- 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden bu zamana kadarki bunca darbelerden hiçbirisi, bu son darbe ihaneti kadar barbar ve haince değildi.
- Geçmiş darbelerin hiçbirisi, daha ilk andan itibaren, nice temel kurum ve birimleri bombardıman edilmesi ve ilk birkaç saat içinde; 60 polis, 145’i sivil, 200’den fazla insanın katledildiği ve sivil halkın tarandığı ve bin 500’den fazla insanın ağır yaralandığı, bu kadar hain ve barbar bir darbe örneği yoktu..
- Bunca darbelerin herbirisinden ağır yaralar ve derin acılarla çıkan halkımız, bu kez, Cumhurbaşkanı Tayyîp Erdoğan’ın dik duruşundan ve ‘Biz kefenimizi giyerek çıkmıştık bu yola..’ sözünden cesaret alarak, kendilerini daha bir güçlü hissettiler. Tayyîb Erdoğan’a hangi iç ve dış çevrelerin nasıl diş biledikleri ve onu ne gibi yalanlarla bertaraf etmeye çalıştıkları bir daha görüldü.
-‘Ne olduğunu bilmesi mümkün olmayan sıradan ‘er’lerin ma’zur görülmesi’ gerektiği yönünde bir hava oluşturmaya çalışan çevreler, bütün bu ihanet ve alçaklıkları planlayanların yüksek eğitimli subaylar ve yargıçlar, bürokratlar olduklarını gözden ırak tutmaya âlet olduklarını görmeli değil midirler? Ki, ordudaki generallerin üçte birinden fazlasının 105 kadarıyla, binlerce subay, yargıç ve bürokratların gözaltına alınması ve birçoğunun tutuklanması da, bunun açık bir göstergesi..
- Darbenin lideri olarak gösterilenlerden Hava Kv. eski Kom. Org. Akın Öztürk, açıklanan ifadesinde, suçlamaları reddederek, kendisinin, darbe planlayanlara başarılı olamıyacaklarını söylediğini dile getirmesi bile, başarısızlık halinde, kurtulmak için önceden hazırlanmış kurnazlıklar olduğu açıktır.
- Toplumun, hattâ birbirini anlamakta zorlanan ve karşı uçlarda bulunan kesimlerinin bile, Tayyîp Erdoğan’ın darbeye karşı çıkması ve dik duruşundan esinlenerek, ülkenin halkın iradesine göre şekillenmesi konusunda yeniden yoğrulmaya bir fırsat ortaya çıkmıştır.
- Bütün bunlar, sapkın inançlarının hayal dünyasında dolaşan Pennsylvania Şeyhi’nin veya kendilerine verilen vazifeleri yerine getirmek için her yolu hem de aziz İslam adına mubah sayan bir kişinin aklının eseri olduğu sanılmamalıdır. Bir darbenin başarılı olması halinde açıkta kalmamak için, yumuşak demir durumunda olanların mınkatıs gücüne doğru yönelmeleri tabiîdir. Hangi taraf başarılı olursa, onun yanında gözükmek şeklindeki ikircikli kurnazlığı sergileyenler daima bulunur.
- Amerikan Dışbakanı J. Kerry, ‘bu darbenin arkasında Amerika’nın bulunduğu iddiasının, ikili ilişkileri olumsuz yönde etkileyeceğini’ açıklamış.. Halbuki, bizdeki bütün geçmiş darbelerin her birisinde de Amerikan emperyalizminin bilgi ve ilgisinin olduğunu kendisi de bilir.
Emekli bir Amerikan generali olup şimdi, bir USA tv. kanalında, stratejik analizler yapan Ralph Peters isimli kişi, ‘If the succeeds, Islamists loce and ve win.. ‘Eğer darbe başarılı olsaydı, İslamcılar kaybedecek, biz kazanacaktık!’ demedi mi? Bir başka Amerikalı analist de, ünlü dışsiyaset dergisi ‘Foreign Policy’de, darbecilerin, ilk hedef olarak Erdoğan’ı öldürememeleri’nden dolayı hayıflanmadı mı?
Sadece kuklayı değil, kuklacıyı görmek gerekiyor.
- Bazı iç ve dış çevreler, bu hıyanetin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, sözbirliği etmişçesine, ‘senaryosunu Tayyip Erdoğan’ın yazdığı bir tiyatro’ olduğunu söylemeye başladılar. Onların bu ihanetin gerçekliğine inanmaları için illâ da, başarılı mı olması lâzımdı?
-‘Artık darbe olmaz’ laflarının ne kadar geçersiz olduğu bir daha ortaya çıktı. Ama toplumumuzun çeşitli kesimleri bu son ihanet darbesinden sonra, bir potada yeniden yoğrulup ve şekilleniyor.
-Genelde, laik, ateist vs. grupların meydanı olan Taksim de dahil- İstanbul’un ana meydanlarının, geceler boyu, her kesimden onbinlerin katılımıyla, Allah’u Ekber sâdalarıyla, salâ ve dualarla yıkanması, yeni toplumun habercisidir.
stargazete