Neredeyse 10 yıl önce, Sırbistan'ın o zamanki Kosova eyaletindeki Arnavut isyancılara yaptığı kanlı misillemeler dünyada kızgınlık yaratmıştı. Harekete geçilmesine dair öfke dolu konuşmalar duyuluyordu; ihtilaf tırmanırken ve köyler yakılırken, bütün kuşkularına rağmen büyük güçler birşeyler yapmaya karar verdi. Kosova'daki sivillerin öldürülmesini durdurmak için girişilen telaşlı hareketlilikle, Batı'nın Gazze'de meydana gelen katliama yönelik neredeyse kayıtsız tavrı arasında ne kadar da büyük bir tezat var.
Bu eşit olmayan mücadeleye dair istatistikler şüpheye davetiye çıkarsa da, kimse orada neler yaşandığını bilmediğini iddia edemez: Filistin tarafında tek bir günde, 54 ila 61 kişi öldürüldü. Diğer tarafta öldürülen iki kişinin ikisi de asker. Bu bir 'kavga' diye adlandırılabilir mi? Öldürülen Filistinlilerin yarısının çocuklar da dahil yadısanamaz biçimde sivil olduğu ve diğer yarısı için de, sadece yaşları ve cinsiyetlerinin bile bize onların 'militan' olmadığını düşünme izni verdiği göz önünde bulundurulsa, cumartesi günü Gazze'de yaşanan olayların katliam diye adlandırılmayı hak ettiği düşünülebilir.
Bununla birlikte, ne Batılı başkentlerde Gazze için gerçek bir aciliyet hissi, ne de İsrail adına, güçlerinin ne yaptığına dair bir pişmanlık söz konusu. Aksine, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak dün, askeri operasyonların devam etmekle kalmayıp, bölgede bulunan Hamas liderliğindeki hükümeti 'düşürmek' amacıyla ölçeğinin genişletileceğini ilan etti. Hamas liderlerinin ofislerini hedef alan yeni bombalı saldırılar, bunların boş sözler olmadığını gösterdi. Bunlar deliliğin ve ümitsizliğin, aynı cumartesi günkü kadar devasa boyuttaki yeni ölümlerle sonuçlanacak umutsuz maço siyasetinin sonucu.
Utanç verici bir biçimde, bırakın şiddeti durdurmak için somut adım atmayı, dünya bu iflas etmiş siyaseti doğru düzgün kınamayı bile beceremiyormuş gibi görünüyor. Amerikalılar her zamanki gibi İsrailli müttefiklerini ciddi eleştiriden korurken, BM Güvenlik Konseyi'nin alışılmış tarzında, Gazze'yle ilgili bir kararın İsrail'in tepkisini 'aşırı' diye niteleyip nitelememesine dair tartıştığı sinir bozucu manzaranın karşısındayız.
Yeni başkana kadar ilerleme beklemeyin
Teybi birkaç ay geriye sarın; ABD Başkanı Bush Annapolis'te kendine güvenerek, İsrail-Filistin ihtilafının 2008 sonunda biteceğini ve Filistin devletinin kurulacağını öngörüyordu. Bush şimdi, Filistinliler arasındaki katliam tırmanırken nerede? Tek verdiği tepki, Dışişleri Bakanı Rice'ı amaçsız ve anlamsız bir Ortadoğu gezisine göndermek oldu. Rice, Beyaz Saray'dan bu kan dökümüne son vermeye dair hiçbir yeni fikir veya strateji iletmeyecek çünkü Bush ona böyle bir fikir veya strateji sunmadı. Bush, Ortadoğu'nun en inatçı sorununa son verilmesine yardım etmekten çok uzak bir biçimde, ABD'nin Arap-İsrail çekişmesinde tarafsız bir hakem gibi davranması gerektiğine dair sahte tavrı bile tümüyle terk ederek, ihtilafı ölçülemez biçimde kötü hale getirmiş bir ABD başkanı olarak tarihe geçecek.
İsrail'in frenlerini tümüyle kaldırarak Bush, zayıf bir hükümetin Hamas'ı toptan yok etmeye çalışmasına izin verdi. Şu an sadece, Beyaz Saray'daki bir değişikliğin İsrail'e sınırsız destek verme politikasını sonlandırmasını, ABD'nin Ortadoğu diplomasisine biraz adalet getirmesini ve ABD adına daha tedbirli davranan bir tavır almasını umabiliriz. Bundan başka hiçbirşey Filistinlileri barış görüşmelerini önemsemek yönünde cesaretlendiremez veya Gazze'nin kabûsunun biteceğine dair bir olasılık sunamaz. (Başyazı, 3 Mart 2008)