"8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü" nü bir kez daha hak ihlalleri, sistem içinde yabancılıklar, ayrımcılık, cinsel istismar ve kötü muamelelere dair istatistiklerle geride bırakıyoruz.
Kadınların sorunlarıyla gölgede kalan bugün, kendi dinamiklerini ısrarla ve kararla bastırmaya, törpülemeye ve onları yok saymaya çalışan ideoloji ve güç odaklarına, toplumsal yapının görünmez kıldığı kadınların yaşadıkları mağduriyetleri bir kez daha hatırlatma günüdür.
Anayasa'da kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu ve son Anayasal değişiklikle bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı belirtilmektedir. Kadınların toplumsal statüde dışlanma, eğitimden yoksun bırakılma, karar alma mekanizmalarında temsil edilememe gibi konularda hak ihlalleri ve maruz kaldıkları şiddet, hakaret, cinsel istismar ve benzeri hususlar devletin bu konuda yükümlülüklerinde arzu edilen noktaya ulaşmadığını göstermektedir.
Kadınlar sosyal ve siyasi alanda istismar edilmekte, materyalist sistemin kadına ördüğü zulümle karşı karşıya kalmaktadır. Aile içerisinde şiddet yaşayan kadınlara korunma ve barınma sağlanamamakta, yasal düzenlemeler eksiklikleri giderememektedir. Pek çok cinsel istismar ve taciz davasında mağdur aleyhine çıkan yargı kararları, kadınların hak ihlalleri karşısında kolektif olarak hipnoz edilmelerine ve hak arayamaz duruma gelmelerine sebep olmaktadır.
Eğitim hakkı, çalışma hakkı, seçme ve seçilme hakları, ertelenemez, sınırlandırılamaz Anayasal haklar içerisinde yer almalarına rağmen hayali yasaklarla kısıtlanmakta, halen üniversitelerde öğrenciler, devlet dairelerinde kamu görevlileri başörtüleri sebebiyle mağdur edilmektedirler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1999 yılında, bir kadın milletvekilinin kıyafeti sebebiyle seçilme hakkının ihlal edilmesine, kendisi ile tamamen eşit haklara sahip bir vekilin "bu kadına haddini bildirin" sözleri ardından, diğer milletvekillerinin "dışarı, dışarı" tezahüratlarıyla, kadın vekilin meclisten çıkarılmasına sahne olmuştur. Kadının kendi sesini duyurabileceği, siyasi görüşünü konuşabileceği bir zeminden başörtüsü ile siyasi görüşünü yansıttığı belirtilerek görevini sürdürmesine engel olunmuştur. Seçilme hakkının ve onu seçenlerin haklarının gasp edilmesi on bir yıldır "milli utançlarımız" arasında yer almaktadır.
MAZLUMDER olarak, "bu kadına haddini bildirin!" sözünü unutmadığımızı hatırlatır, bu milli utancımızın telafisinin ancak mecliste kadın milletvekillerine tanınacak fırsat eşitliği ile giderilebileceğini belirtiriz.
Ayrıca kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın karşısında olduğumuzu, kadınların anayasal haklarının hiçbir gerekçe ile sınırlandırılamayacağını belirterek, dünyada ve ülkemizdeki tüm kadınların "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"nü kutlarız.
Av. Şerife Gül ARIM
MAZLUMDER Genel Sekreteri