Hani “Hacıyatmaz” diye bir “oyuncak” vardır... Sağa da yatırsanız, sola da yatırsanız ya da, öne veya arkaya da yatırsanız; elinizi çektiğiniz anda, yine “dikleşir!”
Anlayacağınız;
Asla “yatık” kalmaz!..
“Paralel Yapı” da öyle!..
“Gözaltına” da alsanız, “tutuklama” da yapsanız, ya da “kararlar yok hükmünde” deyip, kararı veren hakimleri “görevden de alsanız” hiç vazgeçmiyorlar!..
Hâlâ “dimdik” duruyorlar!..
Hâlâ, “Buradayız!.. Ölmedik!.. Güçlüyüz!.. Etkiliyiz” demeyi sürdürüyorlar!..
Aslında var ya;
Bunlara, “bravo” demek lâzım!..
Gerçekten bravo!..
Şu hâle bakın;
Düşünceleri “sapıkça”, girişimleri “hukuksuz”, faaliyetleri “illegal”, tavırları “menfaatçi”, ilişkileri “adam kullanmacı”, kararları “yasadışı” olsa da, hâlâ geri adım atmıyorlar!..
Son derece kararlılar!.
Ve son derece “cür’etkâr”lar!..
ŞAN-ŞÖHRET PEŞİNDE OLUNCA!
Dün de dedim ya;
“Paralel’le mücadele” eden adamlar da, Paralelciler kadar “cür’etli, şuurlu, cesur, kararlı ve dik” olsalar, şimdiye kadar ne “Paralel” kalırdı, ne de“meridyen!”
“Paralel’le mücadele” eden adamlar, bunun bir “ölüm-kalım savaşı”olduğunun şuurunda olsalardı, söz konusu olanın “Türkiye’nin istiklâl ve istikbali” olduğunu bilselerdi, bu mücadeleyi “ellerinin ve dillerinin ucuyla” yapmazlar, taşın altına gövdelerini koyarlardı!..
Gelin, görün ki;
Kimi “koltuk kapma”nın, kimi “şöhret” olmanın, kimi “para cukkalama”nın, kimi de “ne olur, ne olmaz” diye düşünüp “denge hesapları” yapmanın ve“her iki tarafa da mavi boncuk dağıtma”nın peşinde!..
Sözün özü;
Birçoğu “menfaat”lerinin peşinde!..
Hani, “Uhud Harbi”nde, komutanların emrine rağmen “mevzi”lerini terkedip, “ganimet”e koşan “okçu”lar vardı ya; “Türkiye’nin istiklâl ve istikbaline yönelik saldırı”nın devam ettiği şu süreçte, maalesef;“mücahitken, zihniyet olarak müteahhitleşen” birçok insan, “menfaat”peşinde koşuyor!..
İşte bu yüzdendir ki;
“Korku”lardan beslenen, “vehim”lerden nemalanan, “endişe”lerden gıdalanan ve “nemelâzımcılık”tan faydalanan “Paralel İhanet Örgütü”, hâlâ ayakta durabiliyor, hâlâ “saldırı”larını devam ettirebiliyor!..
Demek oluyor ki;
Bu ülkenin varlığını sürdürebilmesi için, “Namusluların da, en az namussuzlar kadar cesur olmaları” gerekiyor!.. “Paralel’le mücadele edenler de, en az Paralelciler kadar kararlı, şuurlu ve cesaretli” olmalıdır ki, bu mücadele sürdürülebilsin!..
Aksi halde, hemen herkes bilsin ki; Allah muhafaza, “Paralelcilerin hakim olduğu bir devlet”te, ne “koltuk” kalır, ne “makam”, ne de “para, şan, şöhret!”
Her zaman dediğim gibi;
“Bir yerde Paralelci varsa,
Orada siz yoksunuz demektir!”
Onun için;
“Türkiye’nin istiklâli” umurunuzda değilse bile, hiç olmazsa, “kendi istikbalinizi” düşünün ve ona göre tavır alın!..
Zira, “tehlike ve tehdit” sürüyor!..
YİNE MÜRACAAT ETMİŞLER!
Adamlardaki şu cesarete, şu kararlılık ve şuura bakın hele!..
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi; kararı “yok hükmünde” sayılmasına rağmen; “Paralel Yapı’’ soruşturmalarında tutuklu bulunan şüphelilerintahliye edilmesine ilişkin 25 Nisan’da verdiği kararı, ikinci defa infaz savcılığına göndermiş, iyi mi?..
Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelen Paralelcilerin avukatları veCHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz ve İlamat Bürosu nöbetçi savcılığına giderek, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nin “yetkisi olmadığı halde” aldığı “şüphelilerin tahliyesine” ilişkin kararını sormuş... Avukatlar, nöbetçi infaz savcısıAhmet Hanefi Uslu ile bir süre görüşmüş...
Avukatlar; savcı Uslu’ya hazırladıkları dilekçeleri ayrı ayrı vererek kararını gerekçelendirmesini istemişler!..
Dahasını da yapmışlar...
Tutuklu Paralelcilerin avukatları, “yetkisi olmadığı” halde “reddi hakim”talebini kabul eden İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi’ne de başvurarak, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararına itiraz etmişler!..
Görüyorsunuz ya; hiç geri adım atmıyorlar, hiç pes etmiyorlar!..
“Girişim”lerinin “hukuksuz” olduğunu bile bile, sonuç almaya çalışıyorlar!..
Gerçekten bravo!..
HSYK 2. Dairesi’nin dün toplandığını, 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemesihakimleri Metin Özçelik ve Mustafa Başer hakkındaki “açığa alma” kararı verdiğini bile bile, hâlâ direniyorlar!..
Bu cür’et, bu cesaret, bu kararlılık ve bu şuur, keşke “Paralel’le mücadele”eden insanlarda da olsa!..
Ama, nerdeee... Onlar, hâlâ “tehlikenin farkında değil”ler!..
NİYE AÇIĞA ALINDILAR?
Biliyorsunuz, dün saat 14.00’te toplanan HSYK 2. Dairesi üyeleri, “3 hakimin açığa alınmasına” karar verdi...
Bu “3 hakim”den 2’si malûm...
Metin Özçelik ve Mustafa Başer...
Üçüncüsü de;
Şanlıurfa’da “nöbetçi hakim” iken, “Paralelci 3 polisin tahliyesine” karar veren Habil Kahraman...
Peki; Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in açığa alınması ile sonuçlanan süreç nasıl işledi ve bu iki hakim niye açığa alındı?..
Özetle aktaralım:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 22 Temmuz 2014’ten beri sürdürülen “casusluk, yasa dışı dinleme, 25 Aralık kumpası, Selam Tevhid kumpası, Tahşiye Grubu’na yönelik kumpas ve Emniyet’teki Paralel Yapı’’soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunan, aralarında eski emniyet müdürleri Tufan Ergüder, Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Yakup Saygılı, Ömer Köse, Ertan Erçıktı, Erol Demirhan, Serdar Bayraktutan veSamanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın da bulunduğu şüphelilerin avukatları ile Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında tutuklanan eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire BaşkanıRamazan Akyürek’in avukatı; İstanbul Adliyesi’nde görevli 10. Sulh Ceza hakiminin reddi ile tutuklu tüm şüphelilerin tahliyesini ihtiva eden dilekçeleri, 20 Nisan’da, yetkisi olmadığı halde İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sundular...
Bu itirazlara bakma yetkisi olmamasına rağmen, talepleri kabul ederek harekete geçen İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Metin Özçelik, 21 Nisan’da soruşturmaları yürüten savcılardan, soruşturma dosyalarını talep etti, sulh ceza hakimlerinden de “redd-i hakim” taleplerine ilişkin savunma istedi...
“Paralel Yapı”ya ilişkin soruşturmaları yürüten savcılar ise; İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi’nin bu konuda yetkili olmadığını ifade ederek, soruşturma dosyalarını göndermedi. Bunun yerine, Hakim Özçelik’e;“Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün yazısı”nı gönderdi.
Reddi istenen sulh ceza hakimleri de; İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik’e cevaben, yetkisinin olmadığını, reddi hakim taleplerini içeren dilekçeleri kendilerine göndermesini istedi...
Ancak Özçelik, bu dilekçeleri göndermedi.
Bunun üzerine hakim Özçelik; İstanbul Adliyesi’nde görevli bulunan tüm Sulh Ceza hakimlerinin reddine karar verdi, tahliye konusundaki dilekçeleri ise İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi...
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Mustafa Başer de ‘’Paralel Yapı’’ soruşturmalarında tutuklu tüm şüphelilerin tahliyesine karar verdi...
Bu kararların ardından, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği de İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemelerinin aldığı kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, verilen kararların “yok hükmünde” olduğuna karar verdi... Hakimlik ayrıca tüm tutuklu şüphelilerin, tahliye taleplerini reddetti ve tutukluluk hallerinin devamına hükmetti...
İşte, Cumartesi gecesi yaşadığımız “kâbus”un özeti bu!.. Gördüğünüz gibi;29. ve 32. Asliye Ceza hakimleri; “yetkileri olmadığı halde” önce “redd-i hakim” kararı veriyorlar, sonra da “75 Paralelci’nin tahliyesine”hükmediyorlar!..
Bu, ne cür’et?!?..
Demek oluyor ki;
Adamlar gemileri yakmış!.. Her şeyi göze almışlar, vuruşarak çekilecekler!.. Bu, bir “intihar”, bu bir “kamikaze dalışı” ve bu bir“harakiri” ama, umurlarında değil!..
“Pensilvanya’dan talimat” geldi ya, Hocaefendileri, bir hafta önce; “Onları en kısa zamanda salıverin” dedi ya; “hukuk”u kim dinler, “vicdan”ı kim takar!..
“Bedel ödeyeceklerini” bile bile hukuku çiğnediler ve “tahliye” kararı verdiler!..
Tabiî, bedelini de ödediler...
Dün “açığa alındılar”... Herhalde bundan sonrasında “meslekten ihraç”var!..
Eğer başarılı olsalardı;
“Tahliye olan 75 tutuklu”, cezaevinden çıkar çıkmaz ortadan toz olacak, soluğu yurt dışında, belki de Pensilvanya’da alacaklardı!..
Ondan sonra, ara ki bulasın!..
Daha önce de örneklerini gördük!..
SON UMUTLARI AYM!
Yazının başlarında dediğim gibi; dün hem “infaz savcılığı”na, hem de 29. Asliye Ceza Mahkemesi’ne giderek; “tahliye için müzekkere yazılmasını”talep etmişler!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Yok hükmünde” olan kararlar, yeniden “var” sayılabilir mi?..
Tabiî, sonuç alamadılar!..
Hani; affedersiniz eşeğini kaybeden ve yana-yakıla onu arayan merhumNasreddin Hoca’nın; “son bir ümidim kaldı, o da şu dağın arkası” sözü vardır ya, “savcı”dan ve “mahkemeler”den ümidini kesen Paralelciler de,“son bir umut” diyerek, Anayasa Mahkemesi’nden medet ummaya başlamışlar!..
Dünkü Zaman’ın 1. sayfasında Prof. Dr. Ergun Özbudun’un; “Umarım Anayasa Mahkemesi, Sulh Ceza Mahkemeleri’ni getiren kanunu iptal eder”sözleri büyük bir şekilde verilmiş!..
Demek ki, bir “umut”ları kaldı, o da Anayasa Mahkemesi!..
BUNLARDAN HAKİM OLMAZ!
Ne var ki; “umdukları dağlara, dün kar yağdı!”
“Anayasa Mahkemesi’nin 53. kuruluş yıldönümü” törenlerinde konuşanBaşkan Zühtü Arslan; konuşmasının başından sonuna “Paralel Yargı”yı hedef alıp, özetle demiş ki;
l “Unutmayalım ki fikri ve vicdanı hür olmayandan hakim olmaz!.. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hakim olamaz!.. Hukuk devletinde uzaktan kumandalı yargı da, yargıç da düşünülemez”
l “Yargı, toplum ve siyaset mühendisliğine soyunan bir vesayet kurumu olarak işlev göremez, görmemelidir.”
Zühtü Arslan, kime diyor bunları?..
Herhalde bana demiyor!..
Sözlerin adresi belli!..
“Pensilvanya’dan aldıkları talimatlar”a göre karar veren “Paralelci hakimlere” gönderme yapıyor!..
Öyle ya;
“Fikri ve vicdanı esir olanlar onlar!.. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan onlar!.. İradesine ipotek konulmasına izin veren onlar!.. Uzaktan kumanda ile karar veren, yine onlar!”
Demek ki, bunlardan hakim olmaz!
Başkan Zühtü Arslan, ortaya bir “tablo” koyduğuna göre, bu demektir ki;“Paralelcilere Anayasa Mahkemsei’nden de ekmek çıkmayacak!”
O halde, ne yapacaklar?..
Herhalde AİHM’e giderler!..
Dedik ya;
Bunlarda bu “şuur”, bu “cesaret” oldukça, asla pes etmeyecekler!..
Geri adım atmayıp, hep direnecekler!..
Ama, nereye kadar?!?..
“İtibar”larını kaybettiler,
Bari “mal-mülk”lerini de kaybetmeseler!..
Zira iş, oraya doğru gidiyor!..
**********************************************************************
Hangi partide, ne kadar “diğer parti sempatizanı” var?
Mehmet Ali Kulat’ın başında bulunduğu MAK Danışmanlık; 18-25 Nisan tarihleri arasında; “17 il ve 161 ilçede 5 bin 400 kişi ile” görüşüp, bir“nabız yoklaması” yapmış...
Vatandaşlara;
“Yarın genel seçim olsa, oyunuzu hangi partiye verirsiniz” sorusunun yanı sıra; “İkinci parti tercihiniz ne olurdu?” şeklinde bir soru yöneltmişler...
Sonuçlar hayli enteresan...
Meselâ;
“AK Parti’ye oy vermeseydiniz, kime oy verirdiniz?” sorusuna cevap veren“AK Partililer”in “yüzde 35’i Saadet, yüzde 31’i MHP, yüzde 10’u HDP”demiş... “CHP” diyenlerin oranı, sadece “yüzde 1”
“CHP’li seçmen”in ikinci tercihi ise “yüzde 41’le MHP” olmuş!.. “HDP”diyenlerin oranı yüzde 27 olurken, AK Parti diyenlerin oranı yüzde 5’te kalmış!..
“MHP’li seçmen”in ikinci tercihi de; “yüzde 31 CHP, yüzde 25 AK Parti, yüzde 21 Saadet” olmuş!..
“HDP’li seçmen”in ikinci tercihi ise “yüzde 45’le AK Parti” olmuş... HDP’lilerin üçüncü ve dördüncü tercihi “yüzde 15’er oyla Saadet ve CHP.”
Bu, şunu gösteriyor: AK Parti’de de, MHP ve HDP’de de “Saadet sempatizanları” ağırlıkta... CHP’de MHP’ye, MHP’de CHP’ye doğru bir“eğilim” olması da, hayli enteresan!..
Partiler, bunları dikkate almalı!..
yeniakit