Seçim sonuçları AK Parti için bir felaket değil, aksine felaket öncesi ciddi bir uyarı oldu.. % 40"ın altına düşmesi, biraz saldırıların artacağı, moral bozukluğu anlamına geliyor ama, % 45"in üzeri çok daha büyük bir tehlike olurdu.. Her şey yerli yerinde
AK Parti özeleştiri için bu sonucu bir fırsat olarak görmeli..
İnsanların da, kurumların da çocukluk hastalıkları vardır. Onları yaşamaları gerekiyordu..
AK Parti, hâlâ Türkiye"nin bütününden oy alan tek parti.
Tehlike şurada: Kürt, laikçi ve milliyetçi kesim coğrafi olarak belli yörelere hapsolmuş durumda..
İşin kötü yanı, Kürtlerin hoşuna giden milliyetçileri, milliyetçilerin işine gelen de Kürtleri kuşkulandırıyor.. Laikçiler, dinden de demokrasiden de korkuyorlar.. Milliyetçilerin de belli bir kesimi demokrasi, özgürlükler konusunda isteksiz gözüküyor..
Bu şartlarda iktidarın işi zor.
Zaten iktidar olmanın getirdiği bir zorluk var..
Buna bir de küresel kriz ve işsizlik dalgası eklenince ortam gerildi tabii.
Muhalefete de dindar, milliyetçi ve laikçi kesim hep birlikte yüklendiler. Liberaller ise iktidarı savunmak konusunda isteksizdiler..
Dindarlar iktidara küskündü, çözüm beklenen sorunlar hep ertelendi.
Liberallerin küskünlüğünün arkasında da, beklenen Anayasa değişikliği ve demokratik reformların yavaştan alınması var.
Kürt açılımı kuşku uyandırdı ve DTP"lileri harekete geçirdi..
Milliyetçiler ve dindar kesim, milli meselelerden taviz verildiği kuşkusuna kapıldı.
Laikçiler her şeyden korkuyorlar, çok alınganlar, Anayasa değişikliğini, darbe / cunta anayasasına karşı darbe olarak görüyorlar. Juristokrasiye sığınıyorlar.. Milli iradeyi küçümsüyorlar, hukuku es geçiyorlar ve kanun devleti arzu ediyorlar..
Sonuçta olan oldu..
Bundan sonra ne olmalı?
Bu sonuçlardan ders almalı.
Tek başına ihale açmak yetmiyor.
Tabanı küçümsemek olmuyor.
"Ceketimi asar, seçtiririm" demek olmuyor..
Vatandaş oyunu bölmeyi öğrendi. Listeyi de çizecek daha.. "Tek adam"lık yürümüyor..
Vatandaş "tiran"lara, "monark"lara, "oligark"lara güvenmemeye başladı artık..
Şunu görmemiz gerekiyor bir de: Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz, iktidarımız ve paramızla kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir..
Hz. Eyyüb"ü hatırlayın.
Sabredenlerden olabilecek miyiz?
Kazanmak her şey değil. Doğru yaparak seçimi kaybedebiliriz, ama bana kalırsa asıl kazanç orada..
Yoksa sadece tek başına kazanmak, bazan "onursuz" bir iştir..
İnsanları aldatarak, herkese mavi boncuk dağıtarak, yalan-dolan, tehdit, şantaj, rüşvetle de kazanabilirsiniz ve bu iş her zaman, her yerde geçerli bir yöntem. Bu seçimde de bunu gördük..
Hz. Ali"yi, Hz. Hüseyin"i düşünün. O zamanki cemaati düşünün. O gün o halkın nezdinde kim kimin yanındaydı? Kimin yanında kaç kişi vardı?. Ve o gün hakkında yanında yer alanlar, yanında en çok adam olanlardı mı sanıyorsunuz?
Seçtiğiniz adam, karşı çıktığınız adama haksızlık ederse, siz o eski rakibinizin hakkını savunabilecek misiniz?
Seçim sadece sandıkta olmuyor.
Biz her zaman, her yerde seçim halindeyiz. Hep "rey" kullanıyoruz..
Bu arada AK Partililere, SP"lilere bir uyarı: Bu adamlar gerçekten bizden korkuyorlar. Doğru ya da yanlış, gerçek ya da değil, ama korkuyorlar.. Tamam, psikolojik.. Hatta birileri bu korkuyu kurguluyor, kışkırtıyor.. Bütün bunlar gerçek ama korkuyorlar.. Bu da bir gerçek.. Bu korkunun gerçek olmadığını söylemekle de bunu tedavi etmek mümkün değil.. Bu, yükseklik korkusu gibi, kapalı yerde kalma korkusu gibi bir şey.. Bu insanlar kendi halkının inancından, tarihinden, kültüründen, kimliğinden, gelenekten korkuyorlar.. Biz de bunu görelim. Bu korkuyu destekleyen senaryolar üretilmiş.
Bu ülkede korku üretim merkezleri var.
İnsanlar sandıkta da umutlarından çok korkuları ile oy kullanıyorlar. Korkutuluyorlar. Baskı altında tutuluyorlar. Hatta nerede ise bu iş ipnotik bir etkiye döndürülmüş.. Ailede, sokakta, okulda bu böyle,. Devlet korkutuyor, hoca korkutuyor.. Elbette korku da hayatın bir gerçeği ama, umudumuz korkumuza baskın çıkmalı, sevgimiz nefretimize galib gelmeli.. Korku ile umud arasında bir yerde durmalıyız. Gidip gelmeliyiz bazan ama umud önde olmalı..
Bana kalırsa bu sonuç bir felaket değil. Acı da olsa verimli bir sonuca dönüştürülebilir..
Bu sonuçla, rakiblerinin umudunu, cür"et ve cesaretini artırıp, yenilgiyi müzminleştirmek, bu gidişi sürekli hale getirmek için daha fazla yüklenebilirler.. Onun için AK Partililerin düne göre daha çok çalışmaları, daha çok saflarını sıklaştırmaları, içlerindeki çürükleri ayıklamaları, icraatlarını ve kadrolarını gözden geçirmeleri gerekir..
Eğer ibret alınmayacak olursa, bu işin faturası ağır olur.. Parti önce bölünüp, sonra dağılabilir. Gelecek günler, geçen günleri aratabilir. ANAP"ın başına gelen AK Parti"nin de başına gelebilir..
Erdoğan"ın partide tek adam olmasını isteyenler, bütün iplerin genel merkezde ve genel başkanda toplanmasını isteyenler, hem partilerine ve hem de genel başkanlarına kötülük ediyorlar.. Kolay ve ucuz bir yol seçiyorlar.. Böyle yaparlarsa gelen günler, geçen günleri aratır.. Bugün genel başkana yağcılık yapanlar, yarının Brütüsü olurlar..
Zaferi yalnız Allah"tan beklemek yerine Halid"den bekleyenlerin sayısı artmadı mı? Namık Kemal Zeybek"in dediği gibi nefs-i emmarenin terbiyesi için bu sonuç bir fırsattır.. Siyasette gurur ve kibir felakettir. O zaman siyaset dua ile istenen bir belaya dönüşür.. Hem siz, sizden öncekilerin haline bir bakmaz mısınız? Allah, iktidar ve serveti, ülkeler ve halklar arasında evirir, çevirir.. Şimdi iyi şeyler yapmak, sabretmek, tevbe etmek / af dilemek ve dua etmek zamanıdır.. İnni küntü minezzalimiyn!
Selam ve dua ile.