Dehşet verici bir olayı anlatacağım. Nasıl bir çılgınlıkla karşı karşıya olduğumuzu birlikte görelim. Uzunca bir süredir Türkiye'de olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Farkında değiliz ama bu olağanüstülüklerin benzerlerini yakın çevremizde, dünya genelinde de görüyoruz. Orta ölçekli ülkelerde büyük siyasi dönüşümün yol açtığı krizler, bölgesel dizayn çabaları, merkez güçler arasında ürkütücü boyutlara varan hesaplaşma, hesaplaşmanın yönettiği siyasi, ekonomik ve jeopolitik bunalımlar etkisini artırıyor.
Belki de insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden birine, bin yıllık dünya tarihinin önemli kırılma dönemlerinden birine tanıklık edeceğiz. İnsanlığın ortak kaderine yön veren gelişmeleri göreceğiz.
Yeni dünya düzeni arayışları iflasla sonuçlandı. Küresel ekonomik sistem çöktü, çökmek üzere. Ulus üstü kurumlar işlevsiz hale geldi. Doğu ile Batı arasındaki güç dengesi hızla değişiyor. Ekonomik ve teknolojik gelişme arasındaki fark azalıyor, yeryüzünün ağırlık merkezi Doğu'ya kayıyor. Kaynakların olduğu yerlere kayıyor. Dünya belki de son dört yüz yıllık tarihin en derin değişimlerinden birine hazırlanıyor. Bunlara bağlı olarak da siyasi sistemler değişiyor, güvenlik stratejileri yeniden şekilleniyor. Ülkeler, coğrafya parçaları üzerindeki kontrol stratejileri yeniden düzenleniyor.
Türkiye'de yaşanan sancılar büyük değişimin yansımasından başka bir şey değil. Küresel eğilimler başka bir şey dayatıyor, yüzyıldır iktidarı ellerinde tutanlar direniyor. Bu yüzden Türkiye'deki siyasi krizin tahmin edilenden daha büyük ve karmaşık olduğunu düşünüyorum.
Türkiye ve dünya için en korkutucu gerçek, belirsizlik. Önümüzdeki beş yıl içinde nasıl bir Türkiye, nasıl bir Ortadoğu, nasıl bir Avrupa Birliği, nasıl bir dünya olacağına dair net ve kabul edilebilir bir kanaat oluşamıyor. Bu yüzden, bu beş yıl içinde nelerle karşılaşabiliriz, dünyanın endişe ettiği o büyük olay ne olabilir, sorularına cevap aranıyor.
Peki bu ne olabilir? Çok büyük ekonomik sarsıntı olabilir. Finans sisteminin çöküşü olabilir. Doğal felaketler olabilir. Bölgesel savaşlar, hatta nükleer savaşlar olabilir" Ya da 21. yüzyıl dünyasını kurması beklenen Batı dışında bölgesel ve küresel ölçekte sıçrayışlar, yeni aktörlerin devreye girmesi olabilir. Ama ne olacaksa, dünya genelinde büyük değişimlere yol açacaktır.
Bu bir abartı değil. Karamsarlık da değil! Bir yıl sonrasını öngöremeyenlerin sakin ve özgüvene dayalı tavırları ve kibirlerinin sadece hepimize ödettiği ağır faturaya dikkat edelim! "Her şey kontrol altında" şeklinde bir otoriter tavırla, önümüzdeki belirsizliklere dair kuşkuları giderme dönemi çoktan geçti.
Bu yüzden, belirsizlikler, ihtimaller, geleceği dair düşünceler son derece tehlikeli, ürkütücü ifadelerle tartışılıyor. Bir örnek vereceğim. Bu örneğin marjinal bir algılama biçimi olmadığını özellikle vurgulayarak...
ABD yönetimine, Türkiye ve İran'ın, Irak'a müdahalesini "diplomatik ve askeri" önlemlerle durdurmasını isteyen Antony Cordesman, ABD/İsrail ile İran arasındaki krizin bölgesel nükleer savaşa yol açabileceğini söylüyor. Pentagon'da istihbarat görevlisi olarak çalışan, Enerji Bakanlığı'nda Planlama Dairesi Başkanlığı yapan, Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde Ortadoğu uzmanı olarak çalışmalar yürüten, bölgeye yönelik ciddi araştırma ve yazıları bulunan Cordesman, yakın gelecekte nükleer bir Ortadoğu savaşı öngörüyor. Ama ürkütücü olan bu öngörü değil, beklenti! Ve bu beklentinin bir çokları tarafından paylaşılması. Özetleyelim.
Adamların krizi tartışma biçimine bakın! Öngörülerine bakın! Tüyler ürpertici bir gelecek öngörüyorlar. Bunların olacağından değil ama bu ihtimallerle tartışmaları hepimiz için son derece dehşet verici. Çıldırmış bunlar. Tek söz kalıyor geriye. Allah belanızı versin!..