Bush, PKK'nın Laf Bombardımanına Tutulmasını İster

Vakit gazetesinin Lütfü Oflaz'la yaptığı haftanın sohbeti...

Lütfü Bey; Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, "Sınır ötesi harekat için Başbakan Erdoğan'ın Başkan Bush ile görüşmesini beklemek lazım" demişti. Yarın Başbakan Erdoğan ABD Başkanı Bush'la görüşüyor; siz bu görüşmeden ne bekliyorsunuz?

- Herhalde Bush, "Benden size izin; Kuzey Irak'a girin ve PKK'yı temizleyene kadar da geri çekilmeyin" demeyecek. Zaten Bush'un da, Amerikan yönetiminin de bu konudaki görüşleri Dışişleri Bakanı Rice tarafından açıklanıp duruyor. Amerikan yönetimince "Sakın Kuzey Irak'a girmeyin" diye Türkiye'ye tehditvari bir tavsiyede bulunuluyor. Öyleyse yapacakları görüşmede Başkan Bush'un Başbakan Erdoğan'a ne tavsiyede bulunacağı belli değil mi? Hem Kuzey Irak'tan gelip askerlerimizi şehit eden PKK'lıların kullandıkları silahların, bombaların, mayınların ABD yapımı olduğunu bizzat Genelkurmay Başkanı söylemiyor mu? Yine PKK'nın Kuzey Irak'taki merkezi olan Kandil Dağı'na ABD'ye ait askeri araçların konvoy konvoy silah taşıdığını, ABD'li komutanlarla PKK'lı komutanların burada ortak toplantılar yaptıklarını dünya medyası yazıp durmuyor mu? Hal böyleyken şimdi siz ABD'ye gidip PKK'yı Bush'a şikâyet edeceksiniz. Mafya babasına tetikçisini şikâyet etmek gibi bir şey bu! Tetikçisinden kurtulmak için mafya babasından medet umuyorsanız, Allah size akıl fikir versin, başka ne diyeyim? Dünya medyası Kandil Dağı'na rahatça gidip PKK'lılarla röportaj üstüne röportaj yaparken, ABD'nin ve ikiz yavruları Barzani ile Talabani'nin "PKK'lılar ulaşılmaz yerdeler; onlara ulaşmamız, onların liderlerini bulup Türkiye'ye teslim etmemiz imkansız" demeleri bile aklınızı başınıza getirmiyor mu sizin? PKK'lıların hayat bulduğu Kuzey Irak'taki bataklığı kurutacak bir sınır ötesi harekat yapmak için ABD Başkanı Bush'tan izin bekliyorsanız, daha çok beklersiniz. Bush'un Kuzey Irak'taki bataklığı kurutacak değil, bir miktar sivrisineği öldürecek sınırlı bir sınır ötesi harekata izin vermesi bile şüphelidir. Bush'a kalsa, o sadece Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik laf bombardımanının sürüp gitmesini ister! Hani Türkiye’nin son yıllarda yaptığı gibi “Sınır ötesi harekata girişmemiz, Kuzey Irak’a girmemiz, PKK’nın tepesine binmemiz an meselesi” şeklindeki laf bombardımanının sürüp gitmesini ister! Gerçek şu ki, Türkiye Kuzey Irak'taki bataklığı tamamen kurutacak bir sınır ötesi harekat yapacaksa, bunu Bush'u arkasına alarak değil, karşısına alarak yapabilir ancak!

İSLAM’A UYMA, İSLAM SANA UYSUN!
- İslâmi kesimde "Başörtülü yarı çıplaklar" tartışması sürüyor. Başını örten ama vücut hatlarını olduğu gibi gösteren giysiler giyenlere karşı itiraz edenler olduğu gibi, bu duruma hoşgörü gösterenler de var. Arzu ederseniz bu konuya değinerek sürdürelim sohbetimizi?

- Dört yıl kadar önceki bir sohbetimizde, İstanbul'da İstiklal Caddesi'nde başı örtülü ama göbeği açık ve de en ince ayrıntılarına kadar vücut hatları ortada hanımlar gördüğümü söylediğimde bu durum görmezliğe gelinmek istenmişti. Ancak geçenlerde Milli Gazete yazarı Mine Alpay Gün, "Bizim cephede bir yarı çıplaklık hali almış başını gidiyor; göğüsler, göbekler, kalçalar, orta yerde. Göbeği açıp başı örtmenin hangi tip tesettür anlayışından kaynaklandığını bilemiyorum" diye yazınca işin görmezliğe gelme boyutunu fersah fersah aştığı görülüverdi. Bunun üzerine bir tartışma gündeme geldi. Görüldü ki İslâmi kesimde "Bu durum bir dejenerasyondur, yozlaşmadır" diyenler olduğu gibi, "Artık zaman değişmiştir; çağa uyum gösterilmelidir; bu durum kabullenilmelidir" diyenler de var. Aslında bu ikinci görüşte olanlar ‘Sen İslâm’a uyamıyorsan, İslâm’ı kendine uydur’ demek istiyorlar! İslâm’ı kendine uyduranlara bir bakıyorsun baş kapalı, alt havalı! Başta tesettür, alt püfür püfür! Saçı görünmüyor, ama bacaklar, kalçalar, göbekler en ince ayrıntısına kadar görünüyor! Alın işte size kıyafette laik-İslâm sentezi! Alın işte size dinler arası diyalogdan sonra kıyafetler arası diyalog! Tesettürün, örtünmenin ne anlama geldiğini bilmeden sadece başını örtersen olacağı bu. İslâm'ın ne anlama geldiğini bilmeden İslâmcı geçinirsen olacağı bu. Geçenlerde bir televizyon kanalında rastladım; kendilerini İslâmcı olarak tanımlayan bir grup tesettürlü kıza "Ülkemizin şeriatla yönetilmesini ister misiniz" diye sorulunca hepsi birden "İstemeyiz; aman Allah korusun" dediler. Yahu şeriat Allah'ın kanunu demek; öyleyse Allah'ın kanunundan Allah korusun demek zır cahillik demek değil mi? Ne diyeyim. İslâm’ı bu gibi İslâmcılardan Allah korusun!

KİŞİLİKSİZ PARTİLER KİŞİLİKLİ YÖNETMEZ!
- Ülkemizdeki partiler yelpazesine baktığınızda nasıl bir tablo görüyorsunuz? Bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

- Benim gözümde partiler kişilikli partiler ve kişiliksiz partiler diye ikiye ayrılır. Kişilikli partilerin kendilerine özgü bir kişiliği, kendilerine özgü bir fikri, kendilerine özgü bir duruşu, kendilerine özgü çözüm önerileri vardır. Bunlar ülkesine, halkına yabancı reçeteler değil, yerli reçeteler sunan partilerdir. Bunlar ülkelerinin ekonomisini de, dış politikasını da, iç politikasını da yabancıların yönetmesine karşı çıkan partilerdir. Bunlar ekonomide de, dış politikada da, iç politikada da yabancılardan bağımsız çözümler sunan partilerdir. Mesela Milli Görüş partileri böyledir. Bir de kişiliksiz, kendine özgü fikri, kendine özgü duruşu, kendine özgü çözüm önerileri olmayan partiler vardır. Ülkesine, halkına yabancı reçeteler yerine yerli reçeteler sunamayan partiler vardır. Bunlar dış politikanın yönetimini ABD'ye, iç politikanın yönetimini AB'ye, ekonominin yönetimini de IMF'ye teslim eden partilerdir. Bunlar emperyalistlerin ülkemizde kurduğu sömürü düzenine hizmet eden partilerdir. Dış politikanın yönetimini ABD'ye, iç politikanın yönetimini AB'ye, ekonominin yönetimini IMF'ye teslim ettikten, ülkenin zenginliklerini yabancıların önüne serdikten sonra A partisi olsan ne olur, C partisi olsan ne olur? Kendine sağcı desen ne olur, solcu desen ne olur? Bunların kazandığı her seçimi aslında ABD kazanmış, AB kazanmış, IMF kazanmış, emperyalistler kazanmış olur. Ve sonuçta emperyalistlere hizmet eden, yabancıların ülkemizi sömürmesine fırsat veren bugünkü düzen korunmuş olur. Kişiliksiz partilerden kişilikli bir ülke yönetimi beklemek abesle iştigal olur.

Vakit

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!