Bu kadar bakan çok değil mi?

Abdurrahman Dilipak

Adalet, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Savunma, İktisad, İçtimai İşler, Maarif, iki de başkan yardımcısı yeter de artar bile. Bugün 15 bakanlık ve 1 başkan yardımcısı var. İçtimai İşler ve Maarif aslında sessiz bakanlıklar olarak faaliyet göstermeli. Adalet de öyle. Savunma, Dışişleri, İçişleri, Maliye zaten karakteri icabı çok konuşan ve konuşulan bakanlıklar olmamalı. En faal bakanlık İktisad vekaleti olacaktır. O da daha çok üretim, pazarlama gibi reel sektörle ilgili bir alan olacaktır. Borsa, bankacılık sistemi de bu çatı altında örgütlenecektir. Bu bakanlıkta uygulama ve denetim bir ölçüde özerk yapılar, yerel yönetimler, meslek örgütleri, özel teşebbüs olarak denetim şirketleri üzerinden yapılabilir.

İktisad deyince sanayi, tarım, hayvancılık, orman, çalışma, sosyal güvenlik, çevre enerji, tabii kaynaklar, turizm, ulaştırma, imar-iskan hepsi girer. En kapsamlı bakanlık bu. İktisadın dört başı mamur olması gerek, onun için 2 bakan yardımcısı ve 4 müsteşarlık olması gerekir.

Sağlık ve Maarif büyük ölçüde yerel yönetime devredilmeli, Valilik ve yerel yönetimlerdeki çift başlılık sona erdirilmeli. Burada Valilik ve belediye arasında eşgüdüm ve kısmı özerklik sağlanmalı.

Bu sistemde Politika kurullarının gerçekten etkin bir konuma yükseltilmesi gerek.

Türkiye’de yerel yönetim ve buna dayalı idari sistem her 100.000 nüfustan oluşan bir şehirden oluşmalı. Her büyük şehirde bir vali, ayrıca 1 milyon nüfustan oluşan kümeler için bir bölge valisi atanmalı, kümedeki iller vali yardımcıları, her mega şehirde, bir koordinatör vali, şehirler vali yardımcılarına bağlı idari amirlerle yönetilmeli. Şehir idarelerindeki halkla ilgili işler büyük ölçüde belediye birimleri üzerinden yapılmalı. Belediyelerle merkezi hükümet ve valilik arasında eş güdüm sağlanmalı. Daire başkanlıkları merkezi yönetimce atanmalı.

Mega şehirlerde koordinatör valilerin altında her 1 milyon nüfus için bir vali yardımcısı atanmalı.

Merkezi Polis teşkilatı merkezin denetiminde olmalı, yerel bekçi ve zabıtaların müdürleri Federal yönetime bağlı olmak kaydı ile şehir polisi olarak görev yapmak üzere yerel yönetimlere bağlanmalı. Terör, örgütlü suçlar ve istihbarat MPT’ye bağlı olmalı. Jandarma hazırda İçişleri Bakanlığında kırsal alanda ve sınırda görevlendirilirken, seferde MSB bağlanmalı.

Eğitim ve sağlık büyük ölçüde yerel yönetim, özel sektör ve vakıflara devredilmeli. Temel politikalar merkezi hükümet tarafından belirlenirken, yerel denetim Valilik üzerinden yerel yönetimlerce yapılmalı. Kamuda esas adalet, meşruiyet ve sür’attir. Kesinlikle devlet personelinin sayısı ve fiziki mekan ve araç sayısı indirilmelidir.

Diyanet ve diğer dini yapılar anayasal statüde özerk hale getirilmelidir.

Rutin bir faaliyet içinde bulunan kamu yararına işler ve kamu iktisadi işletmeleri, kamu denetimine tabi, özerk yapıda halkın katılımına açık kooperatif ya da vakıf işletmelerine dönüştürülmelidir.

TSK’nın savaşa hazırlık anlamında yedekte tutulan insan kaynakları, menkul ve gayri menkul değerleri, makineleri, Milli Güvenlik için tehdit oluşturulmayacak şekilde kalkınma cihadının bir parçası olarak toplum hizmetinde kullanılmalıdır.

Üniversiteler tamamen özerk hale getirilmeli, YÖK tasfiye edilmeli, tedrisat dönemsel değil, sürekli hale getirilmelidir. Gerçek bir Maarif ancak insanların kendi fıtratlarına uygunluğu ile mümkündür. Onun için sınıf geçme değil ders geçme esasına geçilmelidir ve Korona sebebi ile başlayan uzaktan eğitim bir şekilde devam ettirilmelidir. Meslek okulları fiziki mekanlarda pratik olarak yapılırken teorik dersler uzaktan erişimle yapılmalıdır. Üniversite, Yüksek Okul ayrılmalı. Ön lisans, yüksek lisans ve doktora yeniden tanımlanmalı. Eşzamanlı iki lise birden okunabilmeli. Mesela hem meslek lisesi,  normal lise; hem de İmam-Hatip gibi. Tevhidi Tedrisat tamamen kaldırılmalı, 21.YY’ın teknik imkanları ile yeni bir maarif sistemine geçilmelidir.

19.YYda kalan kavram ve kurumlar ile 21.YY ihtiyaçlarına cevap vermek mümkün değildir. Kavramları ve kurumları ile anayasa tamamen yeniden ele alınmalıdır. Anayasa değişince bütün yasalar da yeniden ele alınmalı, daha kısa, açık ve net, değişen şartlara uyum performansı yüksek bir kanun metni hazırlanmalı, dili ve dayandığı kurumlar yeniden düzenlenmelidir.

Siyasi partiler, seçim sistemi ve parlamentonun çalışma esasları yeniden ele alınmalıdır. İki dereceli seçime gidilmelidir. 2 Meclisli bir düzene geçilmelidir.

Bir ülkede ne kadar çok yasa ve ne kadar çok bürokrat varsa, o ülkede özgürlükler o kadar az, rüşvet o kadar çok, işler o kadar geç ve güç oluyor demektir. Bizim geleneğimizde kamu gelirinin en fazla %20’si kamu idaresinin giderleri için harcanır. Bizde durum ne! Bakın geleceğin dünyasında bu kadar bakanlık, bu kadar bürokrasi olmayacak.

Kökü mazide olan ati olacaktık, ama ne Osmanlı’yı biliyoruz, ne de Selçuklu’yu!. Bugünkü müfredatla geleceğin dünyasını anlamak mümkün değil. Geleceği anlamak için bir an önce sistemde radikal değişikliğe gitmek gerek. Gelecekte hiçbir şey eskisi gibi olmayacak? Peki biz buna ne kadar hazırız. Gelişmelerin peşinden koşalım demiyorum (Birileri şimdiden rüzgara kapılmış gözüküyor) ama, dünya değişiyorsa, bu değişimi doğru okuyamayanların ayakta kalma şansı yok. Selâm ve dua ile.