennedy Amerikan Başkanı olmuştu.
Sovyetler’in Gagarin isimli bir astronotu, fezaya gönderilen ilk insan olarak başarıyla fırlatması Amerika’yı sanki daha güçsüz gibi bir duruma düşürmüştü.
İşte o durumda Kennedy, inisiyatifi ele geçirmek istemiş ve Kuba adasında yerleştirilmiş olan ‘nükleer başlıklı’ Sovyet balistik füzelerinin derhal sökülmesi için bir mühlet vermiş ve aksi halde müdahalede bulunacaklarını açıklamıştı, Ekim-1962’de.. Dünya bir nükleer savaşın eşiğine gelmişti.
Ama, Sovyet Rusya lideri N. Kruşçev de ‘Türkiye’deki Amerikan füzelerinin sökülmesi’şartını ileri sürmüştü. Türkiye daha bir diken üstündeydi.
Kennedy ise ‘Biz Türkiye’deki füzeleri sökmeyeceğiz’ diye bastırınca. S. Rusya Küba’daki füzeleri sökmüş ve o büyük kriz atlatılmıştı. (Ama aradan 25 sene geçtikten sonra açıklanan Amerikan gizli belgeleri gösterdi ki Amerika Rusya’ya ‘Türkiye’deki füzelerin miadını doldurduğunu, kullanılamaz ve ateşlenemez durumda olduğunu bildirmişti.)
Küba Krizi’nden bir sene kadar sonra Kennedy, 22 Kasım 1963 günü Texas’ta vurularak öldürüldü ve onun yerini Başkan Yardımcısı L. Johnson almıştı.
1963-Kıbrıs Buhranı’nda ‘Türkiye’yi mahvederiz’ diye tehdit eden Johnson.
***
USA emperyalizmi’ninVietnam Savaşı en kanlı şekliyle devam ediyor, yüzbinlerce
sivil insan da eriyordu. Amerika da 55 bin kadar asker kaybetmişti. Bizim toplum, iki süper güç arasındaki güç denemesinde ‘Hür Dünya Lideri’ diye yaldızlanan Amerika tarafındaydı, tabiatiyle.
Ama daha da ilginç olan; giderek yükselen protestolar karşısında Johnson’un ‘Unutmayalım ki, Vietnam Savaşı sâyesinde Amerikan ekonomisi, yüzde 70’lik bir atâlete düşmekten kurtulmuştur’ şeklindeki sözleriydi.
***
1972’lerden Nixon, Ford, Carter gibiler başkanlar dış dünyada fazla gözükmüyorlardı.
Sadece Nixon Türkiye’yi ‘Afyon ekimini durdurmazsanız, Sultanahmed Camii’ni bombalarız’ diye tehdit etmiş ve 12 Mart 1971 Darbesi’yle gelen Askerî Yönetim’e baş eğdirmişti.
Reagan’ın 8 yıllık, sonra (Baba) Bush’un 4, sonra Clinton’un 8, sonra (Oğul) Bush’un 8, sonra Obama’nın 8 yıllık başkanlıkları. Ve sonra şimdi de Trump.
Bütün bunların içindeTrump, belki biraz Johnson’la Nixon’u andırıyordu, biraz da Truman’ı. Ama onlar bile bunun kadar çılgın ve patavatsız davranmayıp, kendi koydukları Uluslararası Hukuk kurallarına yine de zâhiren uymaya çalışıyorlardı.
Fakat bugün karşımızdaki kişi tutarsızlığın, aklına her esenin esiri ve zebûnu olmuş bir zamâne firavunu görüntüsünde. Şimdi de ‘Türkiye’yi ekonomik açıdan mahvedecekleri’ni söylüyor.
Ama ondan da geriye kalan, nice firavunlar gibi lânetle anılmak olacaktır.