Önce, Aksaray’daki kahredici saygısızlık üzerine: ‘Otizm, down ve benzeri iletişim bozuklukları’ olan çocuklar için Aksaray’da sergilenen ve o mâsum yavruları ve aile efradını derin acılara garkeden gaddarlığı, insanlıktan biraz nasibi olan herkes, kalplerine bir bıçak saplanmış bir hissetmelidir, herhalde..
Bu gibi iletişim bozuklukları yaratılıştan gelen veya sonradan kazanılan durumlar olabilir ve herkesin başına da gelebilir, bulaşıcı da değildir ve ama, insafsızlık, gaddarlık ve aptallık bir sosyal dalga halinde nicelerini de kendi içine çekebiliyor, demek ki..
O mâsum yavrulara sevgi ile bakmaları gerektiğinin terbiyesini kendi çocuklarına veremeyen ve kendi çocuklarının onlardan ayrı okul ve mekânlarda tutulmasını için protesto yükselten anne-babaların, bütün toplum kesimlerince, kendi idraksizlikleriyle asıl iletişim bozukluğu olan kimseler olarak ayıplanması gerekiyor.
Ve gelelim, son ‘Kasım Sapkınlıkları’na...
Sezonu 29 Ekim törenlerinde açanlar, mâlum Kasım günlerinin resmî ağlatma kampanyalarında, küçücük çocuklara, ‘Seni özlüyoruz! Sen olmasaydın, biz olmazdık’ gibi acayip laflar ettirdiler yine…
Hele bir Muhalefet Lideri var ki, evlere şenlik…
‘O sadece CHP’nin ‘…..’ü değildir. O, bütün dünyanın ….’üdür’ diyor ve sonra fazla attığını anlamış olmalı ki, indirim yapıyor, ‘O, 82 milyonun ….’üdür’ diyor. Halbuki, 1934’den beri, o sıfat önünde eğdirilenlerden 10 milyonlar da vardı ki, onlar da çekildiler hayattan, onları da hesap edebilir ve rakamı belki de ikiye-üçe katlayabilirdi.
***
Eğer, insanlar dünyaya gelmelerinde etkili olduklarını düşündükleri kimseleri, kendilerini yaratan, var eden birer ‘ilâh’ gibi görecek olsalar, o zaman bütün anne-babalardan, veya nice siyasî liderlerden ya da ‘kurtarıcı’ kabul edilen ideolojik veya -sözde- itiqadî öncülerden oluşan bir -uyduruk- ‘tanrılar ordusu’ndan dolayı, ortalıkta adım atacak yer kalmazdı dünyada. Ve o mantıkla, filanca kişinin var edicisi olarak Vahdeddin veya 2. Abdulhamîd gibi padişahların da ‘ululanması’ gerekmez mi?
***
Sonunda bazı okullarda, bir partinin ‘6 Ok’u yazılı şeritlerden tutunup, bir büstün karşısında secde ettirilen çocukları gösteren videolar da döküldü piyasaya. Hem de bir yer de değil, bir kaç yerde.
Bu trajik ilkelliğe karşı M. Eğitim Bakanı’ndan olumlu bir müdahale beklentimiz olamaz herhalde. Çünkü, o, bu konuda kaygularının olduğunu bugüne dek sergilemiş birisi değil. Öyle bir-iki, ‘Soruşturma yapılıyor, müfettişler gönderildi’ gibi açıklamalar Müslüman milletin yaralanan kalbine merhem olamaz.
***
Bu durumda gözler ‘cumhûr’un başkanı’ olan Erdoğan’a çevrili. Evet, Trump’la, Putin’le, dünya sahnesindeki niceleriyle raksederken, Müslüman milletin ekseriyetinin duası onun yanında ama içerde sergilenen bu sapkınlıklara da el atmalıdır. Evet, yük ağır ama yorgunluk kabul etmeyen bir yolda olduğunu herkesten çok o biliyor herhalde.
(‘Taife-i Laicus’un küstahlığı, azgınlık ve sapkınlık derekesindeyken, dert sadece tek yönlü de değil. Sözde, din hocası kılıklı, sarıklı- cüppeli bir kişinin bir videosu da tedavülde bugünlerde. Adam, binlerce kişiye hitap ediyor ve ‘Efendi hazretleri’ dediği bir kişiyi temâşa etmenin, ‘İhlâs üzere kılınan 150 yıllık namazdan bile efdâl olduğunu’ söyleyecek kadar çarpık ve kişileri ululaştırıcı, ilâhlaştırıcı bir başka putlaştırma eylemi sergiliyordu. Bu kadarına da ‘Yuhh’ yani...)
İtiraz etmek hassasiyetimizi yitirdik mi?
Sionist İsrail rejimi, Gazze’de bir günde 34 müslümanı katletti.
Hiç sesimiz çıkmadı. İllâ da, her şeyi yukarıdan mı beklemeliyiz? Müslümanlar olarak, Cuma günü câmilerden çıkışta ülke çapında, yüzbinler, milyonlar halinde o mazlum şehitlerin ‘ahh’larını Allah’u Ekber nidâlarıyla taçlandırmalı değil miydik? Ölü toprağı mı serpildi üstümüze?