Önceki gün; Cem Küçük’ün Yenişafak’taki, okurumuz Murat Aslan’ın da Akit’in “Okur Postası”ndaki yazılarını okuyunca, ben de “Aydın Doğan Mevzuu”na bigâne kalamadım...
İlk önce Cem Küçük’ün yazısından başlayalım. Yazısının başlarında şöyle demiş;
l “Emniyet-Yargı cuntasının medya uzantıları sadece cemaat medyası ile sınırlı değil. Zaman-Samanyolu grubu, İpek Medya grubu ve Taraf gazetesi, şu anda doğrudan polis şeflerinin kontrolünde olan medya organları.
Ankara’daki Batılı diplomatlar da dahil herkes bunu biliyor.
Bunu daha önce yazmıştım.
Şu an Aydın Doğan medyası ise Emniyet-Yargı cuntası ile ittifak içinde.
Çıkarları ortak...”
(....)
“Hürriyet gazetesinin durumu da pek farklı değil. 17 Aralık’tan beri Hürriyet’in, cemaatin üç gazetesi olan Zaman, Bugün ve Taraf’tan hiç farkı yok.”
Yazısını şöyle bitirmiş Cem Küçük;
“Aydın Doğan hem siyasi, hem ticari anlamda sivil hükümete yönelik operasyonlara devam ediyor kısacası. İşte manzara ortada... Aydın Doğan ile Emniyet-Yargı cuntası ilişkileri çok açık ve net. Demokrasi kazanacak ve maalesef yine kaybedeceksin Aydın Doğan. Eğer gerçekleri görür demokrasinin gereğini yapabilirsen ayrı tabii. Ama sanmıyorum.”
Yazısının özeti şu:
“Demokrasi kazanacak ve sen yine kaybedeceksin Aydın Doğan!”
O HAKİMLERİN TELEFONLARI
İyi de; “nasıl” ve “niçin” kaybedecek?..
Derken, Akit’in “Okur Postası”nda Murat Aslan’ın kısa yazısı, olaya biraz açıklık kazandırır gibi oldu...
Taha Akyol’un 20 Aralık tarihli yazısına cevap verirken, şöyle demiş Murat Aslan:
“Yalan söylüyorsun Taha Bey... Kirli operasyona yardımcı oluyorsunuz.
Çünkü patronunuz, bu ilişkiler sayesinde, kağıt yolsuzluğundan kurtarılmak üzere.. Birebir biliyorum.
Bir yakınım, adliyede tanıştığı hakimin ağzından dinlemiş..
Al gülüm, ver gülüm yapıyorsunuz..
“Nasıl olsa, Başbakan her işe yetişemiyor, bu işten haberi olmaz” diye, onun aleyhine dönüyorsunuz.
İşte ifşa ediyorum..
Aydın Doğan’ın kurtarılması karşılığında, Taha Akyol, A. Hakan ve benzerleri, hükümet aleyhinde yazıyorlar..
HSYK müfettişleri, o dosyaya bakan hakimlerin telefonlarını incelesin..
Gerçeği göreceklerdir..”
KAĞITTA ÜÇKÂĞIT İDDİASI
İşte bu satırlar, beni taa 5 yıl öncesine, yani 2008’lere götürdü.
O günlerde demiştim ki;
Acaba Aydın Doğan şu günlerde “rahat uyuyabiliyor” mu?.. Başını yastığa koyduğunda hemencecik uyuyor mu, yoksa “çit”ten “koyun sürüsü”nü mü atlatıyor?..
“N’oldum” havalarına mı kapılıyor, “N’olacağım” endişesiyle mi kıvranıyor!?!..
Onu-bunu bilmem... Türkiye’deki “toplam gazete satışı”nın “yüzde 10’una” sahip ama “ilan pastası”nın “yüzde 50’sini” yiyen bir Hürriyet’in sahibi olan Aydın Doğan; öyle sanıyorum ki, bugünlerde hiç rahat değildir!..
Bugünden sonra, yani “kâğıt üçkâğıtçılığı” haberinden sonra ise, hiç rahat olmayacaktır!..
Efendim, biliyorsunuz; o günlerde bir “iddia” atılmıştı ortalığa... Aydın Doğan’ın “60 milyon dolarlık kâğıt kaçakçılığı” ile suçlandığı ve bu yüzden de SPK tarafından Aydın Doğan hakkında “inceleme” başlatıldığı haberleri yansımıştı kamuoyuna...
Peki, olay neydi?..
Efendim; Aydın Doğan, “kâğıt ithalâtı” yapmak için Virgin Adaları’nda kurdurduğu “tabelâ” şirketi 1997’de faaliyete geçirmiş ve 4 yıl sonra da bu şirket vasıtasıyla “kâğıt kaçakçılığı” yapmakla suçlanmıştı... İddialara göre, kaçakçılığın boyutu “60 milyon dolar” civarındaydı!..
Ama Aydın Doğan gazeteleri “savunma”larında;
“1997 ve 2001 tarihleri arasında ithal edilen kâğıtların fiyatlarını değil, 2007 ve 2008’in rakamlarını vererek, bir anlamda göz boyamaya çalışıyordu!”
Biz, o günlerde sormuştuk:
l “Özellikle 2001 ve 2002 yıllarında, Türkiye’deki gazetelerin çoğu, kullanacakları ithal kâğıdı Rusya’dan alıyordu. Rusya’dan alınan gazete kâğıdının tonu yaklaşık 450-455 dolardı... Ama Aydın Doğan’a ait Doğan Dış Ticaret; ne hikmetse Hürriyet ve Milliyet’in kullandığı Rus kâğıdını, Virgin Adaları’nda Shawcliff Trading Ltd. ve Sortal Trading Ltd. adlı iki şirket üzerinden satın alıyordu...
Üstelik tam 655 dolara. Yani normal fiyatın 200 dolar üstünde bir fiyata.
Aydın Doğan’ın gazeteleri yılda 300 bin ton kâğıt kullanıyordu!..
Yani Aydın Doğan, vergi cenneti Virgin’de kurulu tabela şirketlere bir yılda tam 60 milyon dolar bırakıyordu!.. Doğan, bu ticareti tam 4 yıldır yapıyordu... Tabela şirketlerinin bu işten kazancı 4 yılda 240 milyon dolardı!..”
Şu yukarıda yazdıklarım, sadece benim bir “itham”ım değil, son yıllarda sık sık gündeme getirilen bir “iddia” idi... Ve bu iddia, Ekim 2001’de Star gazetesinde de gündeme getirilmiştir!..
DOĞAN NE, FALCON NE?
Yine o günlerde sormuştum:
l Aydın Doğan’ın “kâğıt ithali” işinde kullandığı şirketin adı “Falcon” mudur?..
“Falcon” kelimesinin Türkçe karşılığı “Doğan” demek midir?.. Türkçe karşılığı “Doğan” demek olan “Falcon” şirketi, 2001 ve 2002’lerde “Aydın Doğan’a mı ait”ti?!?
Aydın Doğan, kâğıt işlerini “Aydın Falcon” üzerinden mi yapmaktaydı?..
l Bilebildiğim kadarıyla, Virgin Adaları; bir başka ifadesiyle British Virgin, 19-20 bin nüfuslu küçük bir ada. Kişi başına milli geliri 15-16 bin dolar. Çünkü kara para aklayıcıları, vergi kaçakçıları ve halka açık şirketini dolandırıp kâr transfer etmek isteyen patronlar, bu adayı mesken tutuyor.
Şimdi, sormak istiyorum:
l Aydın Doğan, Falcon adlı “şaibeli” bir şirketi, neden Virgin gibi “sabıkalı bir ada”da kurma ihtiyacı hissetmiştir?..
Virgin Adaları’nda “kâğıt üretimi” mi yapılıyor ki, Aydın Doğan; Rusya’dan aldığı kâğıdı, “Virgin’deki şirket üzerinden” Türkiye’ye getiriyor?..
Adı Virgin olan bu ada; Aydın Doğan’ın kâğıt aldığı “Rusya’dan onbinlerce kilometre uzakta” değil mi?!?
l Milliyet’in yüzde 8.6’sını, 12 Ocak 1998’de kendi şirketiniz olan Falcon bünyesindeki Born Investment’a sattınız mı?..
Bu satış işine adı karıştığı için “Ali Balkaner ve 21 Arkadaşı” hakkında dâvâ açılmış mıdır?.. Bu dâvânın, dönemin SPK Başkanı Muhsin Mengütürk tarafından “sümenaltı” edildiği doğru mudur?..
... Ve, son soru:
l Aydın Doğan’ın, 2000’li yılların başında kâğıt aldığı Shawcliff Trading Ltd. ve Sortal Trading Ltd. şirketlerinin “bağlantı” adresinin “Falcon’la aynı” olması bir “tesadüf”(!) müdür?.. Adı geçen bu 2 şirkette, “Falcon”un, yani “Doğan”ın “ortak hesabı” var mıdır?..
Samimi olarak soruyorum Aydın Bey;
Falcon’un yanısıra, bu iki “tabela şirket” de size mi aitti?.. Değilse; Rusya’dan aldığınız kâğıt; niye onbinlerce kilometre uzaklıktaki Virgin Adaları’nda bulunan bu iki şirket üzerinden Türkiye’ye girmekteydi?..
Ama, merak da ediyorum:
“Falcon”un Türkçesi “Doğan” demek olduğuna göre, kelimenin başına “Aydın” koyup, “Aydın Falcon” diyebilir miyiz?..
Gerçi; bir zamanların ünlü dizisi “Zengin ve Yoksul”da bir “Falconetti” vardı ve “kötü adam”ı oynuyordu ama, ben oraya kadar uzanacak değilim...”
Şimdilik “soru”larım bu kadar...
Lütfen dikkat; “itham” etmiyorum, sadece “soru” soruyorum ve elbette “cevap” bekliyorum!.. Sorulara, SPK da cevap verebilir!..
Evet, o günlerde bunları yazmış ve 20 Ekim 2008 tarihinde “son gelişme”yi haber vermiştim sizlere...
Son gelişme şuydu:
“Yayınların ardından Sermaye Piyasası Kurulu harekete geçti ve Doğan Grubu gazetelerinin yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu.”
...VE BERAAT
“SPK’nın suç duyurusu” üzerine yargılanan Aydın Doğan’la ilgili olarak 3 Temmuz 2013’te Akit’te şu haber yayınlandı:
“Hürriyet ve Doğan Gazetecilik’in gazete kağıdı ve baskı malzemeleri ithalatı işlemlerini Doğan ailesinin yurtdışındaki off-shore şirketleri üzerinden gerçekleştirerek Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet ettiği iddiasıyla yargılanan iş adamı Aydın Doğan hakkında beraat kararı verildi.
İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada hakim Abuzer Kaya, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) 2008 yılında yaptığı suç duyurusu üzerine medya patronu Aydın Doğan, kızı Vasfiye Hanzade Doğan Boyner, İmre Barmanbek ve Ali Rıza Temur hakkında Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet etmek suçundan açılan dava sonunda 4 sanığın da beraatine karar verildiğini bildirdi... Mahkeme Yargıtay’ın bozma kararına rağmen ilk kararına direndi ve beraat verdi.”
Evet, Aydın Doğan, “kâğıt dâvâsı”ndan yırttı... Ama; burası Türkiye, bu ülkede her an her şey olabilir... Birde bakmışsınız, “yeni bir açık” bulunmuş ve “yeni bir dâvâ” açılmış!.. Ama, asıl söylemek istediğim şu:
“Camdan evi olanlar, hiç kimsenin penceresine taş atmamalıdır.”
Geçmişinde “Kâğıt üçkâğıtçılığı” gibi bir “şaibe”si bulunan Aydın Doğan’ın; bugün Hürriyet’i, Posta’sı ve Radikal’i ile bir “operasyon gazeteciliği”ne soyunup, “Hükümet’e yönelik kirli operasyon”un yanında yer alması ve bunu da “Büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu” olarak sunması, bence “yine yanlış yerde durduğunu” gösteriyor.
Aydın Doğan, gayet iyi bilir ki;
“Başbakan Tayyip Erdoğan, Aydın Doğan’ın pijamayla karşıladığı bir Mesut Yılmaz değildir!..
“Dosyaların kapatıldığını” iddia ederken, “kendi dosyası açılabilir!”
Benden söylemesi!..
Her fley bir tek adresi, Ayten’i gösteriyor!
Haber sayfalarımızda da okuyacağınız gibi, Güneydoğu Medya Platformu; 6 ilde yayınlanan “12 yerel gazete”ye verdiği ilanla, Başbakan Tayyip Erdoğan’a destek verdi. Platform Başkanlığı’nı Ömer Serdar Çam’ın yaptığı ilânda, denildi ki; “İstanbul merkezli operasyon dış ve iç güçlerin omuz omuza Türkiye’nin pusulasını bozmak niyetiyle gerçekleştirildi. Operasyonla Firavun’un desiselerini kıskandıracak, Bizans entrikalarına şapka çıkaracak, devlet içinde devlet olmak niyetli bir örgütlenmenin yıllardır bu ülkede iş başında olduğu oraya çıktı. ‘Biz öyle bir gücüz ki sizin damarlarınızda dolaşırız da haberiniz olmaz’ diyen, Ergenekon’u dahi gölgede bırakan, devlet içerisindeki uzantılarıyla hükümeti ve özelde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedefleyen büyük operasyonun altında kirli eller var. Önce Gezi, sonra dershane kaosu ve şimdi büyük operasyon. Her şey bir adresi, ‘Ayten’i gösteriyor.”
Aslında, denilmesi gereken her şey denilmiş ama ben, bir ekleme yapmak istiyorum:
Mesele, Tayyip Erdoğan meselesi de değil, mesele “Türkiye’ye diz çöktürme”’ meselesi!.. Bu kadar net!..
yeniakit