ODTÜ’deki mezuniyet töreni tam bir rezalete ve âdetâ yeni bir Gezi Kalkışması’na dönüştürülmeye çalışılmış.. Bu üniversitede çöreklenmiş bir ur öteden beri vardır, maalesef.. Oradaki temiz tıynetli çocukları tenzih ederim ama o gençler, büyük kitleyi oluşturdukları halde, hayata bir an önce atılalım gibi bir maslahatı gözettiklerinden olmalı ki, o küçücük şirret unsurlarına karşı bir tavır geliştiremiyorlar. Yok öyle değil de, o hakareti fark edemedik diyorlarsa, o diplomalarına yazıklar olsun..
Cuma akşamı yapılan mezuniyet töreninde, ODTÜ Rektörü ıslık ve ‘yuuhh’ sesleriyle uzuun- uzuun protesto edilip konuşturulmamış.. Sonra da karnaval eğlencelerini andıran değişik kılıklar içinde bir resm-i geçit rezaleti başlamış..
Birileri, kocaman harflerle ‘Tayyipler Âlemi’ yazılı ve üzerinde bir takım hayvan resimleri çizilmiş bir flama açmış..
Bu alçakça saldırıyı yapanlar, bununla, henüz iki hafta önce, 50 milyon seçmenin yüzde 52,6’sının, yani 26 milyonunun yerini alan Tayyip Erdoğan’ı ve ona oy veren bütün vatandaşları, bu sonuca duydukları düşmanlık, kin ve nefretle ‘hayvan’ diye nitelemişler.
Bu alçaklığı yapanlar sadece Cumhurbaşkanı’na değil, halkın ekseriyetini, cumhûrunu teşkil eden milyonlarca insana da hakaret etmişlerdir ve bunlara karşı vatandaşlar da o hakaret dolayısiyle, ceza ve tazminat dâvası açsalar yeridir.
Orada, o tabloyu görüp de, o paçavrayı yırtıp atacak kadar yürekli kimse çıkmamış.. Meşhuur sözdür: ‘Bir memlekette namuslu insanlar, en azından namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur..’
O alçakça saldırıyı yapan ‘hayta’ların, ‘tahsilli, diplomalı eşkıya’nın ana-babaları nasıl çocuklar yetiştirdiklerin görüp utanç duymuyorlarsa, onlara da ‘yuhh’ olsun. Yazık ki, meydanlarda siyasî ahlâk nutukları atan muhalif liderler de, bu saldırıyı aldıkları yenilginin acısına merhem gibi kabul edip, memnuniyetle karşılamışlar ki, sessiz kaldılar.
Bu alçaklığı yapanların diplomaları iptal edilmelidir.
Milletin parasıyla okuyup, sonra da o milletin ekseriyetine bu kadar alçakça bir saldırıyı yapan o aşağılık kişiler için söyleyecek söz ararken, o pankartlardan birindeki yazı imdadıma yetişti:
‘Tahsil belki cehaleti aldı; / Ama, eşşeklik bâkî kaldı..’ deniliyordu.
Aynen öyle..
‘23 Nisan 1920 ayarları’na dönüş muştusu..
Bir diğer konu..
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumartesi günü AK Parti Meclis Grubu’na hitaben yaptığı konuşmada, m.vekillerinden özellikle de, ‘iç ve dış vesayete ve de darbelere karşı müteyakkız olmaları ‘ çağrısı yapıyordu.
Ama o konuşmadan sonra da, o milletvekilleri, anayasada dayatılmış olan resmî ideolojiye biat metnini okumak üzere Genel Kurul salonuna geçiyorlardı. Ve bugün de Tayyip Bey, darbe anayasasınca dayatılan ve içinde ‘ilke ve inkilaplara bağlılık’ ibareleri bulunan ‘vesayet’ metnine göre yemin edecek.. Bunu çelişki olarak değil, zorbalıkların dayatılmasının anlaşılması için belirtiyorum. Yoksa, inanıyorum ki, bundan Erdoğan da rahatsızdır. Çünkü, karşı çıkılmasını istediği ‘vesayet’lerin başında bu geliyor. Bu ilkellik, ülkemize de, Müslüman halkımıza da, tarihimizde emsali görülmemiş bir ‘züll’dür.
Evet, ülkemiz ve halkımız, 100 yıla yakın bir süredir; içerden, resmî ideoloji vesayeti,dışarıdan da, Lozan ve sonra da NATO ile dayatılan dış vesayetler altındadır, hâlâ..
Ama Tayyip Erdoğan’ın, yeni dönemi Cuma günü Hacıbayram Camii’nden kılınacak namazla başlatacağını açıklaması, halkımızın mücadelesinin 23 Nisan 1920 ayarlarına göre şekilleneceğinin bir muştusu olarak kabul edilebilir.
stargazete