FETÖ denilen örgütün tipik bir kanser hücresi gibi, sosyal bünyenin her tarafına yayıldığı, tıbbî terimle ifade etmek gerekirse, ‘metastas’ yaptığı, bünyenin hiç beklenmeyen yerlerine kadar sıçradığı, bulaştığı anlaşılıyor.
Kanser hücrelerini de teröristlere benzeten uzmanlar olmuştur. Siz burada kanserli odağın veya organın tedavisinde uyguladığınız ağır kemoterapi seanslarıyla başarılı olduğunuzu, o hücreleri etkisiz duruma getirdiğinizi zannederken, bazı hücrelerin o mıntıkadan uzaklaşıp başka yerlere yerleştikleri, sözgelimi ayak topuğu kemiğindeki bir odak tedaviye ve temizlenmeye çalışılırken; bir hücrenin, gözbebeği arkasına veya beyin zarına gidip yerleşmesi gibi durumlarla karşılaşılır.
Terör vak’aları da böyledir. Siz terör eylemlerine karışmış birilerini etkisiz hale getirdiğinizi zannederken, gizlenen ve kaçan bazı elemanların ülkenin başka bir yerine kaçtığı, sızdığı ve hiç beklenmeyen yerlerde beklenmeyen saldırıları gerçekleştirdikleri görülür.
***
Bu durum, sosyal hayattaki hemen bütün terör odakları ve gizli faaliyet teşekkülleri için de böyledir ama büyük kitlenin ortak özelliklerini taşıyan ve bu bakımdan gizlenmeleri daha bir kolay olan terör elemanlarının tespiti, yakalanması ve etkisiz hale getirilmesi daha da zordur. FETÖ denilen örgüt bu konudaki en çarpıcı örnek olsa gerek.. Çünkü orada hiç ummadığınız kişileri ummadığınız yerler için vazifelendirilmişlerdir.
Ki, bu kişilerin birçoğu günlük hayatın telaş ve meşgaleleri içindeki sıradan insanlardır, ibadetlerinde- ticaretlerindedirler. Ama öyle olmayanların da varlığı görülmektedir. Bu gibi odakları temizlemek için, siz ‘sosyal kemoterapi seansları’ uyguladığınızı sanırken, onlar kendi görünmeyen alanlardaki rollerini sürdürürler.
***
Gerçi, FETÖ içinde yer aldığı belirlenen kişiler için, ‘tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı hıyanet..’ tarifi yapılıyor ama bu tarifin de artık yeterli olmadığı görülüyor. Çünkü, tabanda da çok mütecânis, homojen bir bütünlük yok.. Hiç beklenmeyen sosyal çevrelerden, yaşayış tarzları ve hayata bakış açıları birbirinden uzakta ve çok farklı kişi ve kesimler.. Belki, geleceğin muhtemel iktidar ve güç odaklarında bir şekilde yer almak açıkgözlüğünde olan herkes..
Belki tabanda, daha çok vaaz veya inanç içerikli yayınların etkisinde olan ve küçük iş ve meslek gruplarının mensupları arasında birileri vardır; ama, bunun dışında, normalde hayatları bir noktada kesişmesi düşünülemeyecek sosyal çevrelerden ve meslek gruplarının kişilerin bile aynı potada şekillendikleri görülmektedir.
***
Bunca izah niçin mi yapılıyor?
Bitmek bilmeyen operasyonlara devam edildiği için... Ama bunlardan beklenen faydaların elde edilip edilemediğinin hesabı da yapılıyor mu?
Ve başarılı olunamıyorsa, ‘niçin’i üzerinde duruluyor mu?
Hani, milletvekillerinin, generallerin, yüksek bürokratların oturduğu bir semtteki ilkokulda, çocuklar birbirlerine hava atarlar.
‘Benim babam olmasa.. Ya, benim babam olmasa.. Asıl, benim babam olmasa.. en önemli işi babam yapmaktadır..’
Bir de o bölgedeki gece bekçisinin çocuğu da o okuldadır. Diğer çocuklar, ona takılıp ‘Ya, senin baban ne iş yapar?’ derler.
O çocuk da der ki: ‘En önemli işi benim babam yapar. Çünkü sizin babalarınız kanun yapar ve emrederler, benim babam ise onların uygulayıcısıdır. O göz yumdu mu, o kanunların ve emirlerin hiçbir etkisi olmaz..’
***
Bugün yaşanan durum böyle gibi..
Daha önce de defalarca yazıldı bu sütunda.. Darbe hıyanetine direkt olarak katıldıkları belirlenenlere asla acınmamalıdır, merhamet de edilmemelidir, evet amma, 1.5 sene önceki o darbeyle ilgili binlerce sahifelik iddianâmeler hazırlanarak yeni başlayan yargılamalar bile varken..
O darbe teşebbüsünde aktif olarak vazife almamış, asıl mahiyetini en yukardaki sorumlular gibi, yıllarca mâsum bir cemaat ve hizmet hareketi veya bir hocanın vaazları zannederek bir araya gelmiş bir hareketin içinde yer alan herkese yönelik yaygın gözaltı operasyonlarıyla insanların ‘sosyal itibarları’nın çiğnenmesi sağlıklı bir yöntem mi?
stargazete