Bu başkan, bu ‘cumhûr’a fazla mı?

Selâhaddin Çakırgil

Cumhûr, bilindiği üzere, belli bir ülkedeki halkın ekseriyetini ifade eder. Aynı şekilde, belli bir ilim dalındaki kimselerin ekseriyetini ifade etmek için de meselâ cumhûr-u ulemââlimlerim ekseriyeti’ denilir.  

Eğer kelimenin lafzî mânâsına göre konuşacak ve düşünecek olursak, Cumhurbaşkanı da -kanunî açıdan, bütün halkın başkanı durumundaysa da- bir halkın cumhûrunun, ekseriyetinin başkanı mânâsına gelir.

***

Osmanoğulları’nın 6 asırlık saltanatına son verilip, Ankara’da Cumhuriyet iddiasıyla kamufle edilmiş ve neredeyse üç çeyrek yüzyıl sürecek fiilî bir sultanlık tesis edilirken, ‘Cumhûr’un haberi bile yoktu olup bitenden.. Ve dahası, cumhûr’un çoğunun, ‘cumhûriyet’ teriminin ne mânâya geldiğine dair kesin bir bilgiye sahip olmadığı da söylenebilirdi. Tabiatiyle, öyle bir zihin karışıklığı ve karartması ortamında birileri,  Reis-i cumhûr /cumhurbaşkanı’ diye anılsa bile, onların cumhûrla bir ilgilerinin olmayacağı da açıktı. Nitekim, o sıfatı taşıyan 12 isim içinden, sadece üçünün, -biraz- Turgut Özal ve sonra Abdullah Gül ve şimdi de Tayyîb Erdoğan’ın halkın cumhûrunun dünyasından olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek..

Bu üç isim, o cumhûr ve cumhuriyet kelimelerinin hem lafzî ve hem de ıstılahî mânâsına uygun bir ivme kazandırarak, güzel örnekler oluşturdular. Ama bazıları hâlâ, etliye-sütlüye karışmayan, bir teşrifat, bir protokol elemanı olarak görmek istiyorlar, cumhurbaşkanlarını..

Halbuki, Tayyîb Erdoğan’ın miladî-2014 Baharı’nda cumhurbaşkanlığı adaylığı açıklandığında, seçimler öncesinde, o devamlı olarak, ‘Seçilirse, alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağını’ ısrarla vurguluyor ve kanunlarda yazıldığı gibi ‘sorumsuz bir cumhurbaşkanı’ değil, kendisini seçen halka hesap veren bir cumhurbaşkanı olmak istediğini açıkça ifade etmekteydi.

***

Asker kökenli olanlar bir tarafa.. Onların nasıl yetiştirildikleri ve topluma hangi gözle baktıkları biliniyordu. Ama asker kökenli olmasalar bile askerlerden geri kalmayan sivil general tipli öyleleri halkımızın başına geldi ki, sergiledikleri icraat ile unutulası değiller...

Şimdi ise halkın cumhûrunun /ekseriyetinin seçtiği ve kannen de bütün halkın başkanı olan bir Tayyîb Erdoğan var.. Ve gerçekten de alışılmış cumhurbaşkanı örneklerinin dışında.. Cumhûr’un içinden ve cumhûr’un başında..

Bir hadis-i nebevî ‘rivayet’i vardır; ‘Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz’ şeklinde..

Hz. Ömer’in de bir sözü vardır, ‘Öylelerini başınıza getiriniz ki; aranızdayken başınızda gibi, başınızdayken de aranızda gibi olsun’ şeklinde..

Ama içimizden nicelerinin bile, bu ideale yaklaşılmasından rahatsız oldukları gözleniyor.

***

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın geçen hafta İstanbul’da yapılan  toplantısında Tayyîb Erdoğan’ın, ‘Benim dinimin adı Şiîlik veya Sünnilik değil, İslam’dır’ sözünü bile çarpıtanlar var.

Müslüman kimlikleriyle bilinen kalem erbabından bazıları bile sohbet ortamlarında ‘Bu, Ehl-i Sünnet’i zayıflatacak bir sözdür’ diyebiliyorlar.

Bazıları da ‘Bu işler Cumhurbaşkanının mı işi?’ diyor.

Evet, bu konular, cumhûr’un mes’elesi ise aynı zamanda cumhurun başkanının da işi olmalı.. Ama, ‘cumhûr’dan kopuk cumhurbaşkanları’ döneminin sona ermesini istemeyenler var halâ..

Tayyîb Bey, son olarak geçen hafta, topluma ‘şeyh, hoca efendi’ vs. diye sunulanlarla ilgili olarak, ‘Biz Allah’tan başka hiçbir güce kul olmadık-olmayacağız.. Ne yazık ki birilerine kul olmaya çağıran kimseler var. Filanca efendi bize şahdamarımızdan daha yakın diyenler var. Bize, şahdamarımızdan daha yakın, Allah’dan başka hiçbir güç yok’ dedi ya; şimdi, ‘Bu işler Cumhurbaşkanı’nın işi mi’ diyenler var.

Evet ‘kutsal efendiler’ icat ediliyorsa, ‘Cumhûrun başı’ bu zihin çarpıklığına ‘Dur!’ demeli değil midir?

stargazete