Geçtiğimiz günlerde İstanbul Fatih camiinde Cuma namazının ardından düzenlenen "Suriye halkı ile dayanışma eylemi"nde Kuveytli milletvekili heyeti de yer almış, milletvekillerinden Dr. Velid Tabtabai eylemde bir konuşma yapmıştı.
Bu katılım bir açıdan, uluslar arası dayanışma örneği sergilemesi cihetiyle anlamlı bir tablo olarak görülebilir ve takdir edilebilir. İstanbul"da düzenlenen protesto eylemlerinde bir ilk olan böylesi bir katılım, acaba İslam ümmeti arasında içtenlikli bir dayanışma mı, yoksa uluslar arası bir fitne ve komplonun bir göstergesi mi, bunu ortaya koymak ve tartışmak gerekir.
Söz konusu bu milletvekilinin kimliği ile ilgili ortaya koyacağımız bazı veriler, aslında, Ortadoğu"da "devrim ve direniş karşıtı" güçlerin nasıl bir çaba içinde olduklarını, İslami kılıklı birtakım kişi ve odakların Suud ve ABD"nin bölgesel projesinin nasıl bir piyonu haline geldiklerini göstermesi açısından ibret verici göstergesi durumunda.
Aslında son yıllarda Suudi Arabistan ve körfez ülkelerinden Türkiye"ye sıkça gelen birtakım delegelerin, İstanbul"u üs edinerek bölgesel bir planı nakış nakış örmeye çalıştıklarını biliyoruz. Fakat bunlar öylesi kisvelere bürünmekte ki, dışarıdan bakıldığında, sanki bunlar İslam ümmetinin sorunlarına karşı ihlaslı ve fedakarca bir gayretin içindeler. Sanki bunlar başta "Filistin davası" olmak üzere, zulme ve saldırıya uğrayan Müslümanlarla bir ümmet bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmekte, üzerlerine düşen İslami görevleri eksiksiz yerine getirmeye çalışmaktalar...!
Ancak gerçekten böyle mi?
İslam devrimi ve direniş¸ İslam ümmetinin gelecek ufkunu aydınlatmaya devam ederken, birileri de bu ufku karartmak ve "İslami direniş projesi"ne karşı "Suud-Amerikan projesi"ni gerçekleştirmek için sinsi planları hummalı bir çalışma ile sürdürmekteler. İşte bunun en bariz örneği, Dr. Velid Abdulaziz adlı bu milletvekilinin profilinde saklı. Bu adamın ne olduğunu, ne yaptığını ve neyin peşinde koştuğunu biraz olsun öğrendiğimizde, Suriye üzerinden oynanmak istenen kirli oyunların iç yüzünü daha iyi anlama fırsatını da yakalamış olacağız.
Bu adam Türkiye"ye niçin geldi, kimlerle ilişki içinde, amacı ne ve neyin peşinde, bu da önemli. Aslında bu kişi münferit bir durum değil. Bu kişi, benzer çalışmaların ve organizasyonların bir simgesi durumunda. Bu kişiyi tanıdığımızda, "İslamcılık" ve "müslüman alim" kisvesi altında nasıl büyük bir ihanet ve sürdürüldüğünü görmüş olacağız. Amerika"nın, siyonistlerin ve bölgesel müttefiklerinin sıktığı kurşun, attığı bomba ve yaptığı yıkım bir kenara, böylesi odakların tahribatının görülmesi, özgür vicdanlara birçok hakikati öğretmiş olacak...
Umarım ki bu bilgiler, kirli bölgesel odakların planlarına alet edilmek istenen bazı kardeşlerimiz için de bir uyarıcı olur. Namertçe hesaplar peşinde koşanlar ülkemizde Müslümanları kendilerine kolaylıkla alet edebilecekse, onların "İslami kardeşlik ve ümmet duyarlılığı"nı istismar edip ihanetin bir parçası haline getirebilecekse, çok büyük bir zaaf içindeyiz demektir. Gerçek bir Müslümanın basiret ve feraseti bu komplolara, fitne ve ihanetlere yol vermez.
Önümüzde iki seçenek vardır; ya bu ihanetlerin karşısında güçlü bir tepki vereceğiz, ya da doğrudan veya dolaylı bu ihanetin gönüllü bir parçası olacağız.
Bu milletvekili ile ilgili vereceğimiz bazı bilgiler birtakım gerçekleri ortaya koymanın yanı sıra, aynı zamanda biz Türkiyeli Müslümanların, İslami grupların niyet ve çabalarının anlaşılması noktasında bir samimiyet testi olacak"
Bahreyn halkının tanklarla ezilmesini savunan bir İslam hukukçusu!
Dr. Velid Tabtabai aynı zamanda bir İslam hukuku profesörü. Diğer bir tanımla Müslüman bir alim. Kendisi Kuveyt parlamentosunun en etkin İslamcı milletvekili olarak tanınıyor.
Tunus ve Mısır"la başlayan halk devrimlerinin ardından Bahreyn halkı, Amerika"nın bölgedeki en sadık müttefiki ve ileri karakolu olan Bahreyn krallığına karşı "özgürlük yürüyüşü"nü başlattığında, Suudi Arabistan"ın öncülüğündeki "Körfez Savunma Konseyi İşbirliği Ülkeleri" acil bir toplantı düzenleyip Bahreyn halkının devriminin önlenmesi için kararlar almış ve ardından Suudi Arabistan rejimi askeri birlikleri ve tanklarını Bahreyn"e göndererek masum ve savunmasız insanlar üzerine bomba yağdırmıştı. Yine bu Suud güçleri evlere düzenlenen gece baskınlarıyla tutuklanıp götürülen yüzlerce Bahreynliye ağır işkenceler uygulamış, kadın tutuklulara ise iğrenç tecavüzlerde bulunmuştu. Suud destekli Bahreyn rejiminin yıktığı camilerin sayısı ise bilinmiyor..!
Kısacası, ülkemizde de olduğu gibi, birtakım sözüm ona "İslami" şahsiyet ve grupların sistematik ve örgütlü bir şekilde İslam dünyasının ilgi ve bilgisinden uzak tuttuğu bu katliam, yıkım, tecavüz ve İslami mukaddesata yönelik barbarca saldırılar, başta Amerika"nın talimatı ile gerçekleştirilmiş olsa da, uygulayıcıları, savunucuları ve destekçileri ne yazık ki malüm "İslami" şahsiyetler ve odaklar olmuştur..!
Amerika Savunma Bakanı Robert Gates ve ABD Merkez Orduları Komutanı Mike Millen"in Bahreyn kralı ile görüşmesinin ardından başlatılan bu insanlık dışı ve barbarca saldırıların amacı, her şeyden önce Amerika"nın Bahreyn"deki askeri varlığını, 5. Filosunu güven altına almak içindi. Zira Bahreyn halkının devriminin zafere ulaşması durumunda, en ağır darbeyi de Amerika almış olacaktı..!
Amerika"nın Afganistan ve Irak işgallerinde birinci dereceden üs olarak kullandığı Bahreyn, Amerika"nın bölgesel çıkarları açısından stratejik bir önem taşıyor. Zira Bahreyn ve Katar"daki Amerikan üsleri, donanmaları ABD işgal ve saldırıları için hayati bir önem taşıyor.
Bizler Irak ve Afganistan işgallerine karşı itiraz sesimizi yükseltirken, Necef ve Felluce"yi, Kandahar ve Celalabad"ı bombalayan Amerikan uçaklarının Bahreyn ve Katar"daki filolardan havalandığını, işgal ve saldırıların ve buralardan kumanda edildiğini hiç konuşmadık. Aslında "içimizden birileri" bunu konuşmamızı istemedi. ABD uçaklarının bombaları Bahreyn ve Katar"da yüklenirken birileri bizim başka yönlere bakmamızı istemiş, bizi sözde "direniş yandaşlığı" adı altında başka bir ABD planının içine sürüklemişti..!
İşte nüfus ve coğrafya olarak küçük, ama stratejik açıdan çok önemli olan bu Bahreyn"de halk sivil ve silahsız bir şekilde ayağa kalktığında Beyaz Saray yönetimi Bahreyn halkının yürüyüşünün bastırılması için emir verdiğinde, bunun uygulayıcısı başta Suud rejimi olmuş, ancak Dr. Velid Tabtabai gibi "İslamcı" milletvekilleri de bu saldırıların amansız bir şekilde gerçekleştirilmesi için en yüksek sesle öne çıkmıştı.
Kendisi aynı zamanda Bir İslam hukuku profesörü olan Dr. Velid Tabtabai Kuveyt parlamentosundaki bir grup "İslamcı" milletvekili ile birlikte, kendi deyimiyle "Bahreyn"deki Şii komplosu"nun bastırılması için Kuveyt hükümetinin derhal Bahreyn"e asker göndermesini istemiş, hükümetin bu konuda gereken çabayı sergilemediği gerekçesiyle hükümete karşı sert tepkiler göstermişti...
Tabtabai, Suud rejim güçlerinin Bahreyn"de yaptığının bir benzerini, Kuveyt tankları ve askerlerinin de yapmasını ısrarla savunmuştu.
İstanbul"a gelip "Suriye halkı ile dayanışma eylemi"nde bir konuşma yapan bu İslam Hukuku profesörü Velid Tabtabai"ye göre, Bahreyn halkının özgürlük mücadelesi bir "Şii komplosu" idi. "Allahuekber""la ilahe illallah" feryadları ile yürüyüşe geçen yüz binlerce Bahreynli müslümanın başının ezilmesi ve en ağır bir şekilde cezalandırılması gerekiyordu. Bahreyn halkı bir tarafta "zillet bizden uzaktır" diyerek Amerikan hegemonyasına başkaldırdığında, diğer taraftan onların "ölüm fermanı"nı veren "İslamcı milletvekili" ve İslam hukuku profesörleri de vardı..!
Acaba Bahreyn halkının devriminin bastırılması için Beyaz Saray yönetiminin verdiği emir ile İslamcı diye bilinen bu Kuveytli milletvekilinin "ölüm fetvası" arasında ne fark var? Pentagon şefi Robert Gates ve ABD Merkez Orduları Komutanı Müllen"in talimatlarını yerine getiren Suud tanklarının gerçekleştirdiği insanlık dışı saldırı, tecavüz ve katliamlara bir de İslam hukuku profesörünün fetvası eklenince, Bahreyn halkının mücadelesi , meşru bir halk hareketi değil de bir "mezhep fitnesi" ve bir "Şii komplosu" şeklinde tanımlandığında, kimse kalkıp bu suratına tükürmeyecek miydi? İslamcı olan kardeşlerimiz, STK"lar vs. kalkıp bu kalleşliğe karşı birkaç söz söylemeyecek miydi? Birkaç satır da bu ihanete karşı bir şeyler yazmayacak mıydı?
Hani bizler Amerika düşmanı idik! Hani bizler haçlı emperyalizminin bölgesel planlarına, saldırı ve komplolarına karşı "direnişçi" idik. "Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi" şeklindeki feryadlarımız Amerika"nın bu saldırılarını hedeflemiyor muydu? "Yaşasın Küresel İntifada" sloganlarımız Bahreyn halkının intifadasını içine almıyor muydu?
Evet, bu İslamcı milletvekili aynı zamanda, Mavi Marmara gemisine de binmişti. Filistin ve Gazze"nin de savunucusu idi. Mavi Marmara saldırısından sonra ülkesine döndüğünde bir "Gazze kahramanı" olarak kendisine büyük bir karşılama merasimi de düzenlenmişti"
Haçlı işgalcilere çağrı yapan direnişçi alim!
Bu milletvekilinin başka bir özelliği daha vardı.
İran İslam Cumhuriyeti ile Irak hükümeti arasında, Irak"taki "Eşref Kampı"nın boşaltılması için bir anlaşma gündeme geldiğinde ilk sert tepkiyi gösterenlerden biri yine bu milletvekili idi.
Neydi Eşref kampı? İran İslam Cumhuriyeti karşıtı, birçok terörist saldırının sorumlusu, kendilerini "halkın mücahidleri" olarak adlandıran katil teröristlerin önce Saddam"ın himayesinde, şimdi ise ABD işgal güçlerinin himayesinde bulunan bir kamp. İçinde 3.500 kadar terörist bulunuyor.
Kendilerini "halkın mücahidleri" olarak tanımlayan emperyalizmin maşası bu teröristlerin İran"da gerçekleştirdiği katliamları saymakla bitirmek mümkün değil. Fakat Muhammed Hüseyin Behişti, Ali Recai, Muhammed Cevad Bahoner gibi, İslam İnkılabı"nın nice öncü kadrosunu bombalı saldılarla katleden, bunun yanı sıra, Cuma imamlarına, sivil insanlara, çocuklara, Rehber Hamanei, Haşimi Rafsancani gibi şahsiyetlere bombalı suikastler düzenleyen, İran-Irak savaşı döneminde Baas güçlerinin yanında savaşan bu terörist örgütün Irak"taki kampının kapatılmak istenmesi sözüm ona bu "İslamcı milletvekili"ni niçin rahatsız ediyordu?
Dr. Velid Tabtabai"nin Eşref kampının kapatılmak istenmesine gösterdiği sert tepki "Halkın Mücahidleri"nin resmi sitesinde takdirle karşılanıyor ve yaptığı açıklamalara yer veriliyordu. Halkın Mücahidlerinin resmi sitesi Tabtabai"nin tepkisini 24 Şubat 2010 tarihli haberiyle aynen şöyle aktardı:
"Kuveyt Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi Başkanı yayınladığı bir bildiride, Birleşmiş Milletler"e çağrıda bulunarak Eşref Kampı"nın korunması için sorumluluk almasını istedi.
"Irak"taki Eşref Kampı 3.400"denr fazla İran ana muhalefeti halkın Mücahidleri Örgütü (PMOI/MEK) üyesini barındırıyor.
"BM güçleri Eşref kampının korunmasının sorumluluğunu üsleninceye kadar, Amerikan güçleri, Eşref Kampındakilere yönelik herhangi bir saldırı ve şiddet olmamasını garanti altına almalıdır" diyen Dr. Velid Tabtabai açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Irak hükümeti, Avrupa Parlamentosu"nun Nisan 2009 tarihli kararı uyarınca Eşref kampında bulunanların haklarına saygı göstermelidir. Geçen her günde İran halkı ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek için büyük kurbanlar vermekte. Şimdi dünya onların kahramanlıklarına tanıktır."
"İran"a özgürlük ve demokrasi" getirme adı altında emperyalizm ve siyonizmin desteği ile İran İslam Cumhuriyeti"ni yıkmak için çalışan "Halkın Mücahidleri" örgütüne bir destek de işte bu milletvekilinden geliyor.
"İslam hukuku Profesörü" olan bu milletvekili, BM, Avrupa Parlamentosu derken, "Irak"taki Amerikan güçleri"nden Eşref kampının korunmasının garanti altına alınmasını istiyor. Kim bu güçler? Irak"ta 1.5 milyon kişinin ölümünden, yıkım, tecavüzlerden sorumlu olan güçler değil mi? Ebu Gureyb"lerin mimarı değil mi? Ne oldu da dün karşı olduğumuz haçlı işgalcilerden bugün yardımı ister olduk..?
Fark etmez, önemli olan, İslam Cumhuriyeti"nin yıkılmasıdır. İslam Cumhuriyeti"ne düşman olan kim olursa olsun, onunla beraber olabilirler. Baasçı olsun, işgalci olsun, fark etmez. Dr. Velid Tabtabai"nin bu çağrısı, İran İslam Cumhuriyeti"ne saldırı için hava sahasını siyonist rejime açan, İran"ı vurması için Amerika"ya sürekli çağrıda bulunan Suud rejiminin ihanetlerinden ne farkı var? Aynı kulvarda, aynı cephede.
Bahreyn"de halkın özgürlük mücadelesi bir "Şii komplosu" ve "mezhepçilik fitnesi" denilerek taklarla ezilecek, emperyalizmin desteğinde İran İslam Cumhuriyeti"ne karşı savaşan "Halkın Mücahidleri" adlı teröristler himaye edilecek ve bunun için haçlı işgalciler göreve çağrılacak"!
Lübnan"da Hizbullah savaşçıları, siyonistlerin Gazze"ye saldırısını savuşturmak için siyonist rejim güçleriyle çarpışıp tarihlerinin en ağır darbelerini siyonistlere indirirken, Fuad Sinyora başbakanlığındaki Lübnan hükümeti ve Saad Hariri cephesi de, Hizbullah"ı arkadan vurmak ve Hizbullah"ın askeri gücünü kırmak için Amerika"dan askeri destek çağrısında bulunmuştu"
Ey özgür vicdanlar! İslam ümmetinin esenliğini, özgür ve aydınlık geleceğini gözeten pak fıtratlar! "İslamcılık" adı altında sergilenen böylesi sizin kanınıza dokunmaz mı? Sözde İslam hukukçusu olan bu yaptıkları "Alimler peygamberlerin varisleridir" diye buyuran Hz. Resul-i Ekrem"e ve onun ümmetine ihanet değil mi..?
Bir milletvekili heyeti ile Türkiye"ye gelip eylemlere katılan ve konuşma yapan böylesi kişiler, bu imkan ve fırsatı kendilerine nasıl buluyorlar? Onlara bu zemini kimler hazırlıyor, kimlerin ev sahipliğinde oluyor tüm bunlar? Hangi gruplar, hangi vakıf ve dernekler bunlara refakat ediyor? Acaba, İstanbul böylesi komploların bir üssü haline mi getiriliyor..?
Türkiye"ye ve Ak Parti hükümetine biçilmek istenen yeni rol
Fatih"teki eyleme katılıp bir konuşma yapan Dr. Velid Tabtabai Türkiye"ye ilk gelişi değil. Geçen yıl İstanbul"da Cevahir otelde "Uluslar arası Alimler Birliği"nin bir toplantısı olmuştu. Bu toplantıya Dr. Velid Tabtabai de bir "İslam hukukçusu" olarak katılmıştı.
Bu toplantı sonunda yayınlanan deklarasyon, aslında Türkiye ve Ak Parti hükümetine yeni roller biçildiğini, Türkiye"nin öncülüğünde İslam dünyasında yeni bir inisiyatifin başlatılmasının istendiğini açıkça görüyoruz.
İşte Dr. Velid Tabtabai"nin de aralarında bulunduğu 31 kişilik alim heyetinin 15 Haziran 2010 tarihli Cevahir Hotel"de düzenlediği toplantının kapanış bildirisi:
Rahman ve Rahim olan Allah"ın adıyla
Türkiye"ye gösterilecek tutuma ilişkin Müslüman âlimlerin ve dünya İslam liderlerinin çağrısıdır.
Âlemlerin Rabbi"ne hamdolsun. Salat ve selam, el-Emin olan Nebi"sine olsun.
Felaketler, darlıklar ve şiddetli krizler ne zaman çöreklense ferahlık, genişlik ve müjdenin kullarına daha yakın olması Allah"ın lütfundandır.
Gazze ambargosu ve ahalisinin işgalin gölgesinde her türlü yaşam gereklerinden mahrum bırakılması, ne insani ölçülerde ne de uluslararası hukukta geçerliliği olmayan bir davranıştır. Bu, Arap ve Müslüman bir halka karşı işlenen bir suçtur. Bu halkın, hem komşuluk hem de din ve nesep yönünden kardeşlik cihetiyle üzerimizde hakları vardır. Ve bu suça sessiz kalmak, hele hele bir şeyler yapabilme gücü varken sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır.
Küresel ve bölgesel dengede bir ağırlık unsuru olmak üzere bölgede kendisinden beklenen rolü tekrar elde ederek çaresizlik içindeki Filistin halkının haklarını savunmak için Türkiye"nin tam vaktinde gelip durumu sahiplenmesi Allah"ın bir lütfudur.
"Özgürlük kafilesi", ambargoyu, ambargonun suç teşkil ettiğini ve kaldırılması gerektiğini dünyanın gündemine tekrar taşıyarak çığır açan tarihi bir adım atmıştır. Türk halkı, yaptıkları işin doğruluğuna inanarak, İslam"a ve Arap komşularına duydukları bağlılığın derin bilinci içerisinde şehitler vermiştir. Bu kutlu kafileye dünyanın birçok ülkesinden onurlu ve seçkin insanlar iştirak etmiştir.
Olayın sonrasında ve halen devam etmekte olan yankıları okumak, gereken cevapları en güzel şekilde vermeyi gerekli kılıyor. Buradan hareketle İslam dünyasına ve de özellikle Arap dünyasına çağrıda bulunuyor, etkin basın desteğiyle Türkiye"deki kardeşlerinin yanında durmalarını talep ediyoruz. Sözün etkin rolü, kamuoyu oluşturma gücü vardır. Dil, kalem, görsel resim, modern elektronik aletler ve hızlı basın teknolojisi ile cihad, meşru bir cihad türüdür. Kamuoyu üzerindeki etkisi de apaçıktır.
Aynı şekilde Arap devletleriyle Türkiye arasında ortak ekonomik stratejilerin derinleştirilmesi yoluyla ekonomik destek sağlanmalı. Çalışma alanlarında, sanayide, ticarette ve üretimde işbirliği yapmak suretiyle bölge ülkeleri arasında gelecekteki sağlam ilişkiler pekişmiş olacaktır.
Aynı şekilde dünya ülkelerine, Avrupa, ABD veya diğer belli başlı turistik bölgelere seyahat etmeyi düşünen aile ve gruplara; camileri, eski anıtları, doğal manzarasıyla gözden kaçmayacak olumlu değişimler geçiren ve birçok Arap ülkesine vizeyi kaldıran Türkiye"yi tercih etmelerini öneriyoruz.
Seyahate çıkılacaksa ahlaki ve kültürel açıdan yakınlığıyla Müslüman ülkelerin tercih edilmesi bir Arap turist için daha yerinde olur. Hem bu doğrudan Müslüman halklar arasındaki iletişimi, kaynaşmayı teşvik eder, hem de resmi kanallardan değil de halklar arasında kendiliğinden gelişen güven, destek ve beğeni duygularının gelişimini sağlar. Türkiye ve Arap ülkelerinde bir halk hareketlenmesine yatırım olur.
Bu duruşun Allah ve Adalet adına olmasını; Gazze"deki kardeşlerimizin üzerinden ambargoyu kaldırmaya vesile olmasını; gıda, ilaç, elektrik gibi ihtiyaç duydukları tüm yaşam gereklerine bir an önce kavuşmalarını kolaylaştırmasını; ve bunların işgalci, zorba düşman hesapta olmaksızın gerçekleşmesini ümit ediyoruz.
Filistin"deki ve tüm dünyadaki kardeşlerimize bugünün dünden, yarının da bugünden daha hayırlı olmasını Allah"tan niyaz ediyoruz. Allah, salihlerin yar ve yardımcısıdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah"a hamdolsun.
3/7/1431 hicri
15/6/2010 miladi
İmza Listesi
1- Şeyh Yusuf bin Abdullah el Karadavi (Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı - Katar)
2- Şeyh Abdullah bin Şeyh el Mahfuz bin Beyye (Tecdid ve Terşid Merkezi - Cidde)
3- Selman bin Fahd el Avde (Islam Today Grubu - Riyad)
4- Üstad Şekib bin Mahluf (Avrupa İslami Teşkilatlar Birliği Başkanı)
5- Heysem Rahme (Avrupa İmamlar ve Mürşidler Birliği Başkanı)
6- Ali Muhyiddin el Karadaği (Katar Üniversitesi Profesörü ve Avrupa Fetva ve Araştırmalar Meclisi Üyesi - Katar)
7- Muhammed Ammara (Müslüman Düşünür - Mısır)
8- Muhammed Hasan el Dedo (Alim Yetiştirme Merkezi Nuakçot/Moritanya)
9- Üstad Ahmed er Ravi (Avrupa Vakfı Genel Müdürü)
10- Tarık es Suveydan (Risale TV Kanalı Kuveyt)
11- Said Harib (Profesör ve Müslüman Aktivist)
12- Ali bin Ömer Badehdeh (İslamiyat Merkezi - Cidde)
13- Abdulvehhab bin Nasır et Tariri (Islam Today Grubu Riyad)
14- Şeyh Salim eş Şeyh (Britanya Fetva Kurulu - Britanya)
15- Üstad Emin Belhac (Britanya Rabıta-tul İslamiye - Britanya)
16- Şeyh Raşid el Gannuşi (Müslüman Düşünür Britanya)
17- Salim eş Şemeri (Dünya Yardım Teşkilatı Sekreteri)
18- Ali bin Muhammed es Salabi (Libyalı Tarihçi ve Davetçi- Katar)
19- Hafız el Kermi (Britanya Filistin Forumu Başkanı)
20- İsam el Beşir (Nahda Forumu Sudan)
21- Abdulhay Yusuf (Sudan Alimler Heyeti Başkan Yardımcısı)
22- Muhammed Osman Salih (Sudan Alimler Heyeti Sekreteri)
23- Usame Ahmed Abdurrahim el Kenderi (Hukuk Fakültesi Profesörü ve Özgürlük Kafilesi Üyesi - Kuveyt)
24- Muhammed bin Faris el Matayran (Hukuk Fakültesi Profesörü Kuveyt)
25- Velid Tabatabai (Hukuk Fakültesi Profesörü, Parlamento Mensubu ve Özgürlük Kafilesi Üyesi - Kuveyt)
26- Abdullatif bin Ahmed eş Şeyh (İslam ve Vatan Minberi Cemiyeti Genel Sekreteri)
27- Enver Şuayb Al-i Abdusselam (Hukuk Fakültesi Fıkıh ve Usülü Kısmı Başkanı Kuveyt)
28- Abdullatif bin Mahmud el Mahmud (İslam Cemiyeti İdare Meclisi Başkanı - Bahreyn)
29- Muhammed bin Hamid el Ahmeri (Düşünür ve Müslüman Aktivist)
30- Tarık bin Muhammed Et Tavari (Hukuk Fakültesi Profesörü - Kuveyt)
31- Avd bin Muhammed el Karni (Kral Halid Üniversitesi Hukuk Profesörü ve Müslüman Aktivist)
(Kaynak: Timetürk)
Burada isimleri belirtilen kişilerle ilgili bilgileri bilahare ortaya koyacağız"
Sonuç:
Dr. Velid Tabtabai örnekliği ile bazı gerçeklikleri, oynanan oyunları, yapılan planları, kurulan bağlantıları bir parça olsun gözler önüne sermeye çalıştık. Umarım bu tablo bizler için aydınlatıcı olur.
Bizler, emperyalist güdümlü, Suud bağlantılı planlara karşı tepki gösterirken, gerçeklerin anlaşılmasını istemeyen birtakım kişi ve odaklar Müslüman kamuoyunu yanıltmak için, hemen "İran ve Hizbullah tarafgirliği" ile bizleri suçlamakta, "İran"ın âli menfaatleri"ni savunmakla itham etmekte, bundan öte, İslami vahdet vurgumuzun aldatıcı olduğunu, gerçekte mezhepçilik yaptığımızı ileri sürmektedirler..!
O halde gelin, İran"ın veya Hizbullah"ın âli menfaatlerini bir kenara bırakalım; ancak kendimizi net bir şekilde ABD, Suud, Katar rejimlerinin âli menfaatlerinin dışına çıkaralım. Acaba bizler, "İslamcı ve direnişçi" olanlar, kimlerin teknesindeyiz? Kimlerle aynı cephede atış yapıyoruz? Namlumuza kurşunları, okkalarımıza mürekkebi kimler dolduruyor, kimler bize süflörlük yapıyor..?
Acaba "İran ve Hizbullah tarafgirliği" diye diye "Suud kampı"na yeni askerler mi katmaya çalışıyoruz..? Acaba Velid Tabtabai gibilere yandaş mı topluyoruz?
"İran'ın bölgesel nüfuz planları","Şii yayılmacılığı" gibi ABD-Suud patentli spekülasyonlarla, ABD-Suud için yeni nüfuz alanları mı oluşturuyoruz..? O halde ABD-Suud ekseni kimlerden razı, kimlerden rahatsız, buna bakıyor muyuz..?
Bizler hiç kimseyi, hiçbir grubu ve kesimi mezhebi aidiyetine göre tanımlamıyor ve buna göre duruş belirlemiyoruz. Bizim için asıl olan "ümmet, vahdet ve mukavemet" perspektifi ve eksenidir. Bu perspektifin yanında olanın yanında, karşısında olanın da karşısındayız..!
Bizler 1986 yılında yayınladığımız bir derginin kapağına "Amerika ile savaş en büyük ibadettir" yazmıştık. Dün olduğu gibi bugün de Amerika ve İsrail"in projeleri ile savaşmayı en büyük ibadet biliyoruz. O zaman gelin bir çizgi belirleyelim; Amerika ve İsrail"in çıkarları nerede ise biz de onun karşısında olalım ve tüm varlığımız ile onlarla savaşalım"
Devam edecek"
nureddin@velfecr.com