Trabzon’da günlük maişet derdinde olan sokaktaki insanların futbolla, ülke ortalamasına göre, ibtilâ derecesinde bu kadar meşgul olmasını anlamak kolay olmasa gerek..
Canı tez, kanı çabuk kaynayan ve bir anda tepeye fırlayan ve sonra da pişman olup, ‘Uyyy, ben ne halt ettum..’ diye hayıflanmaların bir bölge özelliği halinde olduğu söylenen bu şehir halkının kendisini, artık bu gibi utandırıcı asosyal davranışlardan temizlemesi gerekir.
***
İstanbul ve Trabzon’dan iki futbol takımının karşılaşması, bu zamana kadar kaçıncı kezdir böylesine rezaletlere sahne oluyor. Ne yazık ki, dünya medyalarına kadar yansıyan bu kabalıkla Trabzon’un ve halkının zekâ seviyesi de kirleniyor.
Neymiş, ‘başka yerden gelen bir futbol takımı, hem de Trabzon’da nasıl yenermiş!’
İşte o zaman, ‘hayta’nın birisi tel örgüleri geçip hakemlere saldırıyor.
O azgınca saldırının görüntülerinin bütün dünyaya yansımasından bütün Trabzonlulara gurur mu ulaşıyor, yoksa utanç mı?
***
Şehirleri ve hemşehrileri üzerindeki bu lekeyi temizleyecek olan, bizzat Trabzon halkıdır. Halkın, bu vandalları tükürüklerine boğması gerekir.
Bir futbol hakemi de olsa, bir kamu hizmetini yerine getirmekte olan bir kişiye saldıran kişinin mahkemece serbest bırakılması, bu kötü örneğin, kanûnen bir de teşvik edildiği gibi bir hava oluşturdu. Bu durumda, o saldırganın da, serbest bırakılınca sırıtarak ve bir kahraman gibi poz vermesi tabiîdir ve bu tablo, yargı kurumlarını utandırmalı ve düşündürmeli..
***
Daha da tehlikeli olan durum ise bir Ankara takımı ile Diyarbekir takımı arasındaki futbol karşılaşmasından, Diyarbekir takımının galibiyetle ayrılmasına hışımlanan ve hem de karşılaşmayı şeref locasından izlemekte olan, bazı ‘hayta’ların, Diyarbekir takımı yöneticilerinden bazılarına saldırması.. Bu, asla kabul edilebilir bir durum değildir..
Bre hayta’lar!.
Mutlaka yenmeniz gerektiğini düşünüyorsanız, içinde yenilmenin de bulunduğu bir oyuna niye katılıyorsunuz?
Bu, başkalarına da, kendi şehirlerinde benzer saldırıları yapmaları çağrısı değil midir?
***
Hele de, etnik düşmanlıkları ateşlemeye müsait olması açısından bazı futbol takımlarının taraftarlarına karşı, bir takım gerizekâlılarca girişilen saldırılar bir saatli bomba oluşturmaktadır.
Resmî ideolojinin 100 yıla varan ve tek etnik unsuru üstün göstermeye çalışan şeytanî çabalarına rağmen, Müslüman halkımızın kürd, türk, arab, laz, çerkez, gürcü, arnavut, boşnak vs. gibi çeşitli etnik unsurları arasında, iç ve dış şerr odaklarının oluşturmaya, estirmeye çalıştıkları soğuk rüzgarlar veya yakıcı samyelleri, milletimizin inanç değerleriyle etkisiz hale getirilirken..
Yargının vurdumduymazlığı, HSYK tarafından ne zaman görülecektir?
Bu saldırıyı gerçekleştirenlerden 6 kişi mahkemeye çıkarılıyor. Mahkeme, serbest bırakıyor.
Bu, ‘Aferin, devam edin..’ demek değil midir, fiîlen..
Bu yargıçlar, bu ülkede yaşamıyorlar mı?
Yargı kurumu, milletin hak anlayış ve ölçüsünden kopuk ve kendi iç kontrol mekanizması dışında kontrol edilemeyişinin ortaya çıkardığı-çıkaracağı nice olumsuzlukların baş sorumlularından birisinin de kendisinin olacağını nasıl göremez?
Güvenlik güçleri de bu gibi hassas karşılaşmaları önceden hesap edip, tedbirlerini ona göre almalı değil midir?
***
Bu vurdumduymazlık yarınlarda, başka şehirlerdeki hemşehrici veya etnik kökenli aptalca yarıştırmaları da yüreklendirdiğinde, bu durumun kimi memnun edeceği bilinmiyor mu?
Tekrar edelim, Ankara’daki saldırı, sıradan basit bir kavga değil, bir ülkeyi daha yaygın bir fitne ateşinin içine çekmeye yönelik bir alçakça saldırıdır; müslüman halkımıza ve vatana hıyanettir.
stargazete