Yine katliam, yine seyirci kalış. Türkiye kendinden bekleneni yaptı. Hem Başbakanlık hem Dışişleri Bakanlığı Mısır"daki insanlık dramının sona ermesi için kolları sıvadı. Bir taraftan Mısır"daki canilere seslenildi, olur da vicdanları bir an için bile olsun harekete geçerler ümidiyle. Diğer taraftan da kuzuların sessizliğine gömülen Batı dünyası muhatap alındı. Neredesiniz ey Batı diye sorgulanırken cevabın Mısır"ın şanlı halkının kanı ile bulanacağı bilinerek soruldu. Zira Batı tam da oradaydı. Olması gereken yerde. Katliamın tâ merkezinde. Kapalı kapılar ardında, Sisi"nin kumandanlığında. Rabiatul Adeviyye ağaç, çiçek ve böceklerden ibaretkenden itibaren oradaydı Batı. Batı deyince ille de coğrafi bir markasyon anlaşılmamalı. O kadar içimizdeki; Mısır"ın Batı"sı da oradaydı çünkü. Bu toprakları Müslümana bırakırlar mıydı hiç"Firavun adına, İsrail adına, Amerika adına, Avrupa adına bu mümkün müydü hiç"
Ölmüştü bir kere. Devran dönmüş, akla gelmeyen başa gelmiş, sular tersine akmış, halk yeter demişti, hepsinin mübareği Mübarek alaşağı edilmişti. Olan olmuştu. Perde inmişti. Mübarek"i Batı"sı bile kurtaramazdı artık. Nitekim her zaman olduğu gibi, geçmişte de yaptığı gibi sırtını dönüverdi Batı, mübareğine. Aynı Batı idi Şah Rıza Pehlevi"yi de bir anda silip atıveren. Oysa ne de muhabbetli idi. Ta ki güçten düşüp Humeyni tarafından tepetaklak edilene kadar. Düşenin dostu olmaz her siyasi ortamda doğru olabilir ama en çok da Batı"da doğrudur. Bir anda kimseler istemeyiverdi Batı dostu Şah"ı.
Teybi biraz daha geriye saralım, karşımıza yine benzer bir tablo çıkar: varsa demokrasi yoksa demokrasi derken Müsaddak"ı da indirivermişti Batı, daha doğrusu bu sefer tek başına Amerika. Oysa demokrasinin alasını getirecekti Müsaddak. Ama demokrasiye ne hacet, deyiverdi ikiyüzlü Batı. Olsa olsa diktatörlük olur İran"da hükmü gereği, ipini çekti yeni seçilmiş başbakanın.
Şimdi sıra Mısır"da. Sisi bir kukla. Belki de miadını doldurmak üzere bekleyen bir piyon. Binlercesinin gözler önündeki katliamı yerinden bir nebze kıpırdatmıyor Batı"yı. Pişkinler çünkü. Alışmışlar çünkü. Bu resmi daha önce de gördüler çünkü. Bosna farklı değildi. Rawanda da benzerdi. Onlar ancak yetmiş sene önceki holokostla yatar kalkarlar. Rengin beyaz, dinin yahudi olmadığı sürece tek bir katliam vardır onların gözünde. O da Almanlar elindeki yahudilerinki. Oysa gözleri önünde nice holokostlar işlenir. Ta kendilerince. Ta müttefiklerince. Ta zamanında mağdur olan İsraillilerce. Ama nafile. Bugün dönmezler, bakmazlar, işitmezler. Bilakis zulme çanak olurlar. Müslümanlardır çünkü canlarını aldıkları. Kiminin holokostu kabarır, kiminin haçlı seferleri. Barbarlığının sesidir kuzularının sessizliği.
Sonra dünyaya döner, Mısır"da birkaç kişi öldü altyazısını geçiverirler"
İİT"ye neler oluyor?
Yeni adı ile İslam İşbirliği Teşkilatı genel sekreterliği Türkiye"de olan ve Müslüman ülkeleri bir araya getiren en önemli uluslararası organizasyon. Genel Sekreter Ekmeleddin İhsanoğlu, Mürsi"nin darbe sonucu indirilmesi sürecinde de şimdiki katliam için de kendinden beklenen dik duruşu göstermemekte direniyor. Sebep? Bilemiyoruz. Ama şunu biliyoruz, yönetimi Türkiye gibi etkin ve ümmetin birçok şey beklediği bir ülkedeyken, bu denli "sıradan bir siyaset" ile İİT"nin yönetiliyor olması, Türkiye"ye zarar veriyor. Zulüm karşısında susmakla gelen "dilsiz şeytan" titri de cabası"
yeniakit