Bu haftaki mesajımız özeldir
Sevgili Peygamberimiz buyururlar ki:
"Kur"an"a dayanarak konuşanlar, doğru söylerler." (Tirmizi, K. İlim)
Günümüzde sinsi bir hastalık içindeyiz. Kompleks (aşağılık duygusu) hastalığı. Alternatifi olmayan bir üst kimliğe (Müslümanlığa) sahip olan insan, mü"mindir, Müslümandır. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi şartlarda yaşarsa yaşasın her mü"minin, ilim ve fıkıhta büyük otorite Ebu Yusuf"un söylediği şu söz üzerinde ciddiyetle durması gerekir:
"Kelime-i Tevhid okuyan her insan, okuduğu ve inandığı tevhidin gereğini yerine getirmekle mükelleftir."
Ateist, komünist, anarşist veya Yahudi, Hıristiyan, Budist nasıl inancında, inancı uğruna verdiği mücadelede, inancından utanmıyor, aşağılık duygusuna kapılmıyorsa; Müslüman bir insanın bunlarla kıyaslanmayacak bir derecede utanmaması, çekinmemesi gerekmektedir. Bu işin raconu budur, demek her zaman çözüm getirmez. Unutmayalım ki hidayet Allah"ın elindedir.
Bu kısa açıklamalardan sonra, şimdi sıra geldi sizlerle, siz din kardeşlerimizle paylaşmak istediğimiz bazı temel konulara...
¥ Kur"an"ın ahlakıyla ahlaklanmakla mükellef olan her Müslüman, tüm peygamberlerin ortak bir kimliği etrafında toparlanmak mecburiyetindedir. O da Sad Sûresi"nin 86. ayetidir. "Ve ben olduğumdan başka türlü görünenlerden de değilim." Senelerce duyduğumuz şu güzel söz, ilgili ayeti tefsir mahiyetindedir: Olduğun gibi görünüp, göründüğün gibi olmak... Etrafımıza bir bakacak olursak, boş ve batıl bir inancın gereği olarak hayat sürenlerin ne utanması vardır, ne de aşağılık duygusuna kapılması. 28 Şubat sürecinden sonra, bazı Müslüman kardeşlerimizde gördüğümüz bu hastalığın, Hakk"tan gelen bir hastalık değil, nefislerinden gelen bir hastalık olduğuna inanıyorum.
¥ İkinci bir konu daha var ki, birincisinden geri kalmayacak temel konulardan biridir. Gerek sokaklardan ve gerek menfaatçi medyadan gelen haberler gündemimizi oluştururken, Rabbimizden gelen haberlere pek rağbet edilmiyor. İnanan her insanın hayatını gençleştiren Allah"ın kelamından olan Fatır Sûresi"nin 14. ayetini bu inanç ve niyetle bir daha okuyalım: "Bu gerçeği sana, her şeyden haberi olan Allah gibi hiç kimse haber veremez." Çağın getirdiği cins cins felaket ve hastalıklardan kurtulmak isteyenler, patinaj yapan araba gibi bir santim ilerleyemiyor. "Biz sürekli tefsir okuyoruz" diyerek, öğrenilen ayetlerle kötülüklerin önüne geçemeyen ve bu konuda ciddi projeler üretemeyen samimi din kardeşlerime soruyorum: Tüm insanlığa Kur"an"ı tefsir eden Peygamberimiz: "Faizin her çeşidi ayağımın altındadır", "Cahiliye hayatına dayanan hayat tarzı ayağımın altındadır" buyururken, hangi güç ve imkâna sahip olarak bu sözleri söylemiştir, hiç düşündük mü? Ve şu gerçeği de hiç aklımıza aldık mı? Bugün dinimizi en az bilen bir Müslümanda bulunan dinî bilgiler, ayetler ve hadisler, dünyayı yönetmeye çalışan ABD başkanında yoktur. Kur"an"ın tamamına vakıf olan bir insan, yaşadığı bir mahalle halkının cahiliye bağlantılı hayat tarzını değiştiremezken, hayatında tek bir Kur"an ayetine yer vermeyen küfrün liderleri niçin yeryüzünü işgal edebiliyor? Niçin? Çünkü sistemli çalışan batıl, sistemsiz çalışan Hakk"a galip gelir de ondan. Niçin? Çünkü ilgili mesele bir asır önce teşhis edilmiş ve şöyle ilan edilmiştir:
"Kur"an"ın manası senin kalbine yeniden nazil olmuyorsa ne Razi"nin tefsiri, ne de Zemahşeri"nin Keşşaf"ı senin derdine çare bulamaz." (Mucmumu Feteva)
Netice olarak mesajımızı yine Rabbani bir uyarı ve ikazla bitirmek istiyorum: "Bu Kur"an büyük bir haberdir, büyük bir mesajdır. Fakat siz ondan yüz çeviriyorsunuz." (Sad Sûresi/67-68)
Okuduğumuz Kur"an ayetlerini düşünerek ve onlara iman ederek, imanımızın gereğini de ortaya koyarak planlı, programlı bir hizmet formülüyle adım atmazsak, ne Seyyid Kutub"un tefsiri ne de Mevdudi"nin Tefhim"i bizim dertlerimize derman olacaktır. Arife tarif gerekmez.
DAVET EDİYORUZ:
16 Mayıs 2008 Elazığ Konferansı / 17 Mayıs 2008 Malatya Konferansı / 18 Mayıs 2008 Hekimhan Konferansı. İlgili belde halkımız davetlidir.
vakit